Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı.

Bağlar, 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olan bu özel arşivini gazetemiz okuyucuları ile buluşturarak, kültür ve sanat anlamında vatandaşların gönül dünyalarını aydınlatıyor. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta her yönüyle tarih kokan, içinden ırmak ırmak kültür akan Kahramanmaraş’ın eski düğün adetlerini kaleme aldı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar’ın kaleminden Kahramanmaraş düğünlerinde sağmen ( Seymen );

Maraş köylerinde ki düğünlerde, oğlan evi tarafından davet edilerek çevre köylerinden gelen topluluğa sağmen ( seymen ) denilmektedir. Düğünün olduğu köyden davet edilenler sağmen olamazlar. Sağmenliği meydana getiren kişiler oğlan evi tarafından okuntu gönderilerek çağrılır. Okuntu gönderme düğüne davet etme demektir. Bunun için, çağrılan kişilere bir kaç elma, bir miktar şeker, bir değirmi basma, havlu, mendil, çorap gibi şeyler gönderilir. Bunlara okuntu denir. Okuntuyu gönderenlere okuyucu denir. Okuyucu okuntuyu dağıttığı kimselere ‘’ size … selamı var. Önümüzdeki hafta düğüne buyurmanızı söyledi ’’ der. Okuyucular genellikle dili tatlı, bu işe uygun kişiler arasından seçilir. Köylerde ki düğünlerin çoğu Pazartesi ya da Salı günü kurulur. Sağmen alayı, düğünün başladığı gün gelir. Sağmen gelirken beraberinde keçi, koyun, inek ve öküz gibi hediyeler getirir. Bunlar düğün evine verilir. Sağmenler, düğün olan köye yaklaştıkları zaman silah sıkarlar. Bu davranış sağmenin gelmekte olduğunu duyurur. Sağmenin gelişini haber alan köylü, davulla birlikte karşılamaya çıkar. Belli bir yerde karşılandıktan sonra birlikte düğün evine dönerler. Köylü, bu gelen topluluğu üçer beşer paylaşır. Bu davranış düğün sahibini müşkül durumdan kurtarmak içindir. Düğün sahibi kendisine getirilen canlı malı kestirerek seğmene yemek ikram eder.

SİN – SİN OYUNU

Sağmenler akşam yemeğini yedikten sonra halaylar başlar. Gece yapılan oyunların en ilginci sin – sin oyunudur. Bunun için köyün uygun bir yerine ateş yakarlar. Bu ateşe ( alanbaş ) denir. Davul ve zurna sin – sin havasını devamlı olarak çalar. Oyuncular teker teker ateşin çevresinde el ve ayak hareketleri ile durmadan dönerler. Ateşin baında oynayan kişi, topluluktan biri çıktığı zaman alanı terk eder. Bu terk etme işinde atik davranmazsa oyuna giren kişi oynayanın sırtına yumrukla vurarak çıkmasını sağlar. Gelin Perşembe günü sabahla öğle arasında ata bindirilerek her iki tarafın sağdıçları yanında olmak üzere gelin alayı halinde götürülür. Bu gelin götürme törenine sağmenlerde katılırlar. Akşamdan sonra yatsı namazı ile birlikte gerdeğe verilir ve böylece düğün biter. Gelin geldikten sonra güreş yapılır. Bu güreşe sağmenlerle birlikte komşu köylerden tanınmış pehlivanlar davet edilir. Galip çıkan pehlivanlara derecelerine göre ikramiye verilir. Ertesi sabah düğün bitmiş olur. Sağmenler ve diğer misafirler evlerine dağılır.

YÜZÜK OYUNU
Maraş köylerinin birçoğunda, eskiden beri oynanan oyunlardan birisi de ‘’ YÜZÜK ‘’ oyunudur. Bu oyun çeşitli yerlerde değişik biçimlere bürünmüştür. Bizim burada belirttiğimiz oyun, bunlardan hemen hepsinin ortak yanlarını kapsayacak şekildedir. Bu oyun düğünlerde ve kış geceleri yapılır. Düğün devam ettiği gecelerde gençler davul ve zurna ile halay çektikten sonra büyük bir ateş yakarak bu ateşin çevresinde SİN – SİN oyununa geçerler. Bu bitince bir evde toplanarak yüzük oynamak üzere iki gruba ayrılırlar. Ortaya bir ekmek tahtası ile yüzük takımı olarak bir tava ve on bir zarf getirilir. ( Bu oyun bazı yerlerde fincan veya ceviz kabuğu ile oynanmaktadır. ) Her iki tarafın bir başoyuncusu bulunmaktadır. Oyuna geçmeden önce başoyuncular arasında taş tutulur. Dolu çıkan taraf tabağı saklar, diğer taraf aramaya başlar. Yüzük ilk çekilen zarf arasında olursa, o zaman tabak arayan tarafa geçer. Şayet, ikinci zarfın içinde çıkarsa, dimyet olur, böylece yüzüğü saklayan taraf on deve kazanmış olur. Yüzüğü saklama işi devam eder. Yine karşı taraf aramaya başlar. Birinci ikinci zarfı kaldırır, yüzük bulunmazsa dimyet geçer. Şayet yüzük sonraki zarflardan birinin içinden çıkarsa kaldırılmayan zarflar deve sayılır. Eğer sondan iki zarf kalmışsa, bu iki zarftan birini arayan taraf ‘’ BİZE ‘’ diye kaldırır. Bu kaldırma işinde yüzük zarfta çıkarsa arayan taraf saklar. Çıkmazsa diğeri iki deve kazanır. Oyun böylece devam eder. Hangi tarafın deve sayısı otuz olursa diğer tarafa otuz çektirilir. Devesi oturmayan taraf diz çöker. Diğer taraftan biri hocalık yapar. Bir kişi de elinde sopa ayakta bekler. Diz çökenler, başlarında ki kişi ile birlikte şu sözleri söyleyerek yere yatıp kalkarlar.

Otuz of

Beller büken otuz of

Evler yıkan otuz of

Kırk yaşında emekleten otuz of

Çocukları yetim koyan otuz of

Kara Meryeme hizmetçi yapan otuz of

Bu bitince tabak otuz of çeken tarafa yeminle verilir. Bu yemin şöyledir : enteşemin, menteşenin, kızılcıktaki kara eşenin, Cuma günü yatanın ve benim balımı ‘’………….‘’ aldın kabul ettin mi ? ‘’ aldım ‘’ denilirse tabak verilir. Yoksa verilmez, oyuna devam edilir. Hangi taraf deve sayısını elli yaparsa PARTALA söylerler. ( Partala, karşı tarafı sinirlendirip üzecek şiir şeklinde söylenen ağır sözlerdir. ) Partalayı söyleyecek kişinin elinde bir deynek vardır. Bu kişi iki taraf arasında durur. Partala söyleyeceği tarafa dönüp şunları söyler :

Haydin şunlara varalım Hocalar gelir firezden

Halin hatrın soralım Oy zalim nenni nenni

Oy zalim nenni nenni Seni götürürler birezden

Ufacık terlerini silelim Oy zalim nenni nenni

Oy zalim nenni nenni Demen beylere beylere

Demen beylere beylere

Zalimin göçü… Bizden olsana

Yüzük bulsana

Çalıp alsana

Ark üstünden hatlatırım ( atlatırım )Yüzük bilmem neden oynan

Oy zalim nenni nenniOy zalim nenni nenni

Çayır çimen toplatırımMerkep gibi otlatırım

Demen beylere beylere… Demen beylere beylere

Sen bir misafir adamsınSana biner hotlatırım

Oy zalim nenni nenniOy zalim nenni nenni

Çayır çimen toplatırımDemen beylere beylere

Demen beylere beylere…

Adana’dan aldım kutu

Dağdan vururlar hezeniOy zalim nenni nenni

Gelir uzanı uzanıMerkep gibi otlatırım

Aptal Meyremin yol kazanıiçi dolu sıçan otu

Oy zalim nenni nenniDeme beylere beylere

Demen beylere beylere…

Yük üstüne pala koydum

Bizim sopa taplı olurBir ucunu dala koydum

Oy zalim nenni nennikaynanana…

Get kendini üşütte gelYüzük bilmem neden oynan

Demen beylere beylere

Partala bittikten sonra, tabak partala çalınan tarafa yeminle verilir. ‘’ enteşenin menteşenin, kzılcıktaki kara eşenin, Cuma günü yatanın ve benim balımı aldınmı ‘’ denir. Aldım denirse tabak verilir, yoksa tabak verilmez. Oyun böylece devam eder. Deve sayısı yüz iki olduğunda hangi taraf önce çıkarsa diğer tarafı utmuş olur. Utulan ( ütülen ) taraf, sıra halinde diz çökerler. Bundan sonra çeşitli oyunlar oynanır. Bu oyunlar şunlardır: ‘’ soğan kapması, kül yüzmesi, duvar örmeci, daldala, merkebe ters bindirme, şildirşip namazı, bostanda ayı var, bağa tilki girmiş, mangır satma, üzümcü köy ağası, Kel Hüseyin’in değirmeni, okuma ‘’.

SOĞAN KAPMASI

Bir soğan iple tavana asılır. Utulan kişileri elleri arkadan bağlanır. Bunu ağızları ile kapmak zorundadırlar. Soğan sallanır. Utulan taraftan bu soğanı kim kaparsa cezadan kurtulur yada diğer oyunlarda cezası azalır. Suçu artanlar ağır ceza görürler. Bundan sonra ‘’ kül yüzmesi ‘’ oyununa geçilir. Bir leğenin içine su konur. İçine kül atıp karıştırırlar. Suyun içine yüzük atarlar. Utulan taraftaki kişiler yüzüğü bulmak için ağızlarını suya daldırarak teker teker ararlar. Ağzı ile yüzüğü bulup çıkaran imtihanı kazanarak cezadan kurtulur. Bulamayan imtihanı kaybederek ceza görür. İmihanı kaybeden kişilere ‘’ sağdan say ‘’ derler. Sağdan sayılır. Kalan tespit edilir. Kazanana mükâfat olarak su dağıttırılır. Sonra duvar örme işine geçilir. Duvar ustası gelerek taşlara tek tek bakar. ‘’ Hepsi için bir balyoz, bir külünk, iki de amele lazım ‘’ der. Utulanların içinden balyozu külüngü seçer. İçlerinden uzun boylu iki de amele ayırır. Utulanlar diz üstü oturtulur. Ameleler onları birbirinin üstüne koyup ölçüye getirerek teker teker örer. Böylece oyunlar bittikten sonra utulanlar eşeklere ters bindirilip davul zurna ile evlerine götürülür.

Haber:Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz