Yavaş yavaş inşallah rahatlama geliyor. Dileriz bu rahatlama rehavete, yeni sıkıntılara davetiye çıkartmaz. Ama hükümetimizin ve belediyelerimizin aldığı kararlar, virüsü önleme ve telafi etme anlamındaki uygulamaları, iyiye gittiğimizin işareti gibi. Gidişat onu gösteriyor ancak kaygılar da sürmüyor değil.

Sosyal mesafe zaman zaman ihlal ediliyor. Farkına varmadan kendimiz de bu hataya düşebiliyoruz. Oysa rehavete kapılmadan, ‘tehlike geçti’ diye düşünmeden tedbirleri ve uyarıları dikkate almak zorunayız.

Bu arada, sosyal mesafe demişten, Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Hayrettin Güngör’ün yerel mesafe anlayışına değinmek istiyorum. Yönetim anlamındaki mesai arkadaşlarına uyguladığı mesafeden…

Başkan sayın Güngör, zaten virüsten önce herkesle arasına mesafe koydu. Belediye başkanlarına, muhtarlara, esnaf kesimine, sanayicilere, en önemlisi de basın camiasına. Bu mesafe tahmin ediyorum zaman geçtikçe kendini de rahatsız etmeye ve bunu da hissetmeye başlamıştır.

*

İddialar doğruysa, emekliliği gelenleri zorlaması, emekli olmak istemeyenlerin Elbistan’a göndermesini doğru bulmuyorum. Hoş değil. Hele engelli bir hanımefendiyi, üstelik de yalnız yaşayan birini, engelli çalışanı (Sevgi Erşan) sürgüne gönderir gibi Elbistan’a göndermek ne kadar doğruydu, bilemedim. Şu mübarek ramazan üzeri, insanların hayır duasını almak ve sevaba girmek varken, mağdur etmek şık düşmedi.

Bu sayının 10’un üzerinde olduğu söyleniyor. Tasarruf tedbirleri doğrultusunda bu uygulamasına hak versem de, ramazan ayı içinde olmasını doğru bulmadığımı itiraf etmek isterim.

Geçmişte, kendinden başka gölge istemeyen ve eleştirilere tahammül edemeyen Fatih Erkoç da bu hataya düşmüş, bir inşaat mühendisini, Elbistan Mezarlıklar Müdürlüğüne sürmüştü. O kardeşimiz mahkeme kararı ile tekrar belediyedeki görevine dönmüştü. Ne gerek vardı böyle lüzumsuz işlere!

*

Yukarıda zikrettim. 31 Mart 2019’da halkın yüzde 68 oyu ile başkanlık koltuğuna oturduğunda, beklenti büyüktü. Yeni bir yüzdü, yeni bir vizyondu. Üstelik de belediyeciliğin ruhunu biliyor, belediyelerin alacaklarını-vereceklerini kuruşuna kadar ezberlemişti. Kitaplar yazmış, belediyecilik meselesine senelerini vermişti. Nereden baksanız karizma ve tecrübe doluydu. Elbette bunun da bir karşılığı olacaktı, olmalıydı.

O bakımdan beklenti büyüktü.

O bakımdan bizlerde, gazetemizde ‘Maraş Güngör’ecek!’ diye manşetler atmıştık. Tabi her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardı. Kimisi yoğurdu kaşıkla yer, kimisi çatalla, kimisi de parmaklayarak… Tabi herkesin bir oyun ve yönetim stratejisi vardı, kendi ekibini kuracaktı, kendi doğrularını uygulamaya sokacaktı. Bu da iktidara gelen, koltuğa oturan her yöneticinin en doğal hakkı idi.

Ve en önemlisi de ‘Gönül belediyeciliği’ ilkesi ve iddiası ile yola çıkmıştı. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim sloganı idi gönül belediyeciliği. Oysa sayın Başkan bırakın gönül belediyeciliğini, kırmadık gönül bırakmayınca, kamuoyundaki beklentinin yönü değişti, rüzgar başka türlü esmeye başlamıştı.

*

Belediye başkanlarına da mesafe koymuştu.

Şimdi hatasını anladığını düşünüyorum. Olsun. Hatasız kul olmaz. Şimdi metropol ilçe belediye başkanları dahil, bugüne kadar ilçe belediyelerini (bir ikisi dışında) ziyaret etmeyen, açılışlarına gitmeyen, davetlerine katılmayan sayın Güngör, şimdi mesafeyi daraltmaya gidiyor. Bu güzel ve olumlu gelişme.

Bir iki gün önce sayın Hanefi Mahçiçek ile görüşmesi, arasının limonu olduğunu düşündüğümüz Türkoğlu Belediye Başkanı Osman Okumuş’a elçi gönderir gibi genel sekreter ve yardımcısını göndermesi, barış çubuklarını tüttürmesi, şehrim adına, yerel yönetim adına olumlu gelişme.

Geç kalınmış olsa da, her hareket, her davranış, her uygulama erkendir.

Hani büyüklerimiz der ya, ‘Geç olsun da güç olmasın!’ Olmasın tabi. Bu şehir bizim. Atılan her olumlu adımı alkışlıyoruz, takdir ve tebrik ediyoruz. Geç kalınmış olsa bile…