Son aylarda Covid-19 pandemisi ve ABD’de siyahilerin gösterileri ile sık kullanılan kelimelerden biri de “nefes” oldu veya nefesin önemi gündeme taşındı. Birey ve toplum hayatında nefes/soluk hayatta kalmak için ilk şarttır.

Nefes almak (a) havayı ciğerlerine çekmek; (b) mutlu bir biçimde yaşamak olarak açıklanmaktadır. "Nefes/soluk akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava anlamındadır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, bakteriler ve mantarlar oksijenli solunum yaparlar. Solunumun amacı ciğerlerimizden karbondioksit gazını çıkararak oksijen gazını alınmasını sağlamaktır. Dilimizde nefes ile ilgili çok sayıda deyim vardır: Nefesi kesilmek (veya daralmak veya tutulmak) güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmasıdır.

Özetle nefes hayattır ve bugünlerde ABD’de bir nefes kavgası vardır. Bu kavgayı birey ve toplumun nefes alması şeklinde iki yönü ile irdeleyeceğim. ABD örneğinde Devlet güçlerinin bireye karşı orantısız güç kullanması söz konusudur.

“Nefes alamıyorum”

ABD’nin Minneapolis kentinde polisin boynuna diziyle basarak boğması sonucu hayatını kaydeden siyahi George Floyd’un ölmeden önce söylediği “Nefes alamıyorum” (I can’t breathe) sözleri ülkesinde ve dünyada yankı buldu.

Bu konu ile ilgili bazı bilgileri okumak için internetin başına oturduğumda BBC’de (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52828743) benzer olayların daha öncede yaşandığını öğrendim ve bazılarını hatırladım. Bir kısmını sizlerle paylaşacağım:

2014 yılında Eric Garner'ı kaçak sigara sattığı gerekçesiyle gözaltına almak isteyen polis, kelepçe takmak için kafasını bastırmış ve boğularak ölmesine neden olmuştu. Eric Garner'ın son iki kelimesi (Nefes alamıyorum) tüm protestoların ve hak arayışının sloganı olmuştu.

Aynı iki kelime bu defa Minneapolis'te George Floyd'un polisler tarafından boğularak öldürülmesi esnasında duyuldu. Floyd, ağlayarak polis memurlarından boğazını rahat bırakmalarını rica ederken, polis memuru dizinin verdiği baskıyla boğuldu ve öldü.

Amerika'da siyahların yaşadıkları zorluklar, maruz kaldıkları baskılar, polisin ve yargı sisteminin siyahlara uyguladığı farklı muamelenin yarattığı adalet krizi yine aynı iki kelimelik cümlenin ardından geri döndü: 'Nefes alamıyorum!'

Uzun süreden beri aşırı/orantısız güç kullanımına karşı bir hareket başlatılmış: Black Lives Matter/BLM (Siyahların Yaşamları da Değerlidir), ABD'de yaşayan Afro Amerikan kökenli halka karşı uygulanan şiddete ve ırkçılığa karşı kurulmuş sivil toplum hareketidir. BLM, Birleşik Devletler genelinde kolluk kuvvetler tarafından öldürülen siyahlar ve ABD yasalarındaki ırk ayrımı yapan ceza hukukuna karşı için düzenli olarak gösteriler düzenlemekte.

Bu örneklerde devlet gücünün aşırı kullanımı bireyin nefesini nasıl kestiğini görmekteyiz. Örneklere bakılırsa sorun bireysel olmaktan çıkmış toplumsal boyuta taşınmıştır.

Açık toplum

Nefesin ikinci boyutu toplum ve devlet ilişkilerinde saklıdır. ABD örneğinde olduğu gibi bazı insanlar nefes alamadıklarını ifade etmektedir. Nefesin “mutlu yaşama hakkına sahip olmak” anlamı dikkate alındığında hiçte haksız sayılmazlar.

Diğer yandan Batı’nın -bu türden kötü örneklere rağmen- sorunlarını açıkça ifade edebilmesi “açık toplum” olduklarını göstermektedir. “Açık toplumlarda devlet toleranslı, bürokrasiden uzak, sistem şeffaf ve esnektir. Devlet hiçbir sırrı halkından gizleyemez. Vatandaşlar iktidar yapılarını/yapılanmalarını iktidarın (düşmanca) mukabelesiyle karşılaşma korkusu olmadan açık ve aleni olarak tenkit edebilirler” (https://tr.wikipedia.org/wiki/A%C3%A7%C4%B1k_toplum).

Ya doğu? Bu başka bir yazının konusu. Ama bugün Suriye, Irak vd örneklerde sorunlar tartışılabilseydi Doğu’daki milyonlar ızdırap çeker miydi?

Son söz: Temiz girdi olmazsa birey/toplum ölmeye mahkumdur.