Kitap seven herkesin en sevdiği şeylerin başında şüphesiz ki, ömrünü kitaplara adayan sahafları gezmek vardır. Sahaflar, insanı kitap kokuları içinde ve tozlu rafların arasında bir başka âleme taşır. Kitapların içinde yaşayan ve ömrünü bu kitaplara adayan insanlar vardır. Çeşit çeşit insan çeşit çeşit hayat hikayeleri. Yani sahaflar bu hayatların ahretliği yoldaşıdır. Biz de sizin için ömrünü kitaplara adayan Sahaf Mustafa Mızrak’ın sahibi olduğu Yeryüzü Sahaf’ta kitap kokuları içinde ve tozlu raflar arasında sohbet ettik. Merak ettiğimiz bazı soruları Mustafa Mızrak’a sorduk. Sahaflıktaki ilk mesaisine dükkânına evindeki raflardan getirerek başlayan Mızrak, bu raflara okuduğu, biriktirdiği kendi arşivindeki kitaplara yer vermekle başladığını söyledi.

İşte hayatını kitaplara adamış bir sahafçının gözünden kitaplar;

KİTAP İNSANLIĞIN KOLLEKTİF HAFIZASI DERLER”

Soru; Sahaflık hikayeniz nasıl başladı, kendinizi biraz anlatır mısınız? Kitaplar size göre neyi ifade ediyor?

Mustafa Mızrak; İsmim Mustafa Mızrak (60) yaşındayım 1980’li yıllarda Kara Liseden mezun oldum. Kitap aşkı bende gençlik yıllarımdan itibaren vardı. Fakat yaşam şartları ve zamanın gerektirdikleri olsun, o yıllar bu hayalimi gerçekleştirmeme izin vermedi. Bu sebeple liseden sonra memuriyete yani iş hayatına atıldım tabi ki ardından da evlilik yaptım. Bütün kardeşlerim üniversite mezunu olmasına rağmen ben okumak istemedim. Çünkü o dönemlerde ülkemizdeki eğitim sisteminin çokta sıhhatli bir eğitim sistemi olmadığı inancındaydım. Bu sebeple lise öğrenimimin ardından hayatımın geri kalan kısmında merak ettiğim, ilgi duyduğum her alana dair kitabı okudum. Kitap insan soyunun akıl sahibi olarak yaşamaya başlamasından itibaren insanların merak ettiği şeyleri öğrendikten sonra yazıya dökmesiyle ortaya çıkan bir neticedir. Bu sebeple bende hala elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Kitaplar insanlığın kolektif hafızası derler. Kolektif hafıza tek başına bir anıyı canlandırmaya yetersiz, bireysel hafızanın başkalarının da katkısı ile bu yeterliliğe ulaşmasına sebep olan mevhumdur. Yani sıfattır. Okuduğumuz kitaplar anılarımızı daha da önemlisi hafızamızı canlı tutar. Bu nedenle bende otuz yıllık memuriyet hayatımın ardından emekliliğimi isteyerek gençlik hayalim olan sahaflığa atıldım. Çünkü daha fazla vakit kaybetmemeliydim, çünkü ömür geçiyor gençler.

SAHAFLIK, ÖLENLERİN KİTAPLARINI ALIP, ÖLECEK OLANLARA SATMA SANATIDIR”

Soru; Sahaflık ne demektir, ne gibi işler yapıyorsunuz, kitapları nasıl temin ediyorsunuz?

Mustafa Mızrak; Sahaflık, ölenlerin kitaplarını alıp, ölecek olanlara satma sanatıdır” Muzaffer Ozak’a ait olan bu sözün duygularımın ve olayın tamamıyla özetidir. Bizim bu meslekte kitapları nasıl teğmin ettiğimize gelecek olursak. Ben hiçbir zaman ölmüş merhum birinin kitaplığına ulaşmak şuraya dursun satın almadım. Ama elimdeki kitaplara gelirsek genel olarak şehir dışından ve başka sahaflardan temin ediyorum. Ama bizim en büyük teminimiz yine insanlar oluyor. Nasıl insanlara kitapları satıyorsak, tekrar onlara sattığımız kitapları geri alıyoruz. Mesela ölen insanların kitapları bize çok geliyor. Geride kalan aile bireyleri kitapların değerini genelde bilmiyor. Ölen kişinin evi kapatılırken veya taşınırken kitapları satıyorlar. Bize gelip: ‘’kitaplarımız var alır mısınız?’’ diyorlar. Gidiyoruz, kitaplara bakıyoruz ve değerini biçiyoruz. Kimi kitaplar normal sıradan kitaplar oluyor, kimi kitaplar ise sahafiye kitaplar olabiliyor. Değerini biçiyoruz ve alıyoruz. Nasıl sizlere kitap satıyorsak, tekrar geriye alıyoruz. Ben de durum aynı olmasa da bu iş genel olarak böyle yürüyor.

İLK BASIM KİTAPLAR BENİ ÇOCUKLAR GİBİ ŞENLENDİRMİŞTİR”

Soru; Şüphesiz ki her kitap değerlidir. Ama bazı kitaplar çok nadir bulunur ve insanların gözünde daha değerlidir. Sizi mutlu eden kitaplar var mı, başınızdan geçen, unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?

Mustafa Mızrak; Dükkanıma gelen bir başkasına göre rutubet kokan benim içinse tarih kokan ve yeni hayatları aralayan bir kapı olan birinci baskı kitaplar olmuştur. Kitaplara gönül vermeyenler bunu anlayamaz. Ama benim gibi olanları çocuklar gibi şen eden tek şey ise rutubetten nasibini almış bir kitap sayfasıdır.

BİLİM PARAYLA ÖLÇÜLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİL”

Soru; Her meslekte olduğu gibi sahaflıkta da zor anlar vardır, size göre sahaflığın zor yanları neler?

Mustafa Mızrak; Şimdi başka konulara geçelim. Sahaflığın çok güzel yönlerini konuştuk ama bunlara rağmen sahaflığın zor yanları da var. Sahaflık çok güzel bir meslek. Yani manevi olarak insana çok şeyler katabilen bir meslek. Fakat maddi olarak insana hiçbir şey katmıyor. Gerçek anlamda para kazanmak için sahaflık yapanların sayısı çok ama çok azdır. O yüzden bakıyorsunuz ben dâhil olmak üzere belli bir hayat birikimini yapmış, hayattan maddi bir beklentisi olmayan insanların daha başarılı bir şekilde bu işi yaptığını görüyoruz. Çünkü maddi olarak bir derdiniz olmadığı zaman daha iyi hizmet veriyorsunuz. Diğer türlü para da kazanmak zorundasınız, bir yandan kitapta almak zorundasınız. Kitap satmak zorundasınız yani bu dengeyi kuramıyorsunuz o zaman. Çünkü ben çoğu zaman hiç siftah yapmadan dükkânı kapattığım oluyor. Ama şikâyetçi değilim çünkü derdim para değil ki bilim parayla ölçülebilecek bir değer de değil.

E-KİTAPLAR SAHAFLIĞIN ÖLMESİNE NEDEN OLUYOR”

Soru; Özellikle gençler artık kitaba dokunmuyorlar, tamamen elektronik ortamda kitap okumaya başladılar. E-kitaplar ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Mustafa Mızrak; Sahaflık ölüyor mu sorusuna gelecek olursak da; evet sahaflık yavaş yavaş ölüyor. Çünkü buna etki eden birçok şey var. Ekonomik gücünden tutun, insanların internet üzerinden her şeye çok kolay erişmesi, son zamanlarda çıkan e-kitaplar sahaflığın ölmesine neden oluyor. İnsanlar küçücük bir mevla ile yüzlerce kitap indiriyor tabletine ya da bilgisayarına daha sonra kitapları oradan okuyor. Yani bunların hepsi sahaflığın ölmesine etki eden şeyler. Yani ben böyle düşünüyorum. Buna en baştaki etkilerden bir diğeri ise matbaa olmuştur. Kitaplarda mutlak bundan zaman içinde etkilenmiş ve nasibini almıştır. Almaya da devam edecektir Şöyle düşünün mesela şimdi biz burada kitaptan bahsediyoruz ama bir de sahaflığın efemera kısmı var. Yani fotoğraflar, arşivler, belgeler vs. Eski fotoğraflar vardır, onlar basılmamış olsaydı bugüne nasıl geleceklerdi? Gelemeyeceklerdi. Elektronik ortama aktarılan belgeler yalnızca size ait oluyor. Daha sonra o belgeleriniz kimsenin haberi olmadan silinip gidecek. Şimdi öyle değil. Mesela 1900’lü yılların başında bir aile fotoğrafı görüyorsunuz, ondan sonra bir bakıyorsunuz ki önemli bir kişinin ailesinin fotoğrafı, onu buluyorsunuz ve çıkartıyorsunuz. Önemsiz bir kişinin fotoğrafı olsa bile o dönem hala yaşıyor. Ama elektronik ortamda olduğu zaman hiçbir şey yaşamaz ki. Bundan tabi ki kitaplarda payını almaktan geri kalamıyor.

(Röportaj: Betül Özdemir-Yusuf Temiz)

Editör: Mahmut Beyaz