Büyüme karnemizin kötü geleceğine çok önceden kendimizi hazırlamıştık. Pazartesi açıklanan verilere göre 2018 yılının son çeyreğinde %3 küçülme yaşadık ve böylelikle 2 çeyrek üst üste küçülerek resesyona girmiş olduk.

***

Finans, inşaat ve sanayii sektörleri en çok daralmanın yaşandığı sektörler oldu. Harcama gruplarında ise en yüksek daralma iç tüketim ve yatırımlarda gerçekleşti.

***

Ülke olarak en büyük avantajımız, genç nüfus ortalamamızın bir getirisi olarak yüksek iç talebe sahip olmamız idi. Bu öyle bir avantajdı ki, bir dönem ekonomimizde zorluk yaşasak ertesi dönem yüksek iç talep sayesinde yeniden toparlayabiliyorduk. Bunun en güncel örneğini 2016 yılında yaşadık. Darbe girişiminin yaşandığı 3.çeyrekte ekonomimiz daralmıştı ama tekrardan bir sonraki çeyrekte toparlayabilmiştik. Şimdiki durumda ise iç talepte ileri düzeyde yavaşlama yaşandığı için üst üste iki çeyrek küçülme yaşadık.

***

İç talep, bireylerin temel barınma, gıda, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kenara ayırabildiği kaynağın büyüklüğü ile doğru orantılıdır. 2018 yılında iç talepte yaşanan durgunluğun en önemli sebebi, bireylerin gelirlerinin yüksek döviz kuruna bağlı olarak artan mal ve hizmet fiyatları karşısında cılız kalmasından ibarettir. Ayrıca toplum olarak üretilene talep gösterilebilmesi için, ücretli çalışan birey sayısının artması ya da hiç olmazsa eksilmemesi gerekir. Maalesef 2018 yılında artan enflasyona derman olabilmesi adına yükselen faizler, yatırımların azalmasını ve finans sıkıntısı çeken mevcuttaki işyerlerinin de küçülmesini hatta kapanmasını beraberinde getirdi. Bu durum işsiz sayısının artmasına ve netice itibariyle gelir azaldığı için iç talebin düşmesine sebep oldu.

***

Büyük umutlarla başladığımız 2019 yılında ilk 2,5 ayı geride bıraktık. En büyük istihdam kaynaklarımızdan inşaat sektörünün yaşadığı sıkıntı aynı şekilde devam ediyor. Öyle ki büyük kamu projeleri inşaa edilmezse, Suriye ihracatında bir canlanma yaşanmazsa ve konut kredi faizleri aşağı inmezse sektörün sıkıntısı pek geçecek gibi durmuyor. Yine önemli istihdam barındıran imalat sektörlerinde, yükselen elektrik ve personel maliyetleri yüzünden üreticilerin maliyetleri artmakta ve bunu iç ve dış piyasadaki yüksek rekabetten dolayı satış fiyatlarına yansıtamama durumu hakimdir. Bu gerçekle karşı karşıya kalan sanayici, daha az tesis çalıştırarak üretim miktarını düşürme yolunu tercih etmektedir ve neticesinde yine istihdam yara almaktadır.

***

2019 yılı için en parlak umudumuz olan ihracat cephesinde ise dünya çapında yaşanan olumsuz hadiseler yüzünden endişeli bir hava hakim. Geçtiğimiz hafta en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa bölgesinde büyüme tahminlerinin %1,7’den %1,1’e revize edilmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecinde sona yaklaşması, ABD-Çin ticaret savaşları gibi global anlamda ihracatın hızını kesecek gelişmelere şahit oluyoruz.

Bir diğer riskimiz ise özel sektörün yüksek dış borcu.. Toplam 306 milyar usd’lik dış borcun 65 milyar usd’si bu yıl ödenecek. Bankalar kredi musluğunu biraz gevşetmezse ve döviz kurlarında ani bir yükselme yaşanırsa borçlu özel sektörün büyük yaralar almasıyla karşı karşıya kalabiliriz.

***

Biz de en kötü günlerin geride kalmasını istiyoruz ve bu sebeple; iç talepte canlanma sağlayacak, istihdamı arttıracak, yerli üretimi özendirecek, ihracatçı sayısını ve ihraç edilen ürün tip sayısını arttıracak, temel harcama kalemlerinde yüksek fiyatları aşağı indirecek, stoktaki gayrimenkulleri erittirecek, turist başına harcama miktarını yükseltecek, tarımda ithalatı kısıp yerli çiftçiyi ekip biçmeye teşvik edecek politikalara çok acil ihtiyacımız var.  Herkese hayırlı kazançlar dilerim.