Nerden çıktı bu soru diye akla gelebilir. Kime sorsanız size “Rıdvan Hoca” cevabını verir, diyenler hemen çıkabilir. Olsun, yine de şüpheler bu soruyu sorduruyor. Bu başlık konusunda tepki gösterenler de çıkacaktır. Ancak tarihçinin görevi her zaman belgeler ışığında hakikatin izini sürmektir. Hele bir de mevzuda şüphe varsa bu görev artık zorunluluk ve sorumluluk seviyesine gelir.

                Meşhur Bayrak Hadisesi tüm Maraş’ın ve Maraşlının o günden bugüne değişmez gündemlerinden ve namus meselelerindendir. Hadise ortalama bir bilgiye sahip olan her Maraşlı için aynı şekilde bilinir. Şöyle ki;

                Fransız guvernörü (askeri vali) Andre tarafından, Hırlakyan Agop Ağa’nın torunu Helena’nın gönlünü etmek için gece vakti kalemizdeki Türk Bayrağı indirtilir. Ertesi 28 Kasım 1919 Cuma sabahından itibaren kalede bayrağımızın yerine Fransız Bayrağı dalgalandığını gören Maraşlı kahır ve öfke içinde harekete geçer. Avukat Kısakürekzâde Mehmed Ali Bey’in “Âlem-i İslâm’a Hitâb” adlı meşhur bildirisi şehrin muhtelif yerlerine dağıtılır. Cuma namazı için ahali Ulu Cami’de toplanır. İmam hutbe için minbere çıktığında, cami avlusundan “Bayraksız namaz kılınmaz” sesleri duyulur. Bu arada minbere çıkmış olan Rıdvan Hoca da “bilesiniz ki ben minbere hutbe için çıkmadım, kalesinde bayrağı dalgalanmayan memleketin hürriyeti yoktur, hürriyetin olmadığı yerde de Cuma namazı kılınmaz” sözlerinin ardından minberin yanından sancak alınarak kaleye hücuma geçilir…

                Buraya kadar herkesin bildiği bir husus. Tüm kaynaklar buradaki bir isim dışında anlatılan tüm bilgileri doğruluyor. Kaynaklar açısından tereddüde düşülen husus ise “Rıdvan Hoca” ismi.

                Önce Maraş İstiklâl Harbinin ana kaynaklarından bahsedelim. Ana kaynak derken o günleri yaşayanların hatıralarından ve belgelerden bahsediyorum. Peki, bunlar hangileri?

  1. Şeyh Ali Sezai Efendinin hatıratı. Bu hatırata ait bir çalışma Serdar Yakar tarafından “Maraş Millî Mücadelesinde Şeyh Ali Sezai Efendi” adıyla dili sadeleştirilmiş ve düzenlenmiş bir halde yayınlanmıştır.
  2. Gazi Arslan Beyin hatıratı. Yine bu hatırata ait bir çalışma da Serdar Yakar tarafından “Maraş Millî Mücadelesinde Arslan Bey” adıyla dili sadeleştirilmiş ve düzenlenmiş bir halde yayınlanmıştır.
  3. Hüsameddin KARADAĞ’ın “İstiklâl Savaşında Maraş” kitabı. Milli Mücadelede Maraş Veteriner Müdürü olan bu zatın hatıratının bir kısmı basılmış olup, M.Yusuf ÖZBAŞ tarafından 1994 yılında yeniden bastırılmıştır.
  4. Adil BAĞDADLILAR’ın “Uzunoluk” isimli hacimli hatıratı. Adil Bağdadlılar 9 Ocak 1920’ye kadar Maraş’ta bulunarak yaşananlara bizzat şahid olmuş ve bu tarihte Kayseri’ye öğretmen olarak gitmiştir. Bu tarihten sonraki yaşananları daha sonra Maraş’a gelerek Veziroğlu Mehmed, Zülkadiroğlu Süleyman Bey gibi olayların canlı şahitlerinden dinleyerek yazmıştı. Yani Bayrak Hadisesinde kendisi bizzat Maraş’ta idi.
  5. Hadisatı yaşayan diğer bir kısım gazinin hatırat, röportaj vs. bıraktıkları.
  6. Telgraf vb. Heyet-i Temsiliye ve İstanbul Hükümetiyle olan yazışmalar ve diğer arşiv belgeleri.
  7. Fransızlar, Ermeniler ve misyonerlerin çeşitli yerlerde yayınlanmış hatıratları.

Bu ana kaynaklardan hadise incelendiğinde, minbere çıkan imamın isminin zikredilmediğini görüyoruz. Sadece Ali Sezai Efendiye ait hatıratta imamın ismi “Hakkı Efendi Hoca” olarak geçiyor ve muharebe esnasında şehit olduğu belirtiliyor.

Yaşar Alparslan’ın “Eski Maraş’ta Alim Çıkarmış Aileler” isimli eserinde Maraş Müftülüğü kayıtlarına dayanarak verdiği bilgiye göre (kitapta kayıtların nüshaları da yayınlanmıştır); 1915 yılında Ulu Cami’ye imam olarak atanan Karpuzzâde Mehmed Efendi, 1341 (1925) tarihinde imamlığa devam etmektedir. 1915-1925 arası kesintisiz Ulu Cami imamlığı mı yaptı, yoksa bu son tarihte başka bir camide mi idi bilemiyoruz. O da ayrı bir konu. Hakkı Efendi ise bu zatın oğlu olup, 21 yaşında olduğu halde Büyüksu (Adliye) Camii avlusunda şehit edilmiş ve cenazesi Taş Medrese Türbesine defnedilmişti. Bu sebeple hatıratta bahsedilen isim Mehmed Efendi olmalıdır, sehven oğlunun ismi yazılmıştır. Ayrıca şehid oğlu Hakkı ile kızı Fatma’yı Ulu Caminin hemen yanı başındaki Taş Medresenin türbesine defnetmesi Mehmed Efendinin o tarihte Ulu Camide vazifeye devam ettiği düşüncemizi de kuvvetlendiriyor.

Rıdvan Hoca ismi hiçbir yerde mi geçmiyor? Rıdvan Hoca isminden dönemi yaşayanlardan sadece Mümtaz Eren’in bahsettiğini görüyoruz. Mümtaz Eren harp esnasında Kayabaşı Mıntıkasında çete komutanı olarak yer almış, daha sonra da Sakarya Savaşına katılarak yaralanıp gazi olmuştur. O, hatıralarında “cami avlusunda Şeyh Ali Sezai Efendi’nin; kalesinde Fransız Bayrağı dalgalanan beldece Cuma namazı kılınması caiz değildir” fetvasını verdiğini, ardından da minbere çıkan Rıdvan Hoca’nın aynı fetvayı tekrar ettiğini belirtiyor. (bk. Maraş-Fransız Harbi Belgeler-Hatıralar, Y.Alparslan-S.Yakar, s.266)

Yine Prof.Dr. Yaşar Akbıyık’ın 1999 basımlı “Millî Mücadelede Güney Cephesi Maraş” isimli eserinin 139. Sayfasında Rıdvan Hocanın ismi verilmekle birlikte, “Celal ÇOĞALAN ve Murat SERTOĞLU”nun eserleri kaynak olarak gösterilmektedir. Ancak bu iki ismin yazılarının Maraş Millî Mücadelesinin ana kaynakları olmadığı da su götürmez bir gerçektir.

Velhasıl şu ana kadar Gazi Mümtaz Eren’in hatıratından başka hiçbir yerde “Rıdvan Hoca” ismine rastlamıyoruz. Bu da diğer ana kaynaklar tarafından doğrulanmadığı için zihinlerde soru işaretleri bırakıyor.

Tüm bu bilgilerden sonra Rıdvan Hoca isminin tam bir muamma olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi soruyu tekrar soralım. Bayrak Hadisesinde minberde konuşmayı yapan kişi Rıdvan Hoca mıydı, yoksa Karpuzzâde Mehmed Efendi mi idi, yoksa başka bir şahsiyet miydi? Ana kaynaklar bu konuda neden sessiz kalıyor?

Son bir soru daha… Rıdvan Hoca ismi halk arasında evvelden beri dile getirilmekte miydi, yoksa çok daha sonraları mı gündeme geldi? Bu konuda kesin bir hüküm vermek şu an için imkânsız. Bu hususta yeni ve kat’i delillere ihtiyacımız var…

Selam hidayete tabi olanlara olsun.