Dedesi tarafından küçük bir işyeri ile başlayan ve bin bir emek verilerek devam ettirilen tuzculuk mesleğini henüz 20 yaşında babasından devralan, yürüttüğü bu işi de bir marka haline getirmek için çabalayan 44 yaşındaki Talip Yasavul, Mesleğini gerçekten severek yaptığını ve bu nedenden ötürü de markalaştırmak için çaba sarf ettiğini ifade etti.

“EVİMİZ İŞYERİNİN HEMEN ÜZERİNDEYDİ”
Yasavul, sözlerinin devamında şöyle konuştu: “Dedem babamın doğum yılı olan 1938 yılında tuzculuğa başlamış ve 1956 yılına kadar bu işi sürdürmüş. Dedemin vefat etmesinden sonra babam bu mesleği devam ettirmiş. Belli bir süre devam ettirdikten sonra 1993 yılında burayı bana devretti. Bende bu işi 3’üncü kuşak olarak devam ettirmekteyim. Bu işi bana babam teşvik etti. Ben liseyi bitirdim ve hatta üniversiteyi kazandım ama gitmedim. Açıkçası o zamanlar ticaret bana daha tatlı gelmişti. Bu vesile ile işimizi genişletmeyi ve kendi markamızı yaratmayı düşündük. Bunun üzerine ise bir tuz fabrikası açtık. O fabrikayla da hala devam ediyoruz. Ben1974 doğumluyum ve yaklaşık 44 yıldan beri bu işin içerisindeyim. Tabii Demirciler Çarşısı’ndaki işyeri dedem ve babamdan kalma olduğu için hala bu işi burada yürütüyoruz. Evimiz işyerinin hemen üzerindeydi ve doğduğumdan bu yana bu işin içinde olduğumu söyleyebilirim.

“MESLEĞİMİ SEVEREK YAPIYORUM”
Mesleğimi gerçekten çok seviyorum. Tuzculuk babadan oğula deden toruna geçti inşallah bizimde çocuklarımız bu işi devam ettirir. Ben 1997 yılında askerliği yaptıktan sonra ne yapalım diye düşünürken en iyi bildiğimiz iş kendi bildiğimiz iştir parolasıyla bu yola koyulduk. Daha önce tuzu hazır olarak alıp satarken hammadde alıp çeşitli ebatlarla küçülterek tekstil sanayine, gıda sanayine üretip satmaktayız. Tuz satma bakımından yaklaşık 9 aylık bir sezonumuz var. 3 aylıkta bir boş zamanımız oluyor. Ama tekstil sanayine de tuz verdiğimiz için bu 3 aylık arayı kapatıyoruz. Bu anlamda işlerimizden bir şikâyetimiz yok. Biz işimizi severek ve aşk ile yapıyoruz. Biz evimizde ne yiyorsak müşteriye de onu satıyoruz. Öncelikli amacımız müşterimiz.

“TUZLARI BİRBİRİNDEN AYIRMANIN BİR YOLU YOK”
Tuzlar 4 ana grupta ayrılır. Kaya tuzu, Göl Tuzu, Deniz Tuzu ve Birikinti Tuz. Göl tuzu sanayide kullanılır. Gıda yönünden en uygunu ise Kaya tuzudur. Bakınız insan vücudunun 94 mineral ve elemente ihtiyacı olduğu ve Kaya tuzunda 84’ünün varlığı bilimsel olarak kanıtlandı. Ulusal basında kaya tuzunun sağlığına ilişkin yapılan haberler ve yönlendirme çalışmaları sonucunda vatandaş da bir ilgi başladı. Her geçen gün satışlarımız artıyor. Tabi 2 yıl öncede kaya tuzu vardı. Ayrıca bu tuzun üretimi çok zor. Herkes üretemiyor. Ancak göl tuzlarını işlemesi çok kolay olduğu için hem gıda sektöründe hem piyasa da kaya tuzu diye vatandaşı kandırarak satılıyor. Maalesef tüketici açısından bu tuzları birbirinden ayırmanın bir yolu yok.

“FİYAT DENGESİZLİĞİ HEPİMİZİ ZOR DURUMDA BIRAKIYOR”
Göl tuzu raflarda 50 kuruştan satılıyor. Deniz tuzu 1.50 liradan Kaya tuzu ise 2 liradan biz satıyoruz. Tabi bizden alan aktarlar marketler daha pahalıya satıyorlar. Bizden 2 liraya alan kendi işletmesinde 8-10 liraya satıyor. İnternette 15-20 liradan ucuzu yok. Bizde zor durumda kalıyoruz. Tuzun toptancılığını yaptığımız için 2 liradan satıyoruz. Müşteri bize inanmıyor. Fiyat piyasaya göre çok ucuz olduğu için. Yani fiyat dengesizliği hepimizi zor durumda bırakıyor.

“TUZ TOPAKLANIYORSA TUZ DA KATKI MADDESİ YOKTUR”
Vatandaş bu kaya tuzunu her yerde bulamaz. Saf kaya tuzunu bulabilmeleri için Demirciler Çarşısında bizi bulmaları icap ediyor. Bakkal ve marketlerde rafine tuz bulabilirler ancak rafine tuzun mineralleri azaltılmış oluyor. Has kaya tuzunda 84 mineral varken rafine halde ki tuz da bu rakam 30’a kadar düşüyor. Tuzlarda katkı maddesi olup olmadığını anlamanın yolu şudur; vatandaş tuza baksın. Eğer tuz topaklanıyorsa tuz da katkı maddesi yoktur. Eğer topaklanmıyor ve akıcı halde ise hele de rengi parlaksa katkı maddesi vardır.”

Haber: Mesut Benli

Editör: Mahmut Beyaz