Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 7. vefat yıl dönümü nedeniyle Göksun’da düzenlenecek olan konferansa katılmak üzere Kahramanmaraş’a gelen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ, Saadet Partisi Kahramanmaraş İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Akdağ, burada İl Başkanı Erkan Pınarbaşı’yı ve yeni yönetimini tebrik ederek, partililerden çalışmaları hakkında bilgiler aldı. Daha sonra basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Ağdağ, ülke gündemini yorumladı. Ağdağ, Milli Görüş lideri rahmetli Necmettin Erbakan’ın vefat yıldönümünden, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine, 28 Şubat’tan, Milli İttifak gibi önemli güncel konulara değindi. Basın toplantısının açılış konuşmasını Saadet Partisi Kahramanmaraş İl Başkanı Erkan Pınarbaşı yaptı. Pınarbaşı, partisinin il başkanlığını ziyaret eden Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ’a teşekkür etti.

AHLAK, ADALET VE BARIŞ’A İHTİYACIMIZ VAR”

Saadet Partisi olarak Milli Görüş lideri rahmetli Necmettin Erbakan’ın vefat ettiği haftayı anma programları düzenleyerek geçirdiklerini belirten Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ, yapılan etkinliklerin temasını ise ahlak, adalet ve barış olarak belirlediklerini söyledi. Ağdağ, “Bir ilde bu kadar yoğun bir medya mensubunu görmüş olmaktan özellikle memnuniyet duyuyorum. Şubat ayının son haftasını Saadet Partisi olarak bizler Erbakan hocamızın vefat yıl dönümü nedeniyle Erbakan Haftası olarak ilan ettik ve bu hafta içerisinde bazen haftayı da aşkın süre içerisinde Erbakan hocamıza yönelik anma programları organize ediyoruz. Bu yıl ki anma programlarımızın her yıl yapılan etkinlikleri de bir tema içerisinde yapıyoruz. Bu yılki temamız, ahlak, adalet ve barış oldu. Zira bugün ülkemizin, bölgemizin ve özellikle İslam coğrafyasının en büyük temel ihtiyacı ahlak, ahlaki noktadaki eksikliklerimiz, adalet mefhumundaki yozlaşma ve adalet konusundaki zafiyetlerimiz ile coğrafyamızın en büyük ihtiyacı olan barıştır. Hocamızın hayatı boyunca bu konularda yapmış olduğu çalışmalara işaret çekmek için böyle bir tema belirlemiş olduk. Bu vesile ile Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde de aslında uzunca süreden sonra Kahramanmaraş teşkilatımızla bir salon programı icra edilecek. Bu vesile ile biz hem milli görüş lideri merhum Erbakan hocamıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. Ülkemizin hepimizin malumu olduğu üzere badireli bir dönemden geçiyor, hem içeride hem dışarıda bir terörle mücadele süreci yaşanıyor. Bu süreçle elbette yüreğimizi şakan hadiseler, şehitlerimizin haberi geliyor. Yine bu vesile ile başta Afrin’de şehit olan askerlerimiz olmak üzere bu ülkeyi savunma sürecinde canını feda eden bütün şehitlerimize rahmet diliyoruz. Şubat ayında hocamız vefat etti, Mart ayında da elim bir kaza sonucu Büyük Birlik Partisi’nin başkanı Muhsin Yazıcıoğlu bey yine Kahramanmaraş’ta vefat etti. Bu vesileyle kendisine de Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.

FABRİKALARI ÖZELLEŞTİRMEYİ DOĞRU BULMUYORUZ”

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine değinen Ağdağ, fabrikaların özelleştirilmesini Saadet Partisi olarak doğru bulmadıklarını söyledi. Ağdağ, “Şeker fabrikalarının özelleştirilme meselesi var, hem Elbistan’da hem ülkemizdeki diğer fabrikaların özelleştirilme süreci planlanıyor. Biz Saadet Partisi olarak başından beri bu özelleştirmelerin çok doğru olmadığını ifade ediyoruz. Özelleştirme karşıtı bir tavır olarak bunu söylemiyoruz yani fabrikalar özelleştirilebilir ama bir ülkede tarımla, tarımı kalkındırma arzusunu ortaya koyan bir iktidarın tarımla sanayinin bir araya gelebildiği en önemli sektör olan ve sağlık açısından tatlandırıcı gibi insanları zehirleyici Sağlık Bakanlığı raporlarıyla da bunların her birisi tescillenmiştir. Böyle bir zahirle mücadele açısından şeker fabrikalarını Saadet Partisi olarak, geçmişte bunların en fazla yapıcısı, temel atıcısı bir fikriyatın temsilcisi olarak bunların doğru olmadığını ifade ediyoruz. Hükümetin böyle bir yanlış adımdan bir an önce de döneceğine umudumuz var, çünkü bu fabrikalar özelleştirildiğinde ülkeye hiçbir ekonomik katkı getirmeyecektir. Bilakis ekonomik açıdan katkı getirmediği gibi ülkenin tarımı ve sanayisi açısından da önemli bir darbe vuracaktır. İnşallah bu hatadan bir an evvel dönülür kanaatindeyiz. Bir araya gelmişken de özellikle buna vurgu yapmak istedik” şeklinde konuştu.

DARBE REFAH YOL’UN İCRAATLARINA KARŞI YAPILDI”

28 Şubat post modern darbesinin bedelini yalnızca Necmettin Erbakan’ın ödediğine dikkat çeken Ağdağ, darbenin Refah Yol’un icraatlarına karşı yapıldığını söyledi. Ağdağ, sözlerine şu şekilde devam etti, “28 Şubat süreci hepimizin malumu olduğu üzere dönemin hükümeti ve dönemin başbakanı rahmet Erbakan hocamıza karşı yapıldı. Erbakan hoca bugünden baktığımızda o dönem yürüttüğü süreç itibariyle aslında 28 Şubat’ı büyük bir siyasi deha ile savuşturdu, ülkeye milletine, bir bedele dönüştürmeksizin ödedi. Bedeli yalnızca kendisi ödedi, ama milletine toplumuna, devletine hiçbir sıkıntı vermedi. Biz 28 Şubat süreci denince aslında şuna vurgu yapmak istiyoruz. Bu türde meselelerin iki boyutu vardır. Başta 28 Şubat olmak üzere, diğer bütün darbe meselelerinin içerisinde de sürekli dışarıdan bir müdahale unsuru vardır. İşin içerisinde o dönem için bunların her birisi belge olarak da söylüyoruz, Amerika Büyükelçiliğine gelen kriptolar var bu yazılar var, hükümetin bir an evvel düşürülmesine yönelik . Bu çerçevede bir takım faaliyetlerin yapılmasına yönelik o dışarıdan gelen talimatın içeride de sürecin yürütücüsü üzülerek söylüyorum bir takım sivil toplum kuruluşları, medya ve asker içerisinde darbe heveslisi gruplar vardı. Bugün geldiğimizde herkes 28 Şubat ile hesaplaşmayı bir gündem olarak tutuyor, dillendiriyor. Bir mücadelenin ve hesaplaşmanın yürüdüğüne dair bazı şeyler söyleniyor. Elbette ki böyle bir seçilmiş iktidara karşı o gün ifade edilen şekliyle post modern bir darbe yapılması hukuken mutlaka cezalandırılması gereken bir şeydir. Bununla ilgili devam eden davalar da var. Eğer düzgün bir hesaplaşma düşünülüyor ise o sürece destek veren beşli çete diye meşhur STK ve onların başkanları vardı. Onlara yönelik hiçbir dava yok, yine bu süreci planlayan, gün be gün topluma baskı unsuru olarak dönüştüren o dönemin gazetecileri, yazarları vardı, onlara yönelik de bir şey yok. 28 Şubat’ı görmek ve onunla hesaplaşmak açısından biz en önemli unsur olarak şunu görüyoruz. 28 Şubat niye yapıldı, neyin engellenmesi için yapıldı. Eğer bir hesaplaşma yapılacak ise neye karşı hangi hedeflerin gerçekleşmesine engel olunduğunu görerek ancak bu hesaplaşma yapılabilir. Bu çerçevede düşünecek olursak 28 Şubat Refah Yol’un icraatlarına karşı yapıldı. Refah Yol’un en büyük icraatı ise ekonomiyi, milli geliri adil bir şekilde paylaşımını temin edici bir şekilde memura, emekliye, dula, yetime en büyük maaş zamlarının verilmesiydi. Eğer bir 28 Şubat hesaplaşması yapacaksak herhangi bir hükümet iktidar, o zaman 28 Şubat döneminde o kadre uğrayan hükümetin icraatlarını kendisine örnek almalı, memura üç beş değil, yüzde 30’luk bir zam vermesi gerekir.”

GÖRÜYORSUNUZ, MÜKEMMEL SÖYLEYECEK BİRŞEY ŞOK”

Bir gazetecinin ‘Milli İttifak’ sorusunu yanıtlayan Ağdağ, Saadet Partisi olarak kendi adaylarını çıkaracaklarını ve ittifak arayışında olmadıklarını belirterek, “Şunu ifade edelim ki Genel başkanımızın bu süreçlerin başından beri söylediği bir cümle var, biz kendi adayımızı göstereceğiz. Şimdi bu kadar net, bu kadar kesin, bu kadar açık bir cümle var iken, dönüp bize bunların sorulmasını çok anlamlı bulmuyoruz. Bu aralar meşhur sosyal medyada dönen bir video var. Bir amca şelaleyi çekiyor ya, ‘mükemmel bu kadar açık söyleyecek bir şey yok’ diyor. Aslında mesele o amcanın mizahındaki durum kadar açık. Saadet Partisi olarak ittifak meselesi özellikle gelinen noktada bir kutuplaşmayı çağrıştırır ve ülke içerisinde bir kutuplaşmaya sebebiyet verir durumu arz ediyor. O itibarla ülkemizin içinde bulunduğu şartları düşünerek Genel Başkanımız, önümüzdeki süreçte en büyük tehlike ülke içerisinde bir kutuplaşma durumunun ortaya çıkmasıdır. Kutuplaşmaya mahal vermemek için, partiler arasındaki münasebeti bir platform ekseninde götürmek gerektiğini ifade ediyor. O yüzden bizim ne AK Parti, ne harici diğer partilerle bir ittifak görüşmemiz bugüne kadar olmuş değildir. Mecliste yapılacak bir yasayı da meclisteki partilere götürmek gerekecek. Bunu açık ve net bir şekilde götürdük teslim ettik. Bizim gündemimizde herhangi bir partiyle veya yapıyla ittifak gündemimiz yok. Ayrıca seçimlerin vaktinde olacağını düşünecek olursak ki özellikle iktidar partisi AK Parti buna sürekli vurgu yapıyor. İttifak meselesinin bu kadar erken konuşulmasını da çok doğru bulmuyoruz. Bir yıl sonra gerçekleşecek bir seçime bugünden bir şekil vermeyi de çok doğru bulmuyoruz” ifadelerini kullandı.

OLMASI GEREKEN NEDİR?”

Saadet Partisi’nin toplum nazarında oyuna bakılmaksızın bir meşruiyet kaynağına olduğuna değinen Ağdağ, “Ülkede demokratik şartlar nasıl daha iyi bir noktaya getirilir. Siyasetimizi nasıl güçlendiririz. Yönetim düzeyimizde nasıl iyi imkânlar elde edebiliriz diye bir durum gözetilmiş değil. AK Parti ile MHP bir araya gelmişler kendi aralarında konuşup ittifak ettikleri hususu kanuni bir metne dönüştürmüşler. Oysaki ülke idaresi konjonktürel şartlar ve 2 parti arasında konuşulacak kadar hafife alınacak bir mevzu değil. Olması gereken nedir? Bu teklifin en azından meclise teslim edilmeden önce partilere takdim edilmesi, kamuoyuna arz edilmesi ve üzerine tartışmaların yapılması. Çünkü insanların bunun üzerinde müzakere etmesiyle tekâmül bulacak bir şeydir. Hatırlarsanız referandumda da yasa değişikliği önce 20 veya 21 madde olarak meclise sevk edildi. Meclisteki görüşmelerde ise bu 18 maddeye düşürüldü. Çünkü AK Parti ile MHP arasında müzakere edilmişti. Aynı şeyler neden bu süreçte olsun? Bu durum önceden teslim edilseydi daha sıhhatli bir zeminde yürürdü. AK Parti metni meclise teslim etmeden yarım saat önce metni getirdi. Ama yarım saat önce getirilen metnin üzerinde bir çalışma yapmakta mümkün değil. Herkes Saadet Partisi’nin ne olduğunu biliyor. Saadet Partisi toplum nazarında oyuna bakılmaksızın bir meşruiyet kaynağıdır. Bu meşruiyet kaynağını yanında bulundurmaları AK Parti için çok önemli bir şeydir” açıklamalarında bulundu.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz