Kahramanmaraş’ın kültürü ve geleneksel el sanatları konusunda araştırma, geliştirme ve arşivleme çalışmaları yapmak amacıyla kurulan Olgunlaşma Enstitüsü, kuruluşunun ardından geçen sürede yaptığı birbirinden güzel çalışmalarla dikkatleri üzerine çekiyor. Elde edilen verileri yenilikçi yaklaşımlar ile sentezleyebilen, sanatsal düşünceyi ürüne dönüştürebilen ve nitelikli meslek elemanlarını topluma kazandırmayı amaçlayan Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü, kadim kültürel değerlerimizin ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtımını sağlıyor. El emeği göz nuru birbirinden güzel eserleri geleceğe aktaran Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü, kentin en önemli değerlerinden biri olan bakırcılık noktasında da başarılı çalışmalara imza atıyor. Kahramanmaraş kültüründe önemli bir yeri olan bakırcılığın geleceğe daha güçlü taşınması noktasında sorumluluk üstlenen ve bu kapsamda çalışmalarını yürüten Olgunlaşma Enstitüsü’nün bakırcılık atölyesinde usta öğreticiler tarafından tamamen el işçiliğiyle tasarımlar yapılıyor. Bu tasarımların en dikkat çekenlerinden birisi ise geleneksel ayaklı ve ayran tası figürlerinden esinlenerek tasarlanan süs havuzları oluyor. Psikolojik rahatsızlıkları olan hastalar için su terapisi amacıyla da kullanılan süs havuzlarını Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Mutlu Aslantürk ve Usta Öğretici Murat Emer gazetemize anlattı.

KÜLTÜREL DEĞERLERİ GELECEĞE AKTARIYORUZ”

Sözlerine Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü hakkında bilgiler vererek başlayan Aslantürk, “Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü, Türkiye’deki 24 Olgunlaşma enstitüsünden 20. sıradaki açılanıdır ve Kasım 2017’den bu yana Dedeoğlu Konağı’nda hizmet vermekte. Büyükşehir Belediyemiz tarafından 10 yılda bu iş için bize tahsil edildi. Süreçteki bütün çalışmalarımız valiliğimizin himayesi altında devam ediyor. Temel amacı, bulundukların bölgelerin yöresel ve kültürel değerlerinin tespit edilip, genç kuşaklara aktarılması. Bir araştırma kurumu olarak hizmet vermesinin yanında, eğitim faaliyetlerine de devam ediyor” dedi.

SARI BAKIRA ÇOK DİKKAT EDİLMELİ”

Bakır alanında önemli çalışmalar yaptıklarını ve özellikle sarı bakır noktasında Kahramanmaraş’ın dikkatleri üzerine çektiğini kaydeden Aslantürk, “Bakır alanından yaptığımız çalışmaların sonuncusu için sizinle buluştuk. Sarı bakırla ilgili yaptığımız çalışmalar var ki ben bunun altını çizmek istiyorum. Şu anda görüntülediğimiz süs havuzu belki bakırdan yapılmış ama sarı bakır Kahramanmaraş’ın çok dikkate şayan bir konusudur. Bakırla çinkonun karışımından elde edilen bir alaşım sarı. Bakır bu bölgenin her tarafında var. Bu havzanın el sanatı zaten bakır ama sarı olan sadece Kahramanmaraş’ta işlenen bir materyal. Eğer bakır konusunda bir çalışma yapılacaksa, bunun sarı üzerinden yapılmasında fayda var diye düşünüyorum. Bu bağlamda yaptığımız 2 metre 10 santimlik yüksekliğinde bir paşa mangalımız var. Onun bir de 45 santim yüksekliğindeki minyatürünü yaptık. İkisini aynı anda sergiliyoruz” ifadelerini kullandı.

ANADOLU’NUN ZENGİN MUTFAK KÜLTÜRÜ İLE BİRLEŞİNCE…”

Bakırcılığın derin bir tarihi geçmişe sahip olduğunu dile getiren Aslantürk, sözlerine şu şekilde devam etti, “Medeniyetler beşiği Anadolu’da tarihi çok eski zamanlara, ta İsa’dan önce 9. yüzyıla kadar uzanan bakırcılığın kültürümüzde ayrı bir yeri vardır. Bakırcılık, bakırın çeşitli tekniklerle işlenerek mutfak ve süs eşyalarına dönüştürüldüğü geleneksel mesleklerden biridir. Anadolu’nun zengin mutfak kültürü ile birleşince de birbirinden kullanışlı eşyanın üretiminde etkili olmuştur. Güğüm, ibrik, tencere, sahan, demlik, sürahi, bardak, tava, sini ve cezve sürekli kullanılan mutfak eşyalarından yalnızca birkaçıdır. Bakırın bunca zaman ısrarla tercih edilmesinin altında yatan birçok neden vardır. Bunlardan ilki bakırın üzerindeki kalayın ihtiyaç duyuldukça yenilenebilmesidir. Yenilenen bakır iletken madde olduğu için ısıyı eşit bir şekilde kabın her tarafına yayar ve böylece tencerenin içinde eşit şekilde ısıya maruz kalan yemek hem çabuk pişer hem de lezzetli olur. Lezzetteki bu zenginlik sadece damakta kalmaz, yayılarak dimağa da ulaşır. Özellikle mutfakta tevazuyu anlatan “Tencerede pişir; kapağında ye.” atasözü, savunduğu hayat görüşünü mutfakta her gün kullanılan bir kapla temellendirir.”

BAKIR SAĞLIK VE İŞLEVSELLİK AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ”

Bakırın insan sağlığı üzerinde önemli etkisinin olduğunun da altını çizen Aslantürk, “Kapağı normalden biraz daha derin tasarlanan tencerelerde yemek önce pişer, ardından kapağında yenir. Böylelikle bakır kaplar, işlevselliği ile de insan hayatını kolaylaştırır. Öte yandan bakırın insan sağlığı üzerinde de oldukça kuvvetli bir etkisi vardır. Bakterileri püskürten, tiroid bezinin çalışmasını düzenleyen, beyin kıvrımlarını harekete geçiren, cilt sağlığını temin eden bu kapların kullanımı eskiden günümüze bilinçli bir tercihtir. En güzel atalar mirasından biri olan bakır, bir dizi işlemden geçerek kullanılır hale gelir. Metal bir kitle iken rahat işlenebilmesi için önce ocakta tavlanır, yumuşayınca çekiçle vurularak yassı bir plaka haline getirilir. Elde edilen bakır plakaya yapılacak ürün çizilir ve yine çekiçle dövülerek şekillendirilir. Çekiç darbeleri eşyayı şekillendirdiği gibi kendine has deseni de kazandırır. Bunun yanı sıra bakır eşyaya kalemle de desen işlenir. Hatta her usta tasarladığı desenlerle ürüne kendi imzası atar” şeklinde konuştu.

SAĞLIĞA OLAN FAYDASIYLA YENİDEN KEŞFEDİLDİ”

Bakırcılığın fabrikasyon ürünlerinin yaygınlaşması ile yoğunluğu yitirmesine rağmen sağlığa faydası sebebiyle yeniden keşfedildiğini anlatan Aslantürk, “Yoğun üretimin yapıldığı geçmiş dönemlerde Kahramanmaraş’ta olduğu gibi birçok Anadolu şehrinde bakırcılar çarşısı ve bakırcı esnaf birlikleri oluşmuştur. Çarşıyı bir gürültüyle değil de ahenkle dolduran çekiç sesleri, işlenen ürünün desenlerinde kendini görünür kılar. Fabrikasyon mutfak gereçlerinin üretiminin yaygınlaşması ile geçmişteki üretim ve kullanım yoğunluğunu yitiren bakırcılık, günümüzde sağlıklı nitelikleri öne çıkarılarak yeniden keşfedilmiş; ürün deseni genişleyerek bakırdan çeşitli hediyelik eşyalar ve dekoratif ürünler de üretilir olmuştur” dedi.

RUHU DİNLENDİRECEK SÜS HAVUZLARI TASARLADIK”

Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü olarak değerleri koruma amacıyla tasarımlar yaptıklarını belirten Aslantürk, “Biz de enstitümüzün kadim değerleri koruyan atölyelerinden biri olan bakır atölyesinde geleneksel mutfak gereçlerinin yanı sıra yaşam alanlarını süsleyecek, ruhu dinlendirecek geleneksel ayaklı ve ayran tası figürleri ile yapılmış süs havuzları gibi birçok estetik ürün tasarımı yapıyoruz. Türk su mimarisinin çeşmelerden sonra en yaygın yapıları olan şadırvanlar, akıl ve ruh sağlığı bozuk hastalar başta olmak üzere canına şifa arayan insanların çevreledikleri yapılardan biri olmuştur” açıklamalarında bulundu.

SU SESİ HASTALARI HUZURA KAVUŞTURUR”

Süs havuzundan çıkan su sesinin hastaları ferahlattığını dile getiren Aslantürk, “Şöhreti günden güne artan ve şifahaneler başta olmak üzere cami, medrese, meydan, avlu gibi hangi alana kurulursa kurulsun ortamı “darüşşifa” eyleyen bu şadırvanlardan fışkıran suyun çıkardığı ses, hastalık tedavilerinin önemli bir kısmını oluşturur ve hastaları huzura kavuştururdu. Sadece hastalar tarafından değil herkes tarafından rağbet gören bu ferahfeza yapılar, zamanla salonlarımızda dahi kendine yer bulur oldu. Usta öğreticilerimizden Murat Emer’in titiz gayretiyle ortaya çıkan ve birçok kültürel birikimi bünyesinde barından bakır süs havuzu, usta ellerle kalaylanarak yenilenen, insan vücudunu yenileyen, unutulmaya yüz tuttuğu sırada vazgeçilmezliğini tekrar gün yüzüne çıkaran bakırın özgün forma bürünmüş örneklerinden yalnızca biridir. Bu tasarımlar, enstitümüzün misyonu çerçevesinde daha da geliştirilecek ve kadim mirasımız bu güzellikler vesilesiyle günden güne ileri taşınacaktır” ifadelerini kullandı.

TASARIMINI YAPTIM VE BİR AYDA TAMAMLADIM”

Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü Usta Öğreticisi olan ve süs havuzlarının tasarımını yapan Murat Emer ise, “Ayran tasları, çomçaları, mutfak eşyalarından esinlenerek onları birleştirip bir şelale meydana getirdim. Çok da güzel oldu. Yapılışını kafamda hayal etmiştim. Genellikle mutfak eşyalarından üretilen bir ürün oldu. Yapılması 1 ay sürdü. Tabii ilk tasarımı kafa yoruyor biraz. Eski tabirlerde de derler hani su sesi, para sesi gibi şeyler insana huzur verir. Bir ev ortamında veya kafelere gittiğiniz zaman suyun yanına otururuz hep. Kafa dinlemek için. Ondan yola çıkarak böyle bir şey yaptım” dedi.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz