Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde (KSÜ) Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra arkadaşı Alaaddin Küçükkürtül ile yaklaşık bir ay önce sahaf dükkanı açan Ömer Faruk Günay, edebiyat şehiri olarak bilinen Kahramanmaraş’ın sahaf kültürünü gazetemize değerlendirdi. Kentte sahaf mantığı ile çalışan iki işletmeden biri olduklarını ifade eden Günay, Kahramanmaraş halkından olumsuz dönüşler olsa da şehirde ciddi bir edeyat ortamı olduğunu belirtti. Genel anlamıyla eski, artık basım yapılmayan ya da ikinci el dergi ve kitapların alınıp satıldığı veya başka bir kitapla değiştirdiği işletmeler olan sahafların, bir şehrin kültür ve sanatta ne kadar ileri olduğunun anlaşıldığı yerlerden biri tanesi olduğunu söyleyen Ömer Faruk Günay, “Sahaf o şehrin zihin bakiyesidir. Biz burada Kahramanmaraşlı şairlerin kitapları, Kahramanmaraşlı yazarların romanı var. Burası bir muhittir. Edebiyatı, kültürü canlı tutar” dedi.

“HER MESLEĞİN OLDUĞU GİBİ SAHAFLIĞINDA ZOR YANLARI VAR”

Sahaf Ömer Faruk Günay konuyla ilgili konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Türk Dili ve Edebiyat mezunuyum. Kitapları toplamaya başlamam üniversitenin ilk yıllarına dayanıyor. Üniversite bitti tabi Kahramanmaraş’tan da ayrılmak istemiyordum. Geçimimi sağlayabilmek için tezgah açıp kitaplarımı satmaya başladım. O sırada şimdiki işyeri ortağım Alaaddin Küçükkürtül'le tanıştık. Alaaddin Küçükkürtül de Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünden mezun olmuş iyi bir iş yapmak istiyordu ama bir türlü kafasında denkleştiremiyordu. Sonra böyle bir yer açalım dedik. Yaklaşık bir ay önce Kebikeç Sahaf ismindeki iş yerimizi açtık. Şimdilik çok şükür bir sıkıntımız yok. Her mesleğin olduğu gibi sahaflığında zor yanları var fakat insan sevince yapıyor. Zor yanları da tatlı hâle geliyor.

“BURASI BİR MUHİTTİR. EDEBİYATI, KÜLTÜRÜ CANLI TUTAR”

Kahramanmaraş halkından sahafçılıkla ilgili aldığımız tepkilerin yüzde 80’i olumsuz. Kim okuyor bunları gibi sürekli olumsuz tepkiler alıyoruz. Birkaç olumlu tepkiyle yaralarımızı dağlıyoruz. Bu olumsuz yorumu yapan kişiler kötü niyetle yapmadıkları belli ama bazen tavır çok kırıcı oluyor. Her şeye rağmen Kahramanmaraş'ta kaliteli bir edebiyat ortamı var. Maraş'ın bu yönü bize ciddiyet kazandırıyor. Şu anda Kahramanmaraş’ta sahaf mantığı ile çalışan bizimle birlikte iki mesken var. Ben Kahramanmaraş gibi bir Edebiyat şehrinde daha çok sahaf olmasını isterim, sahaf açmayı düşünenler varsa muhakkak açsınlar. Keşke Kahramanmaraş’ta 6-7 tane sahaf olsa da, sahaf kültürü sürekli canlı tutulsa. Bir şehrin kültür ve sanatta ne kadar ileri olduğunu sahaf dükkanlarının sayısına bakarak anlayabilirsiniz. Bir şehirde ne kadar sahaf varsa o şehir kültürde ileri bir şehirdir. Türkiye’nin genelinde sahafa karşı yapılan hiçbir ayrıcalık yok. Sahaf o şehrin zihin bakiyesidir. Biz burada 50’li-60’lı yıllarda Kahramanmaraşlı şairlerin kitapları, Kahramanmaraşlı yazarların romanı var. Burası bir muhittir. Edebiyatı, kültürü canlı tutar.  Ticari amaçlı söylemiyorum. En azından halkımızın sahafta hiçbir şey almasa bile arada sırada uğrasın, yeni ne var desin, dergilere baksın. "Yeni kitap var mı?, İlginç kitap var mı?" Sorsun. Sahafla bağını koparmasın. Bizim amacımız, hedefimiz bu.

“DAHA CİDDİ ADIMLARIN ATILMASI GEREKİYOR”

Belediyemiz son zamanlarda Kahramanmaraş’ı bir kültür şehri yapmak için bazı atılımlar gerçekleştiriyor fakat bu şiir yarışmasıyla, hikaye yarışmasıyla veya Türkiye’nin diğer yerlerinden yazarlar toplayarak başarıya ulaşılabilecek bir şey değil, daha ciddi adımların atılması gerekiyor. Ciddi kütüphanelerin kurulması lazım, bu kütüphanelerin aktif çalışması lazım. Muhakkak böyle adımlar da vardır fakat kültür hizmetinden anladığımız şiir yarışması olmamalı, daha ciddi adımlar bekliyoruz. Mesela Kahramanmaraş’ta bir sanat sokağı olmasını istiyoruz! O sanat sokağının içerisinde bir konferans salonu istiyoruz, ortamların canlı tutulmasını istiyoruz. Kültür işlerinde resim kursu olabilir, müzik kursu olabilir bu tarz atölyeler olabilir, bunlara bu sokak içerisinde destek verilsin, canlı tutulsun. Hiç kitaptan, sanattan anlamayan insanlara o sokaktan geçtiği zaman sanatı daha çok sevdirebiliriz. Bu da toplumu belli bir zihinsel olgunluğa taşır.

İLK BASIM KİTAPLARIN ASLINDA PEK BİR NUMARASI YOK!

İlk basım kitapların aslında pek bir numarası yok! Tek numarası antika değerinde olması. Antikacıların sattığı parçalar gibi kitap da bir antika malzemesi olabiliyor. İlk basım kitapların espirisi, yazarı daha yaşarken eline almış belki, onu dağıtmış olması kitaba Cazibe kazandırıyor. Hele ilk baskı olup imzalıysa bunlar koleksiyonerlerin ilgisini çekiyor. Eskiye dayalı yazma eserler var bunlarda baskı olmadığı için elle yazılmış eserler. Bunların da ayrı bir alıcısı var. Kitabın istifçisi var, okuyanı var, kitabın düşmanı var, sadece nadide kitap toplayan var, sadece birinci baskı kitapları toplayanlar var. Kitapla ilgili bir çok hastalık var. Hastaların en efdali ise kitabı hem okuyan hem toplayandır zannımca.

“E-KİTAPLAR OLSUN AMA ÖNCELİK VERİLMESİN”

E-kitaplar olsun ama öncelik verilmesin. Kitap çok pahalıysa, maddi durumu yoksa E-kitaptan alabilir. Alabiliyorsa kitabın baskılı halini alsın. Sayfa karıştırmak gibisi yok. Sahaflığın zaten amacı eski bir kitaba dokunup onunla hemhal olmak. Eski bir kitapla buluşmak demek aslında tarihi eline almak demek. Dolayısıyla onun verdiği manevi bir his var. Eski bir kitabın her ayrıntısı sizin için bilgi oluyor. O zamanlar matbaa durumu şimdiki kadar gelişmiş olmadığı için kitabı incelediğinde farklılıklarla karşılaşıyorlar. Dolayısıyla eski kitapta her ayrıntı sizin için cazibe haline geliyor.

“DEĞERLİ ÜRÜNLERİN GENELDE ALICISI AZ OLUYOR”

En çok popüler kitaplar satılıyor. Biz popüleri nasıl belirliyoruz, kime göre popüler ve nasıl popüler? Satışa göre belirliyoruz ama popüler kitabı bir kalite açısından düşünecek olursak çoğu zaman vasatın altında oluyor. Ben şu an için konuşuyorum ama geçmiş yıllarda da böyle miydi bilmiyorum. Değerli ürünlerin genelde alıcısı az oluyor. Popüler kitapların arasında iyi kitaplar da var hepsi vasatın altında demiyorum. 1984, Şeker Portakalı gibi kitaplar şuan çok satanlar arasında. Yazar olarak Dostoyevski, Tolstoy, Victor Hugo bunlar her zaman listenin başında olan isimlerdir. Günümüz Türk Edebiyatı’nda da birkaç isim var: Murat Menteş, Onur Ünlü, Ali Ayçil olsun bunlar var. Başka isim verecek olursak Sezai Karakoç, İsmet Özel bunlar değeri bilinen fakat kitapları pek satılmayan yazarlar.

KEBİKEÇ NEDİR?

İş yerimizin ismini aslen süryanice bir kelime olan ‘Kebikeç’ yapmamızdaki sebep: Eski yazma eserlerin başına yazılır "Ya Kebikeç" diye. Bu kitaplara düşman bir cin taifesinin olduğunu düşünürlermiş ve bunları def etmek için kitapların başına böyle bir dua yazarlarmış. Bu kitabı Cin taifesinden koruduğuna inanırlarmış. Bu şekilde Kebikeç lisanımıza girmiş. Efemera ismi de çok merak ediliyor eski kağıt demek. 70-80 yıllık bir evlilik cüzdanı olabilir, takvim yaprağı olabilir, eski bir diploma olabilir, bir sınav giriş kağıdı olabilir bu tarz şeyler yıllar geçtikçe çok değerleniyor. Bir miktar bizim elimizde de var, bunları biz satın alıyoruz.”

Haber: Abdulsamet İspir

Editör: Mahmut Beyaz