Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı.

Bağlar, 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olan bu özel arşivini gazetemiz okuyucuları ile buluşturarak, kültür ve sanat anlamında vatandaşların gönül dünyalarını aydınlatıyor. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta Eshabül Kehf’i kaleme aldı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar’ın kaleminden Eshabül Kehf;

Afşin İlçe merkezine 7 kim uzaklıkta cami, ribat ve kervan saraydan kurulu bir külliyedir. Cami eski bir Bizans kilisesinin onarılması ve absis (Kilise Mihrabı) üzerine büyük bir kubbe ilavesiyle gerçekleştirilmiştir. Dulkadiroğulları zamanında onarım gördüğü Ribat, plan şeması ve çevre duvarları itibariyle tipik Bizans kışlasıdır. Anadolu Selçuklu sultanlarından Keykavus Bin-i Keyhüsrev zamanında örtü sistemi yenilenmiş ve önüne Anadolu Selçuklu sanatının en güzel örneklerinden bir taç kapı eklenmiştir. Kervan saraya gelince, tipik bir Selçuklu yapısıdır. Üzerinde kitabesi bulunmamasına rağmen Ribat-ı tamir ettirildiğinde kametle muhtemeldir.

BU KÜLLİYE NEDEN BURAYA YAPILMIŞTIR?
Kur’anda (Kehf süresi) konu edilen, Batılı ve doğulu bilim adamlarının araştırıcıların ilgilerini üzerine çeken bir menkıbe vardır. İnsanların öldükten sonra tekrar dirilecekleri (Bas-ü bade meut) inancına dayanan bu menkıbe bütün kaynaklarda aynı sonuca varan küçük farklarla hikâye edilir. Ebsus (Efsus-Yarpuz) denen bir şehirde Bakyus adında zalim bir hükümdar, halkı kendisine ve putlara taptırmış ancak bu şehirde birkaç genç Allah’ın birliğine inanır ve gizlice Allah’a ibadet ederlermiş. Onların bu halini haber alan hükümdarın zulmünden korkan gençlerin selameti şehri terk ederler gizlenmekte bulurlar. Bu gençlerin eşraftan yada zalim hükümdarın halazadesi olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi havariyundan biri ile İsa dinine giren arkadaşları olduğunu söyleyenler de vardır. Bunlar gizlenecek bir yer ararken rastladıkları imanlı bir çoban da onlara katılır. İçinde bir gölcük bulunan bir mağaraya gelirler. Çobanın 309 sene uyudukları bildirilen yediler, uyandıkları zaman bir gün yada bir günün bir kısmı kadar uyuduklarını sanırlar. Çok acıktıkları için içlerinden Yemliha’yı yiyecek almak üzere şehre gönderirler. Yemliha şeghre yaklaştıkça gördüklerinden hayrete düşer. Tanıdığı bir kimseye rastlamadığı gibi şehri de değişmiş görür. Ekmek almak istediği Dakyus parasını da harcayamaz. Çok zaman geçtiğini Dakyusun öldüğünü ve şehir halkının İsa dinine girdiğini anlar. Durumu haber vermek üzere mağaraya döndüğü zaman arkadaşları ile Allah’a şükür ve niyaz ederek sır olurlar. Kıtmir adında köpeği de onları takip eder. Gizlendikleri yeri belli edeceği endişesine kapılan gençler köpeği taşlayarak uzaklaştırmak isteseler ise de köpek lisana gelir ve kendisinin de imandan eser olduğunu söyler. Bunun üzerine sayıları kitmir ile 7’ye ulaşan gençler mağaraya girer ve Allah’a dua ederek uykuya dalarlar. Bunların sayılarını 3-13 arasında gösterenlerde vardır. Zalim hükümdar yedilerin gizlendikleri mağarayı buldurur ise de Kıtmir’in heybetli duruşu karşısında mağaraya kimse giremez. Dakyus’un veziri mağara kapısını duvarlarla ördürür. Hükümdarda yedilerin mağara içinde açlıktan ve susuzluktan ölecekleri düşüncesiyle ölümle baş başa bırakır. Yüzlerce sene geçer. Bir sürüm sahibi bu mağaranın kapısını örten duvarı yıktırarak buraya bir ağıl yaptırır. İşçiler yedilerin burada bulunduklarından haberdar değildirler.

İşte bütün kaynaklarda hemen hemen aynı mealde anlatılan yedilerin menkıbesi yukarıdaki sorunun cevabını teşkil etmekte ve Eshabül kehf külliyesinin neden Afşin civarında yaptırıldığını açıklamaktadır. Şimdi Eshabül kehf’in yeri hakkında mevcut kaynaklara bir göz atalım. İslam ansiklopedisinin (Eshabülkehf) maddesinde şu bilgilere rastlanmaktadır. (Ashab al-Kehf, Eshab-ı kehf Mağra yaranı Ephsus’un yedi uyuyanı denilen gençler için Kur’an da kullanılan addır. (Garip menbalarında şehrin ismi hep Ephesus olarak geçer; Şark menbalarının bir kısmında ise Efsus’tur.) Araplar bu bu nam altında iki mahal bilirler. Biri malum şehir ve diğeri de kapadokyadaki kadim Arabisus’tur ki bana Absus bu günkü yarpuz da denir. Acaba bu hakiki veya muhayyel hadiselerin geçtiği yer bu Abus şehri midir?

1097 hicri yılında Mustafa Bini Yakup bini İbrahim bini Elhaç Süleyman bini Nasır tarafından Arapça yazılıp Kahramanmaraş Ulu Camii kütüphanesinde bulunan ve Nuri Bertizlioğlu tarafından dilimize çevrilen el yazması eserde (İbni Abbas’tan Eshabülkehf’in halleri nasıl oldu? Diye soruldu. İbni Abbas dedi ki “Bunların şehrine Efsus denir.” Elyeum yarpuzdur. Elbistan şehrinindir denilmektedir. Konyalının (Eshab-ı kehf’in yeri) başlığı altında yayınlanan ve bu hususu ispatlayan incelemenin bazı paragraflarına göz atalım. (Yemliha Mekselmina, Meslina, Mertones, Deberbos, Serebyan, Efeslerinin adı Dekyanos’tur. Bunların mağaralarının Gaffan ile iyle arasında bir yer de Şam civarında Belakada Endülüs’te Cihan İl verd adlı bir yerde Tarsus’ta bulunduğunu söyleyenler vardır. Fakat itibar edilen ve güvenilebilen kaynakların hemen hemen hepsi bu mağranın Ebsus ve Efsus denilen şehrin yakınında bulunduğunu söylerler. Bu çok eski ve tarihi şehrin adı Arabisus idi. Bu ad asırların ve çeşitli kavimlerin dillerinde Arabsus, Arabasus, Ebsus, Efsus ve yarpuz şekillerini almıştır.

İbni Abbas’ın rivayetine göre Ahabı- Kehf’in mağraları Efsus’tadır. Arap harfleriyle yazılan Efsus kelimesini Ayasluğun eski ismi olan Efsus gibi yanlış okuyanlar Ashab-ı Kehf mağaralarına zulüm eden hükümdarın adı Arap harflerinde ve sız olduğu için birisi bunu Dakyanus gibi yanlış okumuş ve böylece kitaplara geçmiştir. Bunlardan başka Ala yaşayan birçok belgelerde çeşitli yerlerde olduğu ileri sürülen EshabülKehf’in Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesi’nde bulunduğunu ispatlamaktadır.

YUKARIDA ADI GEÇEN KÜLLİYE
İsa Mescidi denilen Ribat ve kervan saray Bizanslıların ve Selçukluların da Eshabül Kehf’in yeri olarak burasını bildiklerini ve tanıdıklarını gösteren eserlerdir.

MAĞRA YARANIN (YEDİLİLERE) AİT İSİMLER
Bu isimler öteden beri Kahramanmaraş’ta ve özellikle daha çok Afşin’de kullanılagelmektedir. Halen çocuklara konulan bu isimlerin halk tarafından bugün ki söylenişleri şöyledir; Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Tebernuş, Sazenuş. Bu isimler Afşin’de yaygın halde kullanışı ve söylenişleri de Eshabül Kehf’in arada olduğunu gösteren canlı belgelerdir.

ESKİ YAPI KALINTILARI
Bu civarda toprak altında bulunan Roma ve Bizans eseri eski saray sütunları, mermer sütun başlıkları, mozaik işlemeleri şikkelerinde Afşin (Efsus-yarpuz) lehine olan belgeler niteliğindedir.

SÜRÜP GELEN BU YERE MAHSUS HALK TUANIŞ VE GELENEKLERİ
Eshabül Kehf mağarasındaki günahkârların geçmeyeceklerine inanılan dar geçit, damlacıklardan meydana gelen mağara içindeki devamlı gölcük suyuna zemzem özelliği atfedilmesi mağara yakınındaki Çoban pınarı-Azizler pınarı suyunun en büyük kuraklıklarda dahi katre eksilmediği inancı mağara civarındaki ovada yedilere sayılan ve iki sürü manzarası gösteren köksüz beyaz (Koyun taş) menkıbesi ve bütün bunlara halkın öteden beri atfedegeldiği kutsiyet ve inanışlarda konuyu aydınlatır nitelikte ve başka yerlerde görülmeyen özelliklerdir ki bunların araştırıcıların dikkatini üzerine çekecek değerdedir.

TAPU KAYITLARI
Eski tapum kayıtları incelendiğinde buraların büyük bir kısmının (ziyaret vakfı) olduğu görülmektedir. O çerçevede böylesine başka ziyaret olmadığına göre bu vakfın Eshabül Kehf’e izafeten tesis edildiğini kabul etmek zorunluluğu vardır. İtibar edilen ve güvenebilen kaynaklar halen ayakta duran belgeler Eshabül Kehf’in yerinin Afşin civarındaki mağara olduğunu yeteri kadar ve kesin olarak böylece ortaya koymaktadır.

Afşin ilçesi 1944 yılında Elbistan’dan ayrılarak ilçe olmuştur. Afşin’in asıl ismi Arabisus idi. Zamanla Arabsus, Arpsus, Erbsus ve Efsus olmuştur. Yarpuz’da denilirdi. Takyanozun asıl ismi Takyus-Tacius olduğu halde zamanla Takyanus şeklini almıştır.

Haber: Emre Akkış


 

Editör: Mahmut Beyaz