Bugün Alman Vakıfları dosyasını açmak istiyorum.Ülkemiz insanının dikkatini çekmeyen, bir çoğunun haberdar olmadığı Made in Germany menşeli vakıflar... Alman Vakıflarının kurulduğu tarihe dikkat çekmek istiyorum...1984 yılı...1982 Anayasası’nın boşluklarından yararlanarak bugüne kadar gelmiş karanlık sivil toplum kuruluşları.Bu tarihten itibaren Türkiye’de dilediğince faaliyet gösterirken bu vakıflara ilk dava ancak 2002 yılında açılabilmiş fakat oluşturulan kamuoyu baskısı ile dava Alman Vakıfları lehine sonuçlanmış. Vakıflara baktığımızda Almanya’daki mevcut siyasi partilerle iş birliği içinde olduğunu görüyoruz. Hristiyan Demokratik Birliği-CDU, Konrad Adenauer Vakfı’na,Yeşiller Heinrich Böll Vakfı’na,Sosyal Demokrat Partisi-SPD’nin Friedrich Ebert Vakfına, Hür Demokrat Parti-FDP’nin Friedrich Naumann Vakfına sahiptir. Bu vakıfların masraflarının tamamı Federal Hükümetin Politik Eğitim Fonundan karşılanmaktadır. Türkiye'de son yıllarda gerçekleştirilen pek çok etkinliğin ardında Böll Vakfı yer almaktadır.Özellikle Heinrich Böll Vakfı'nın Güneydoğu, faaliyetleri dikkat çekicidir. 2002'de öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Türkiye'deki gizli Alman faaliyetleri üzerine ciddi araştırmalar yapan önemli bir bilim insanıydı. Bir çalışması da Alman gizli servisi BND'nin Türkiye'deki faaliyetleri üzerineydi. Hablemitoğlu,BND'nin Alman vakıfları üzerinden PKK ve birçok yıkıcı ve bölücü örgüt ve derneklere finansal kaynak sağladığı iddiasında bulunmuştu. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun “Türkiye’deki Alman Vakıfları” isimli raporu şu sözlerle başlıyor: “Şeriatçı yapılanmalardan çevreci örgütlere, bölücü yapılanmalardan terör örgütlerine, legal derneklerden siyasal partilere kadar uzanan çizgide, Türkiye’ye ve Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin tüm değerlerine karşı olan, ulus devletin parçalanmasını isteyen tüm rejim karşıtlarına lojistik destek vererek bu ülkeyi alttan oyan -deyim uygunsa- bir avuç Alman istihbaratçısıdır.” Alman vakıflarının etki ajanı denilen kadrolardan yetiştirebilmek için her türlü masrafa girdiğini söyleyen Hablemitoğlu; burslar, şerefiyeler, özel tatiller, indirimler gibi yollarla, Türk sivil toplum örgütlerinden , gazetecilerinden, akademisyenlerinden kimi kişilerin Alman vakıflarının etki altına alındığını iddia ediyordu. Hablemitoğlu, Alman vakıflarının legal bir casusluk organizasyonu olduğunu, Bergama’daki altın madenlerinin işletilmemesi için yine Almanların çalışma yaptığını ileri sürüyordu.Ve 2002 yılında halen aydınlatılamayan bir cinayete kurban gitti. Türkiye-Almanya gerginliğinde gözler Alman Vakıflarında...Sivil toplum kuruluşları maskesi altında ülkemizde neler yapıldığını artık görmemiz gerekiyor...Hiç bir şey göründüğü gibi değil...