Elazığ’da cuma günü saat 20.55’te meydana gelen ve merkez üssü Sivrice ilçesi olan ikisi kalp krizi olmak üzere, 37’si Elazığ’da, 4’ü Malatya Doğanyol’da 39 kişinin yaşamını yitirdiği 6,8 büyüklüğündeki depremin üzerinden 3 günden fazla zaman geçti. Hayatının kaybedenler açısından tüm Türkiye’yi yasa boğan deprem faciası sonrası depremzedelerin yaralarını sarmak için çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç, Elazığ depremi ve sonrasında yapılması gerekenleri canlı yayında anlattı. Birbirinden önemli açıklamalarda bulunan Güvenç, Türkiye’nin ciddi bir deprem kuşağında yer aldığını belirterek, 1999 yılından önce yapılan konutların hızlı bir şekilde denetlenmesi ve güçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğini söyledi.

TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in açıklamaları şu şekilde;

BÜYÜK DEVLETE YAKIŞACAK MÜDAHALELER YAPILDI”

“Sözlerimin başında başımız sağ olsun diyorum, 41 tane canımız, vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, aslında deprem şehidi oldu diyelim. Acımız, üzüntümümüz büyük. Bin 600’den fazla vatandaşımız hastanelere müracaat etti, onların tedavileri sürüyor. Büyük bir felaketi belki de böyle bir fay hattının üzerinde ucuz atlattık ama canımız yandı. Bir kere daha titredik, önümüze bakmamız, ciddi tedbirler almamız gerektiğini gördük. Bu anlamda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifa diliyorum. İlk günden itibaren bütünleşerek acıları paylaşan, duyarlılık gösteren 81 milyon vatandaşımıza, bazı aradaki parazitleri kayda almıyorum. Tüm belediyelerimize, bakanlarımıza, Cumhurbaşkanımıza, Türk Kızılay’ımıza, AFAD’ımıza, büyük bir fedakarlıkla acıları paylaşarak bölgeye intikal eden, SMS’lerle katkı sağlamaya çalışan tüm vatandaşlarımıza minnetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Benim açımdan deprem sonrası gösterilen bu tepki emin olun ki çok değerli. Hamdolsun devletimiz, belediyelerimiz, AFAD gibi Kızılay gibi kuruluşlarımızın operasyonel gücünün geçmişe göre, örneğin 99 depremini esas alırsak çok daha üst düzeyde operasyonel güce ulaştığını, gecikmeden, süratle, bir büyük devlete yakışacak şekilde bölgeye intikal ettiğini görüyoruz.

OPERASYONEL GÜCÜMÜZÜN YÜKSEK OLMASI ÖNEMLİ”

Acımız büyük ama böyle bir imkana sahip olmak, böyle bir devletin vatandaşı olmak beni mutlu etti. O gece üç-dört bakanımızın bölgeye intikal etmesi, ilk andan itibaren AFAD’ın değişik illerden kurtarma ekipleri göndermesi, Kızılay’ın çalışmaları, belediyelerimizin derhal görev bölümüyle semt semt, mahalle mahalle, örneğin Malatya’nın Doğanyol ilçesine Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin intikal etmesi çok önemli. 99’u yaşayan nesiller olarak, bir Başbakanın saatlerce kimseye ulaşamamasını, binlerce insanın acısına yetişemeyen insanlar olarak bu operasyonel gücümüzün, derli toplu kriz yönetebilmemizin, müdahale gücümüzün yüksek olmasını önemsiyorum. İkincisi de ufak tefek marjinal bir takım açıklamalar var ama onun dışında millet olarak hangi partiden olursan ol, hangi siyasi düşünceden olursan ol, hangi görevden olursan ol, medyasıyla topyekün bir tepki vermemiz millet olduğumuzun bir göstergesi. Acıları paylaşmamız, bütün halkımızın ben ne yapabilirim demesi, maçlarda kaşkol ve atkılarını sembolik de olsa göndermesi, çocukların gençlerin mektup yazarak harçlığından destek olmaya çalışması ve değişik organizasyonlarla çok ciddi paraların toplanması da millet olarak birlikte yaşama kültürümüzün çok güçlendiğini, geleceğimizin aydınlık olduğunu, bu büyük olay vesilesiyle ben hissettim. Bu anlamda milletime, bütün vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum, ülkemin geleceğine olan inancımın arttığını belirtiyorum.

CUMHURBAŞKANIMIZIN TALİMATLARIYLA YIKILAN BİNALARA MADDİ DESTEK VERİLECEK”

İlk andan itibaren çok yönlü bir tespit ve çok yönlü bir müdahale söz konusu. Birincisi AFAD ve Kızılay bir yandan yıkılan binalardaki insanların barınmaları için çadır, yiyecek ve içecek sevk ederken, diğer yandan da yine aynı kuruluşların ekipleri yıkık binaların içerisinde kimler var, kimleri kurtarabiliriz diye arama kurtarma anlamında ciddi tespitler yaptı. Bölge halkının da desteğiyle enkaz altından ciddi bir miktarda insan kurtarıldı. İdeolojik görüşler ortaya atılıyor, biz biliyoruz ki gerek Elazığ’da gerekse Malatya’da devlet, belediyeler müdahalesini yaptı, bölge milletvekilleri derhal oraya intikal etti ve gerekli müdahaleler yapıldı. AFAD’ın açıklamasından bilgiler vermek istiyorum. Sadece AFAD’ın, Afet Mücadele Planı kapsamında 3 bin 829 personeli, 568 aracı ve 22 arama kurtarma ekibi bölgeye intikal etti. Bölgede toplam 24 bin 402 çadır kurdu AFAD, 26 bin 501 yatak, 62 bin 963 battaniye ulaştırıldı, 34 bin kişilik sıcak yemek, 13 bin 500 kişilik kahvaltı ve 7 bin çorba depremden etkilenen vatandaşlara dağıtıldı. Kolay değil, Elazığ ve Malatya’da toplam 2 bin 945 hasar tespiti yapılan bina var, bunlardan bin 287’sinin ağır hasarlı olduğu iki günde tespit edildi. 56’sının orta, 876’sının da az hasarlı olduğunu ekipler tespit etti. Bugün itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile koordine halinde binaların yıkımına ve temizlenmesine başlandı. Cumhurbaşkanımızın bölgeye yaptığı ziyaretten sonra talimatlarıyla yıkılan binalara maddi destek, rakamlar da açıklandı, 41 bin TL ağır hasarlılara, kira yardımları süratle veriliyor. Ayrıca gerekli zemin etütleri yapıldıktan sonra konut yapımına da süratle başlanacak. Ekiplerin tamamı bu şekilde bölgede çalışmalara devam ediyor.

TÜRKİYE, CİDDİ ŞEKİLDE DEPREM KUŞAĞIND”

Bugün bilinen bir şey değil bu. 1500’lü yıllarda deprem olmuş, belli ki Anadolu Yarımadası, Arabistan’dan batıya doğru iteleniyor, hatta yılda 2 santimetre kaydığımız bilimsel bir gerçek. Kuzey Anadolu fay hattı var, bir de doğudan batıya gelen, Karlıova’da ikisi birleşir Doğu Anadolu’da. Karlıova’dan aşağıya Sivrice, oradan Adıyaman’a, benim memleketim Kahramanmaraş’ın bazı ilçeleri ve Hatay’a doğru geçen bir hat var. Bu bilenen bir gerçek, fakat bu gerçekle ilk yüzleştiğimiz dönem ne zaman? 1999. 99’da gördüğümüz büyük facia, İstanbul ve Kocaeli’ni etkileyen olaydan sonra biz şunu dedik, biz deprem kuşağındaymışız, birşeyler yapmamız gerekir dedik. Bakın çok geç kalınmış bir şey, 99’a kalması kabul edilebilir bir şey değil. Ancak devletin imkanları, toplumun maddi durumu, kültür seviyesi, bilinç durumumuz gibi birçok mevcut şartlar dolayısıyla biz bu deprem gerçekliğine karşı son 50 yılda yapmamız gerekenleri yapmamışız. Benim hemşerim bırakın depreme dayanıklı konut mesken yapmayı, bizim anne babalarımız üç kuruş para bulunca kerpiçten briketten bir ev yapalım, başımızı içine sokalım derdindeydi. Devletimize gelince, 2002 yılında bizim göreve geldiğimiz, Cumhurbaşkanımızın görevi devraldığında kişi başı düşen milli hasıla 3 bin dolardı. Yine çok fakir bir ülkeyiz, alt yapısı çok eksik, bırakın depreme dayanıklı kamu binalarını oluşturmayı, alt yapı yapmayı, 2002’nin okul durumunu düşünün, sınıflarda 50-60 kişi vardı. Siverek’de bir okulda 70 kişinin resmini çektiler. Bir yılda 300’den fazla okul ihalesi yaptım Şanlıurfa’da, bu sorunu çözmeliydik.

YAPILAN ÇALIŞMALARLA FELAKET AZALTILDI”

Hiçkimsenin birbirini suçlamadan bu işleri masaya yatırması lazım. Ülkenin ekonomik şartları ile kültür ve eğim anlayışı maalesef 99-2000’li yıllara kadar bu işleri analiz edecek, refleks gösterecek durumda değildi. Ne devletin gücü vardı, ne de toplumsal bilinç bu durumdaydı. 99’dan bu tarafa gerek mevzuatta yapılan hükümlerle, ciddi şekilde bugün inşaatlar denetleniyor. Artık şehirlerde zemin etüdü yapılmadan yapı ruhsatı alamazsınız, artı projeler denetleniyor, artı bağımsız denetim şirketleri tarafından inşaatlar denetleniyor. Hem kamuda hem de özelde. Bunun sonucunda aslına 6,8 deprem çok büyük bir deprem, bu deprem 20 sene önceki şartlarda olsa altından kalkamazsınız. Çok şükür bu yeni binalarda tedbir alınması, yeni binalara yatırım yapılması nedeniyle zarar büyük olmuyor. Bizim belediyelerimizin şimdi yapacağı şey şu, bu eski binaların ne olursa olsun, ayrım yapılmaksızın 99’dan önce yapılmış binaların mutlaka tespitlerinin yapılması ve güçlendirilmesi için destek vermesi gerekir. Vatandaşlarımızın artık kendi canı için birşeyler yapması lazım. Devlet, gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gerekse de AFAD, bu konuda da gerek TOKİ üzerinden çok ciddi desteklen sunuyor. 110 bin tane depremzedelere maliyeti 100 bin TL’yi bulan 80 bin kalıcı konut yapmışız Türkiye’de. 110 milyar TL demek bu. Kentsel dönüşüme bugüne kadar 35 bin TL para harcamışız. Bunlar yapıldığı için büyük felaketi bu şekilde atlatabiliyoruz, yapılmasaydı düşünemiyorum bile.

DEPREM ANINDA KAHRAMANMARAŞ’TAYDIM, ÇOK CİDDİ HİSSETTİM”

Deprem olduğunda ben Kahramanmaraş’taydım, tam fayın olduğu bölgedeydim. Çok ciddi hissettim depremi, Allah’a şükürler olsun bir yıkımımız yok Kahramanmaraş’ta. Bunun neden böyle atlatıldığını cevabı, bütün şehirlerimizde yeni binaların yapılırken standartlarının yüksek yapılması için devletin, belediyelerin ciddi müdahale etmesi, iki kentsel dönüşüme ciddi destek verilmesi, üç TOKİ üzerinden yeni binaların sağlam yapılmasının sağlanması. Üçünü bir araya getirdiğinizde bugün eskiye göre çok iyi olduğumuz sonucu çıkar. Herşey tamam mı? Hayır. Ucuz politikayla iktidar eleştirebilirsiniz ama bilim adamı şunu söylüyor, ‘Dünyada, kentsel dönüşümü gerçek anlamda yapan iki ülke var. Birisi Güney Kore, birisi İspanya’ diyor. Avrupa Birliği açıyor para musluğunu İspanya yapıyor, bize kuruş vermeyen adamlar onlara veriyor. Kore’de ekonomik olarak iyi durumda. Türkiye deprem bilincine ulaştığı için, Van depremi de bizim için son derece öğretici olmuştur. 35 bin konutun 3 senede yapılması kolay iş değildi. Van depremi, 99’da çektiğimiz acılar ve o günden bu tarafa devletimizin, samimiyetle konuya yaklaşmasıyla böyle sonuçlar alınabildi. Bundan daha iyisi yapılabilir mi, tartışılır, eleştirilir ama insafı elden bırakmamak, yapılanları da görmek gerekir.

TÜM GÜCÜMÜZLE SEFERBER OLMALI, FEDAKARLIK YAPMALIYIZ”

Ben halkımıza da çağrı yapıyorum, devletten, belediyen de beklemeden tüm gücümüzle seferber olmalıyız, fedakarlık yapmalıyız. Gerekirse belediyelere, bugün birkaç Büyükşehir Belediye Başkanımızla, özellikle Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanımızla konuştum, mesela vatandaşımız talep etmeli veya siz gitmelisiniz, bir binaların tespiti yapılmalı, iki destekleme projesi gerekiyorsa belediye tarafından yapılmalı. Çünkü teknik elemanlarımız var. Sonrasında vatandaş bir an önce kendisi başlamalı yapmaya. Biz de gücümüzün yettiği kadar, bunu masaya yatırıp gücü olmayana, ekonomik sıkıntısı olana da güçlendirme projelerinde destek vermemiz lazım dedim. Vatandaşımızın da gücü yetenlerin de bir an önce tespit yaptırıp, destekleme projesini belediyelerimiz yapmalı bana göre, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleriyle. O binada, o apartmanda oturan kaç daire varsa onlar da hemen bir araya gelerek bunu yaptırmaya başlamalı. Biz de bakanlarımızla oturmalıyız, ciddi kaynak ayırmalıyız. Bunlar benim tamamen şahsi düşüncemdir, burada bir acıyı ve ülkenin geleceğini konuşuyoruz. Güçlendirme projelerinin yüzde 50’sini biz verelim denir, yüzde 40’ı ya da ama benim vatandaşım bilinçli davranmalı. Bu can, yarın yeni bir depremin olmayacağının garantisi yok. Yer bilimcileri sismik haritalara göre hatların nereden geçtiğini anlatıyorlar. Burada artık beledilerimiz ve çevre ve şehircilik müdürlüklerimizin konuya girmesi lazım. Allah korusun, olası durumda sorunu en aza indirmemiz gerekir.

99’DAN ÖNCE YAPILAN EVLER KONTROL EDİLMELİ”

Evin değerininin düşmesinden önce canlarını kurtarması gerekir vatandaşlarımızın. Her depreme dayanıklı olmayan binanın yıkılacağı diye bir şey söz konusu olmaz, güçlendirme projeleri yapılmalı, vatandaşlarımız 30-40 daire neyse bunu üstlenerek, devletimizin de imkanı neyse bunu yapacaklara yardım etmeli. Kesinlikle 99 depreminden önce yapılmış evlerin elden geçirilmesi sağlanmalı. Özellikle İstanbul üzerinden, İçişleri Bakanımız diyor ki 7,5 şiddetinde depreme karşı analizler yapıyoruz diyor, bu çok önemli. Her yerde yapılmalı ama artık bu konuda bir seferberlik mi dersiniz, ne yapılacaksa yapılmalı. Benim Kahramanmaraş’ta evim var, Büyükşehir Belediye Başkanımıza ben size dilekçe yazayım, tespit yapın, bana destekleme projesi çıkartın, ben apartman sakinleriyle konuşayım, biz başlatalım, örnek olsun dedim. Bunun şakası yok ki, kesinlikle yapmamız lazım. Deprem bizim gerçeğimiz, fay hattı orada duruyor, tarihsel süreç orada duruyor, 99 orada duruyor, 76 orada duruyor, Van depremi orada duruyor. Bu siyaset üstü bir konu, hepimizin, tüm vatandaşlarımızın, tüm belediyelerimizin samimiyetle, üstünde durup çalışması lazım. Türkiye’nin insan kaynağı hamdolsun, tespit için de, proje yapmak için de yeterli. Belediyelerimizin, çevre ve şehircilik müdürlüklerimizin bunu yapacak kapasitesi ve yeterli imkanı var.”

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz