30-Bayrak Olayı sırasında Fransız kuvvetleri içinde görev yapan bir kısım Çerkezlerin olumsuz davranışları nasıl değerlendirilmelidir?

Cevap: Fransızlar işgalleri altında tuttukları güney bölgelerinde işlerini kolaylaştırma düşüncesi içerisinde bölge insanından bol maaşla jandarma kuvvetleri oluşturmuşlardı. Bunlar içerisinde bir kısım Çerkez kökenliler de mevcuttu. Kaynaklarda geçtiği üzere bunlar içinde ön plana çıkan iki isim vardır. İlki jandarma tabur komutanlığı yapan Sıtkı’dır. Andre’nin kaledeki bayrağı indirme emrini yerine getiren bu şahıstır. Diğeri ise Çerkez İshak’tır. Bu da, bayrak hadisesinden sonra Andre ile Maraşlının görüşmesi sırasında kaynaklara konu olmuştur. Ermeni tercüman Vahan, Türk Bayrağı’ndan “bez parçası” diye bahsedince Maraşlıdan iyi bir sopa yer.  İşte tam bu sırada Andre’nin yaveri Çerkez İshak kamasını çekerek ahaliye saldırır. Nasıroğlu Mehmed eli parçalanmasına rağmen kamayı İshak’ın elinden çekerek alır. İshak da iyi bir dayak yer.

Kendini para karşılığı Fransızlara satmış bu iki şahıs aynı köklerden geldiği bir kavmi temsil etme kabiliyetine sahip midir? Hiç düşünmeden verilecek cevap, hayırdır. O dönemin en mühim sosyolojik gerçeklerinden birisi de Müslüman ahalideki kafa karışıklığıdır. İnsanımız genel olarak ikiye ayrılmıştır. İlki her neye mal olursa olsun sonuna kadar “Ya İstiklâl Ya Ölüm” diyen bir çoğunluk, diğeri ise ümidini yitirmiş ve direnmenin faydasız olduğunu düşünen kimselerdi. Bu durum tüm vatanın genelinde yaygındı. Az bir kitle daha vardı ki, bunlar da işgalin kalıcı olduğu düşüncesi içinde düşmanla uyuşarak, bu yeni düzende yer bulmaya çalışan bu tip hainlerdi. Bu tip şahısları tüm unsurların içinde görmek mümkündü. 

Bu sebeple Çerkez Sıtkı ve İshak örnekleri veya bir kısım münferit örnekler, tüm bir toplumu temsil etmezler. Bunlara rağmen vatanın istiklâli uğruna kahramanlaşmış insanlar da yine her unsurdan mevcuttu. Maraş Jandarma Yüzbaşısı Mahmud bir Çerkez’di. Binbaşı İsmail Hakkı Bey’in jandarma deposundaki silahların çetelere gizlice dağıtımına cesaret edemeyişi üzerine, Yüzbaşı Mahmud bu işi gönüllü olarak üstlenmiş ve aldığı inisiyatifle yaklaşık 850 tüfek ve 1000 sandık cephanenin gizlice çetelere dağıtımı sağlamıştır. Yani çetelerin silahlanması ve cephane tedarikinde çok büyük bir iş görmüştür. Ayrıca daha birçok konuda yiğit adımlar atarak Maraş İstiklâl Harbinin kahraman simalarından birisi olmuştur. Yine Göğnüklü Çerkez Uzun Yusuf Ağa, şehir dışı çete komutanlarından olarak mühim hizmetler etmişti. Kayabaşı mıntıkasında Keşif Efendi Camii İmamı Çerkez Yahya Hoca (Yahya Özyürek) Abarabaşı Kilise çatışmalarında Karakızoğlu Muhiddin’le birlikte destansı kahramanlıklara imza atmıştır. Yine Göksun ve Çardak mıntıkasından gelen Çerkez ve Çeçenler Maraş İstiklâl Harbinde üzerlerine düşeni fazlasıyla yapmışlardır.

Evliya Efendi ile birlikte şehit düşen Şahin, bir Çeçen’di. İstiklâl Harbinin lideri Arslan Bey, Kafkasyalı Toğuzata Kabilesindendi. Bu sebeplerle Maraş İstiklâl Mücadelesi, hangi ırk ve kültürden olursa olsun bu toprakların evlatlarının top yekün mücadelesidir.  Bir kısım şahısların bu süreçte mücadeleye zarar veren olumsuz tercih ve davranışları ne mensubu bulundukları kavimlerini, ne dindaşlarını, ne de ailelerini bağlar. Bu kişisel tercihler sadece ve sadece kendilerini bağlar.  

32-Bayrağın indirilmesi üzerine, Kısakürekzâde Mehmed Ali Bey’in yazdığı bildiri Maraş’ta nasıl bir heyecana yol açmıştır?

Cevap: Olay, aslında geceden kaledeki jandarmaların haber vermesiyle duyulur. Ancak asıl tesirini güneşin ilk ışıklarıyla birlikte göstermeye başlar. Artan heyecan ahaliyi harekete geçirmekte gecikmez. İlk somut eylem Hukukçu Kısakürekzâde Mehmed Ali Bey’den gelir. Eliyle yazıp çoğalttığı “Âlem-i İslâm’a Hitâp!” başlıklı heyecan uyandırıcı bildiri gerçek bir manifesto niteliğindedir. Vatan, iman, bağımsızlık gibi unsurları barındıran bildiri ahalinin hamiyet duygularını harekete geçirmek için yazılmış ve tesiri kısa sürede etkisini göstermiştir. Kendisi ve oğlu Şahap tarafından şehrin değişik yerlerine asılan bu bildiri Müslüman ahalinin heyecanını zirveye çıkaracaktır.

Ayrıca bir kısım kaynaklarda da Arslan Bey’in; “Yirmi bin kuva-yı millîye harekete geçecek, kanlar su gibi akacak, bunun mesulü Fransızlar olacak” şeklindeki bir bildirisinin sokaklara asıldığı belirtilmektedir.

Bildirinin de etkisiyle öğleye doğru Ulu Camiye toplanan binlerce insanın heyecanı, kitlesel eylem durumuna geçmiş ve Fransız komutanın dikkatini çekmekte gecikmemiştir. Neticede Cuma namazı kılınmamış ve Ulu Cami’den alınan sancak-ı şerifle birlikte kaleye tırmanılarak Türk bayrağı tekrar burçlara dikilip, namaz kalede kılınmıştır.

32-Kısakürekzâde Mehmed Ali Bey’in başka ne tür hizmetleri vardır?

Cevap: Kaynaklar incelendiğinde işgal sürecinde on beş günde bir yerel gazete çıkarmaya çalıştığını görüyoruz. El yazısı ile hazırladığı “Maraş” adlı gazetenin ilk sayısı 2 Aralık’tan itibaren dağıtılmaya başlandı. Bu sayede millî bir kamuoyu oluşturma gayretinde olduğu görülüyor. Ayrıca Ali Sezai Efendinin hatıratları içerisinde (Maraş Milli Mücadelesinde Şeyh Ali Sezai Efendi-Serdar Yakar) geçen bilgiye göre de; “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülizâr olamaz!” vecizesi Mehmed Ali Beye aittir. Bu sebeple Maraş İstiklâl Mücadelesinde Kısakürekzâde Mehmed Ali Beyin mühim bir yerinin olduğu görülmektedir.

33-Ulu Camide konuşan hatip kimdir, Rıdvan Hoca mevzuu nedir?

Cevap: Konuyla ilgili çeşitli görüş ve yorumlar mevcuttur. Eldeki bilgiler ışığında değerlendirmek lazımdır. Meşhur olan bilgiye göre caminin minberine çıkan imam Rıdvan Hoca’dır. Ancak o günleri yazan ana kaynaklar içinde Ali Sezai Efendi dışındakiler isim zikretmiyor. Genel olarak “hatip” şeklinde ifade ediliyor. (Arslan Bey, Hüsameddin Karadağ, Adil Bağdadlılar) Ali Sezai Efendinin hatıratlarına göre Bayrak Hadisesinde Ulu Cami minberinde bulunan ve meşhur konuşmayı yapan zat, Ulu Cami İmamı Karpuzoğlu Hakkı Efendi’dir. (Bu zat harp esnasında uzaktan atılan bir düşman kurşunuyla şehîd olacaktır) Zaten imam minbere çıktığında dışarıdaki “bayraksız namaz kılınmaz” sesleri tüm camiyi kaplamıştı. İmam efendinin de yaptığı konuşmayla bu söze onay vermesiyle harekete geçilecektir. Ayrıca o sırada cami imamlarından birisi 1915’te bu makama gelen ve 1341 (1925)’te halen camide imam olan Karpuzoğlu Mehmed Efendi’dir. (Eski Maraş’ta Alim Çıkarmış Aileler, s.53) Rıdvan Hocanın (Rızvanzâde Hafız Mehmed Efendi) kaynaklarda Ulu Camide müezzinlik yaptığı ve Çiçekli Camiinde imamlık yaptığı da mevcuttur. Bu sebeple bu mevzu tartışmalı bir konu olup, bu meseleyle ilgili en kuvvetli bilginin Ali Sezai Efendi hatıratı olduğu görülmektedir. Zamanla ismin Rıdvan Hoca mı olduğu, yoksa bir başkası mı olduğuna ait bir belge ortaya çıkması durumunda bu konudaki kafa karışıklığının da ortadan kalkması beklenir.  

34-Namazdan önce cami avlusuna bir Ermeni gelir ve heyecana yol açar. Bu meselenin izâhı nedir?

Cevap: Cami avlusunda kalabalığın arasında bir Ermeni’nin belirmesi, bombalı bir eylem olduğu hissini uyandırır. O günün heyecanı ve yaşanan gelişmeler içerisinde böyle bir şeyin yaşanması beklenmeyen bir durum değildir. Ancak soğukkanlılığını koruyan Evliyâ Efendinin, Ermeni’yi tutuklayarak, üst baş araması yaptıktan sonra Çarşıbaşı Karakoluna götürmesiyle izdihamın ve çıkması muhtemel bir galeyanın önüne geçilmiş olur. Neticede yapılan sorguda, üzerinden çıkan bir mesaj ve verdiği bilgiye göre Fransız komutan tarafından yazılan ve camide aşırı kalabalığın toplanma nedenini sorgulayan mektubu cami imamına getirdiği anlaşılmıştır.

Etraflıca düşünüldüğünde böyle bir ortamda Fransız komutanının, hem de bir Ermeni eliyle mektup göndermesi mantıklı gelmez. O halde bu davranışta bir provokasyon ve kışkırtma amacı güdüldüğü düşünülebilir. Gerçekten iyi niyetli olsaydı, emrindeki Müslüman sömürge askerlerinden biriyle mektubu gönderebilirdi. Belki de camide linç edilecek Ermeni bahanesiyle ahalinin üzerine çok daha ağır baskılarla gelme ve topluca tutuklama fiillerine girişilecekti. Ancak Evliyâ Efendinin yerinde hamlesi ve ahalinin kitlesel bir eylemle kaleye bayrağı tekrar dikmesi Fransız ve Ermenilere karşı gerçek bir gövde gösterisi olarak, planlarını uygulama imkânı vermemiştir. 

35-Bayrak yerine nasıl ve kim tarafından tekrar takılmıştır?

Cevap: Kaledeki az sayıda Fransız askerinin ahaliye mukavemet etme imkânı olmamıştır. Kaleye çıkıldığında Türk Bayrağının çalıların üzerine atılmış olduğu görülür. Zalhocaoğlu (Erşan) Osman tarafından çalıların üzerinden alınarak, bir daha indirilememek üzere yerine takılır (28 Kasım 1919). Kaledeki Türk muhafız kuvvetleri artırılır. Evliyâ Efendi kaleyi muhafaza etme görevini üstlenerek, Acemli çeteleriyle bu görevi ifâ eder.