Karakurt yaptığı açıklamada, “Sadece Türkiye Cumhuriyeti değil insanlık tarihinde eşine az rastlanılan FETÖ/PDY Terör Örgütü kalkışmasının 2.yıl dönümünün kutlandığı zaman diliminde, 15 Temmuz'un düşündürdükleri, kaybettirdikleri ve kazandırdıkları üzerinde millet olarak durulması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü geleceğin aydınlık ve emin olması için geçmişte olan olayların çok iyi analiz edilmesi gerekir. Zira yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti günümüze kadar çok badireler atlatmış, kâh uçurumun kenarında, kâh dış güçlerin ve yurt içindeki tasmalı bedhahların teslim almalarına ramak kala ellerinden alınmıştır. Ülkemiz yeryüzü coğrafyasında jeopolitik ve jeostratejik yönü itibariyle dünyanın en kilit noktasında yer almaktadır. Çünkü tüm kıtaların birbirine geçiş noktasında bulunan vatanımız, dünyaya hâkim olmak isteyen gelişmiş güçlerin ve devletlerin her daim iştahını kabartmakta ve hayallerini süslemektedir. (Bu dün böyleydi, bugünde böyle, yarın da böyle olacak. Ancak buna asla güçleri yetmeyecektir.) Bu nedenlerle böl, parçala, yut prensibini kendilerine şiar edinmiş olan süfli emel sahibi devletler, gruplar ve şer güçler,  isteklerine sahip olabilmek için her türlü yolu denemişler ama her seferinde hayalleri boşa çıkmıştır” dedi.

Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde başlatılan söz konusu süfli faaliyetler genel itibariyle aziz milletimizi birbirine düşürüp kardeşlik duygusunu ortadan kaldırmak yönünde olduğunu söyleyen Karakurt, “ Her defasında paylaştığımız gibi;  ırk, bölge, lisan, kültür ve siyasi fikir ayrılıklarını bahane ederek aziz milletimizi birbirinden ayırıp bölüp parçalamak ve sonucunda üzerinde yaşadığımız cennet parçası vatanımızı elimizden almak istediler. Aslında her bir vatan evladının en çok düşünmesi gereken konulardan birisinin de bu hususlar olduğuna inanıyoruz. Esasen,  "Ey insanlar biz sizi bir erkek bir kadından yarattık. Bir birlerinizi tanımanız için kabilelere ayırdık"  ilahi bildirgesini çok iyi bilen ve anlayan, dil, yöre, mezhep ve meşrep farklılıklarını ayrımcılık olarak kabul etmeyen asımın nesli,  menfi olan hiçbir oyuna gelmedi. Bununla beraber, hissiyatlarına sahip olamayıp bu oyuna gelenlerin sebep oldukları huzursuzluklar yaşanmışsa da,  ülkemizi yıkmak devletimizi ortadan kaldırmak isteyenlerin heveslerinin kursaklarında kalması sağlanmıştır” şeklinde konuştu.

Karakurt, “Tarihimizin başlangıcından günümüze kadar, kötü emelli devlet, grup ve şer güçlerin süfli emellerine ulaşmak için sahneye koydukları tüm oyunlarda aziz milletimiz ve devletimiz en azından zaman kaybetmiş ve ekonomik zararlar içerisine girmiştir. 1.ve 2.Dünya savaşında ülkelerinde taş üstünde taş kalmayan birçok devletler günümüzde refah seviyelerine ulaşmışlar lakin biz hala iç ve dış düşmanların oyunlarını bozmakla meşgulüz. 40 yıldan beri devam eden terör faaliyetlerine harcanan zaman ve imkân hat safhadadır. Zira şer odakların zararlı faaliyetlerini ve ülkemizi elimizde alma çabalarını tesirsiz hale getirmek kolay değildir. Bunun için millet olarak top yekûn seferberlik ilan edip ülkemize, milletimize ve devletimize sahip çıkmanın heyecanını yaşamak istiyoruz. Diğer taraftan ülkemizi ve devletimizi en fazla meşgul ve rahatsız edip hayal kırıklığına uğratan kesimlerden bir diğeri ise, dini güruhların sinsi hareketleridir. Haktan gözüküp devletin tüm organlarını eline geçirerek kaleyi içten fethetmeye teşebbüs eden sözüm ona güruhlar 15 Temmuz 2016'da gerçek yüzlerini göstermişlerdir. O tarihten beri bu yönde akıllarını ve beyinlerini kiraya verenlerin hala temizlenememiş olmaları da can sıkıcı durumdadır. Filhakika it izinin at izine karıştığı gerçeğinden de bahisle, suçsuz oldukları halde yapılan yanlı ihbarların neticesi görevinden alınan, hapis edilen ve huzursuzluğa terkedilen vatanperverlerin de olduğunu unutmamak lazım. Bu manadan olmak üzere hukukun bir an önce o tür kişilerin mağduriyetliklerinin giderilmesi yönünde karar alması iç barışı ve güven ortamını yeniden inşa edecektir” ifadesini kullandı.

Şüphesiz şeytan misali kılcal damarlara girip gidebildikleri yerlere kadar giden bu zalimlerin, milletimizin civanmertleri üzerine mermileri yağmur gibi yağdırmaları asla affedilemez, unutulamaz ve unutturulamaz olduğuna vurgu yapan Karakurt, “Esasen söz konusu dindar gözüken terör örgütlerinin en çok kaybettirdikleri hususlardan birisi de; dine karşı tavırların daha da belirgin hale gelmesidir. Bunun sağlamasının en açık görüldüğü pozisyonlar ise, fertlerin dindarları sorgulamaları ve ibadetleri yapanların sayılarının önemli ölçüde azalmasıdır halde, hayır kabul edilenlerde şer, şer kabul edilenlerde ise hayır sonucu çıktığına göre 15 Temmuz 2016 FETÖ/PDY ve diğer terör örgütlerinin kazandırdıkları hususlar nelerdir? Cevap: Devlet yönetimi ciddi bir iştir. Devletin yasama ve yürütme organları ve çerçevesi bellidir. Terör örgütünün kalkışmasına kadar olagelen devlet yönetim anlayışının değiştiğine inanıyoruz. Kendi anayasası olan devletin işleyiş ve yönetimini birilerinin inisiyatifine verilmemesi gerektiği anlaşılmış ve kazanç haline gelmiştir. Devletin dini adalettir. Adalet mekanizması yine herhangi bir grup, cemaat, mezhep ve meşrep mensuplarının eline verildiği zaman nelerin olacağını herkese gösteren darbe kalkışması ile devlet anayasasında yerini bulan adalet tanımının hayata geçirilmesi ciddiyeti hayat bulmuştur” dedi.

 

Karakurt, “Özellikle kamu kurum ve kuruluşlarına ahbap, çavuş ilişkileri doğrultusunda eleman seçimlerinin ülkemizi ne hallere getirdiği ortadadır. Dolayısıyla devletin kurumlarına eleman seçiminde bundan sonra ahbap çavuş ilişkileri tarihin çöplüğüne atılarak liyakatin esas alınacağına dair Devlet erkânının açıklamaları bizleri ümitlendirmiştir.Gelecekleri ile ilgili beklentilerini hayalleriyle süsleyen yüzbinlerce üniversite mezununun olduğu gerçeğinden hareketle, Devletimiz tüm bu gençlerimize iş ve aş bulmakla mükelleftir. Siyasi referansı olanlar dışında kalan diğer gençleri görmezlikten gelmek devlet ciddiyetinden uzaktır. Bu vesileyle ülkemizde hem birlikte yaşama hem de kardeşlik duygularının kuvvet bulması noktasında torpil olgusunun ortadan kaldırılarak Avrupa ülkelerinde olduğu gibi adama iş değil işe adam alma prensibi hayat bulmalıdır. Yine bununla birlikte üniversitelerde öğrenim gören yüzbinlerce öğrencimizin birilerinin ocağına muhtaç etmeyerek onların yurt ihtiyaçlarının devletimizin ilgili organlarınca karşılanacağı hususları son derece sevindirici gelişmelerdir. Devletin aleyhinde sözlü ve fiili hareketlerde bulunanların gözlerinin yaşlarına bakılmayacağı ortadadır” ifadesini kullandı.

 

Sivil toplum kuruluşları herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olmaktan çıkarılıp devlete yük olmaksızın gerçek manada sivil ve sosyal faaliyetlerde bulunmaları disipline edilmesi gerektiğini söyleyen Karakurt, “Sivil toplum kuruluşları-Sendikalar daha aktif hale getirilmeli ve üyelerinin özlük, mali ve sosyal haklarında iyileştirmelerin elde edilmesi için çaba sarf etmeye mecbur edilmelidir. Kurulduğu günden beri aziz milletimizin özüne uygun olarak sistem geliştiremeyen Milli Eğitim Bakanlığının  her hususta milli ve yerli müfredat programını  hayata geçireceği yönündeki tespitleri sabırsızlıkla beklenilmektedir.

 

Sahip çıkılmadıkları ve yeterli imkân sağlanamadıklarından ana-baba yurdunu terk ederek ecnebi devletlere gitmek suretiyle oralarda ilim ve bilimlerini bulundukları ülkelerin menfaatine kullanan-sarf eden vatan evlatları yeniden ülkemize kazandırılmalı ve ülkemizin dinamikleri haline getirilmelidir. Devletin yönetimi liyakatli devlet adamları dışında başka hiçbir grup ve kişilere peşkeş çekilmemeli ve yönetime ortak edilmemelidir” dedi.

Haber Merkezi

 

Editör: Mahmut Beyaz