Henüz ortaokul yıllarında “İş eğitimi” dersi adı altında hocalarının verdiği eğitimle naht sanatı ile tanışan ve aradan geçen 15-16 yıllık süre zarfında benimsediği sanattan bir an olsun vazgeçmeyerek kendine meslek edinen 31 yaşındaki Soner Kılcı, hobi olarak başladığı işinde bugün harikalar yaratıyor. Bunca yıldır başka bir işte çalışırken evinin bir köşesinde duran atölyesinde sevdiği naht sanatını icra eden ancak 6 ay kadar önce çalıştığı işini bırakarak küçük bir atölye açan ve açtığı bu atölyede de kendini mesleğine adayan Kılcı, 2 milimlik kıl testere ile yaptığı fotoğraf, yazı, armayla görenleri kendine hayran bırakıyor.

Manşet Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Kılcı, naht sanatıyla arasında olan bağı, “Sanatı icra ederken kendimi çok iyi hissediyorum ve adeta bütün dünya duruyor” sözleriyle özetledi. “Yaptığımız işin aslında bir zorluğu yok. Çünkü bir usta ahşap ile hemhal olduğu zaman ustayla ahşap arasında bir aşk doğuyor” diyen Kılcı, en büyük hayalinin akademi kurup, insanlara naht sanatını sevdirmek olduğunu söyledi.

UZUN YILLAR PERAKENDE SEKTÖRÜNDE ÇALIŞTIM”
Kılıcı, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi: “Ortaokul yıllarda iş eğitimi diye bir dersimiz vardı. O günden bu güne yaklaşık 15-16 yıldır okulda öğrendiğim tekniklerle naht sanatını kendime hobi edindim. Hobi olarak devam ettim ve daha sonra bu mesleği ek gelir kaynağı olarak sürdürdüm. İlk yıllarda iş eğitimi dersinde hocalarımızın verdiği tekniklerle hobiyi geliştirmeye başladım. Daha sonra ek gelir olarak yaptığım işi sosyal medya üzerinden açtığım hesaplarla ek geliri daha da arttırmaya başladım. Evimin bir köşesinde mutlaka bir atölyem vardı. Ben bu süre zarfında perakende sektöründe çalışıyordum. Daha sonra bu işimden ayrıldım ve bir atölye kurmaya karar verdim. Şimdi kurduğum bu küçük atölyemde naht sanatını icra ediyorum.”

EN ÇOK SELÇUKLU ZAMANINDA…
Sanatın en çok Selçuklu zamanında değer bulduğunu ifade eden Kılcı, “Naht sanatı kıl testere ile ahşaba şekil verme sanatıdır. Ahşabı bir dantel zarafeti gibi işliyoruz. Naht sanatının geçmişi Selçuklu’dan eskiye dayanıyor. Kaynaklarda bizim bulabildiğimiz tarihi verilerde naht sanatı en çok Selçuklu zamanında değer bulmuş. Daha sonra Osmanlı’da özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde çok fazlaca kıymete binmiş bir sanat. Ancak artık günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir sanat dalı olarak gözüküyor. Şu anda Türkiye’de çok az sayıda kişi bu sanat ile ilgileniyor. Biz bu sanatın kursları verilsin istiyoruz. İnsanlara daha fazla tanıtılsın. Teknolojiden ziyade bizim kendi kültürel tarihimizi yansıtan işler daha fazla gündemde yer bulsun istiyoruz. Bu şekilde düşünerek te biz bu sanatı icra etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

GURURU VERİCİ BİR DURUM
“Artık her şeyin fabrikasyonlaştığı şu dönemde naht sanatını icra etmek kesinlikle çok zor” diyen Kılcı, tüm bunların yanında aynı zamanda gurur verici yanının da olduğunu kaydetti. Kılcı, “Teknoloji ürünler, fabrikasyonlar ürünler kesinlikle el sanatı ile yapılan bir ürünün yerini tutmuyor ve o hissiyatı vermiyor. Bir tabloyu veya eseri meydana getirirken o ürünle usta adeta bağdaşıyor. Yani ustanın o kalbi duygularıyla işlediği motifler eser ortaya çıktığında mutlaka o hissiyatı veriyor” şeklinde konuştu.

BİR AYDA BİR TABLO, BİR GÜNDE BİRKAÇ TABLO YAPABİLİYORUZ
Gelen sipariş ve tablonun değerine göre zaman zarfının değiştiğini anlatan Kılcı, sözlerinin devamında şöyle konuştu: “Özellikle ev hanımları ev görmelerine giderken veya yeni açılan işyerlerine hediye götürürken artık klişe olmuş hediyelerden uzak duruyorlar. Dolayısıyla masa isimlikleri olsun, isimli tablolar olsun ev görmelerinde veya ziyaretlerde hediye anlamında oldukça revaçta. Doğal olarak ta insanların bu yaklaşımı bizi sevindiriyor. Biz ürünlerimizi siparişe göre yapıyoruz. Bazen bir tabloyu bir ayda yapıyoruz. Bazen de bir günde birkaç tane tablo yapabiliyoruz. Bu aldığımız siparişe bağlı.”

USTAYLA AHŞAP ARASINDA BİR AŞK DOĞUYOR
Ustanın ahşapla hemhal olduğu zaman ortaya sanat harikası çıktığını dile getiren Kılcı, “Yaptığımız işin aslında bir zorluğu yok. Çünkü bir usta ahşap ile hemhal olduğu zaman ustayla ahşap arasında bir aşk doğuyor. Elbette bazı zorlukları var. Yani bir işletme olabilmek, teknoloji ile mücadele edebilmek yâda günlük masraflarla mücadele edebilmek tabii ki zor oluyor. Ama ortaya bir sanat çıkarmak işin zor tarafı değil de aksine en güzel tarafıdır” diye konuştu.

EN BÜYÜK HAYALİM…
Hayalinin akademi kurup, insanlara naht sanatını sevdirmek olduğunu ifade eden Kılcı, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Biz bu yola işletmek olarak başladık ve artık işletme olarak devam edeceğiz. İlerleyen yıllarda çok daha büyük hedeflerim var. Daha büyük bir işyeri açarak insanlara sanat galerisi tarzında hizmet vermek istiyorum. Ayrıca küçükte olsa bir akademi kurmak istiyorum. Küçük bir akademide insanlara bu sanatı aşılamak istiyorum.”

Haber: Emre AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz