15 Temmuz 2016’da sabahı aydınlık ancak kendisi zifiri karanlık olan o gecede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) içerisine yuvalanmış bir grup ihanet şebekesi, ruhunu Pensilvanya’ya satmış bir grup üniforma giymiş terörist, saat 20.30 sularında asrın gördüğü en kanlı, hain ve alçak darbe girişimine kalkışmak için harekete geçmişti. O hainler önce İstanbul’da birçok insanımızı şehit verdiğimiz Boğaz köprüsünü kapatmıştı. Öte yandan ise Ankara’da milletin üzerine ölüm kusan o helikopterler çoktan havalanmıştı. Sonra tanklar çıkmıştı kışlalardan, milleti, arabaları eze eze, önüne çıkan her ne varsa yıka yıka paletli tekerlerini sürmüştü Ankara’nın dört bir tarafına. Ama karşılarına çıkacak olan bu yüce milleti hesaba katmamıştı o hainler, zaten katamazdı da. Çünkü onların iman dolu göğüsleri yoktu, çünkü onların ölürcesine çarpan yürekli kalpleri yoktu. Olamazdı da. Cuntacı hainler başta İstanbul ve Ankara’da olmak üzere ülkenin dört bir tarafında silahları ellerinde etrafındaki her şeyi bertaraf etmeye çalışırken, karşılarına İslam Âleminin asırlardır bayraktarlığını yapan asil Türk milleti çıktı. Hem de öyle bir çıktı ki ölüme koşa koşa giderek, tankların altına korkusuzca yatarak, bombaların altında korkusuzca ‘Demokrasi’ diye haykırarak çıktı. Bu durum gözü dönen cuntacıları çoktan korkutmuştu aslında. Öylesine korkutmuştu ki ellerindeki silahlarla, tanklarla bir an olsun düşünmeden millete ölüm yağdırmışlardı.

DARBENİN SEYRİ HALİSDEMİR İLE DEĞİŞTİ
Darbeci hainler bir yandan halkı silahla, tankla, uçukla korkutmaya çalışırken, diğer yandan ise ülkenin kalbi sayılabilecek yerleri de ele geçirmek için harekete geçmişti. Önce millet hiçbir şeyden haber alamasın diye TÜRKSAT’a bomba yağdırdılar ama olmadı. Sonra TRT Genel Müdürlüğü’nü ele geçirip, darbe bildirisini okuttular ama tutmadı. Ardından karşılık vermemesi, olası bir saldırı olmaması için Gölbaşı’nda Polis Özel Harekât Daire Başkanlığı’nı bombaladılar ve 42 vatan evladını şehit düşürdüler. Cuntacıların bir sonraki hedefinde ise Özel Kuvvetler Komutanlığı vardı. Darbeci General Semih Terzi, komutanlığı ele geçirmek için gelmiş, kapıya dayanmıştı. Ancak tam da bu sırada bir kahraman çıktı. 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini değiştiren ve darbeye karşı direnişin temsili haline gelen Ömer Halisdemir’den başka birisi değildi o kahraman. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın emrine, sonunda şehadet olduğunu bilerek itaat etti. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmek isteyen darbeci Tuğgeneral Semih Terzi’yi gözünü kırpmadan öldürerek darbenin engellenmesinde büyük rol oynayan Kahraman Halisdemir, olay yerinde darbeci askerler tarafından defalarca kurşunlanarak şehit edildi.

ŞEHADETE BABA, OĞUL YÜRÜYEN EROL VE ABDULLAH TAYYİP OLÇOK
15 Temmuz’da darbeci askerler tarafından kapatılan Boğaz köprüsüne demokrasisine, iradesine sahip çıkmak için henüz 17 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip Olçuk ile beraber giden ve 1993 yılından itibaren Recep Tayyip Erdoğan’la aynı yolda yürüyen Erol Olçok, o gece o köprü de arkada tüm sevdiklerini bırakarak, oğluyla beraber şehadete yürüdü.

DUA VE ŞÜKRANLA ANILIYORLAR
Alçak, hain, kanlı darbe girişiminin birinci yıl dönümü dolarken, 15 Temmuz gecesi yaptıkları kahramanlıklarla adlarını tarihe altın harflerle yazdıran Şehit Astsubay Ömer Halisdemir, Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok, şehadetlerinin üçüncü yılında dua ve şükranlarla anılıyor.

HABER: EMRE AKKIŞ


 


 


 

Editör: Mahmut Beyaz