İnsan olan evinde, şehrinde, ülkesinde ve dünyada huzur ve barış olmasını ister. Hastalıklı bir zihin yapısına sahip değilse bunun her insan tarafında istenmesi gerekir.

İnsanlığın uzun tecrübesi göstermiştir ki birçok ideoloji çok iddialı olmasına rağmen eşitlik, sosyal adalet konusuna yeterli çözüm üretememiştir. Hatta yerine geldikleri sistemlerden daha ağır bir sosyal bozukluk oluşturmuşlardır…

Eşitsizlik sorunu

Toplumda bireyler arasında önemli farklar vardır ve dahi kişiler arasındaki farklılığın olmaması da mümkün gözükmemektedir. Çünkü kişiler farklı yetenek, çalışma, motivasyon vs özelliklere sahiptir… Gerçek bu olmakla birlikte bir grup insan bunu kabullenmemektedir. Bunu sonucunda çatışma ortaya çıkmaktadır…

Diğer yandan toplum olarak ferdi ve toplumsal taleplerin uyumlaştırılması sulhun devamlılığı için gereklidir. Zaten bu başarılmadığında kavga ve savaş kaçınılmaz bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Tarih insanoğlunun yaptığı büyük/küçük kavgalarla doludur… İnsanoğlu sürekli bir barış içerisinde yaşayamamıştır… Barış, uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortamdır (TDK)…

Peki, eşitsizlikler çözülemeyecekse toplumsal barış nasıl sağlanacaktır? Hangi araçları kullanarak insanlar huzur içinde bir arada yaşatılabilir?

Tolerans ve bağış…

Bu soruları cevapların cevabı aranırken insanın doğasında iyilik ve kötülüğün belli ölçülerde var olduğu, ancak iyilik tarafının kötülük tarafından daha fazla olduğu dikkate alınmalıdır…

Toplumsal barışın sağlanmasında ve sürdürülmesinde kültürümüzde tolerans ve yardımlaşma önemli bir çimentodur…

İnsanın olumlu tarafında bunlar vardır… Kültürümüzde karşıdakinin farklılıkları anlayışla karşılama yaygındır. Bazı aşırılıklara rağmen bu sürdürülmeye çalışılmaktadır…

Diğer yandan yardımlaşmanın bir şekli olan bağışlar önemli bir yere sahiptir. Bağış, bir kimsenin, kuruluşun veya ülkenin aynî ya da nakdi varlıklarını bir başka kişi, kurum veya ülkeye karşılıksız olarak devretmesi olarak açıklanmaktadır (TDK). Buna manevi bir boyutta eklememiz de mümkündür. Bu bilinçle birçok insan karşılık beklemeksizin imkânlarının bir kısmını başka kişilere/topluma tahsis etmektedir.


 

Vakıf medeniyeti…

Geçmişte ve günümüzde bazı insanlar emeğini veya varlığını bir ideal uğruna vakfetmektedir. Ayrıca deprem gibi doğal bir afetlerden sonra afetzedelerin yardımına toplum ve devlet olarak koşulmaktadır. Nitekim ülkemizde son yıllarda meydana gelen deprem vakalarında sonra yapılan yardımlar yaraların sarılmasını sağlamıştır.

Anadolu’yu gezdiğimizde eğitimin her kademesinde bağışlarla yapılan öğrenci yurtlarını, okulları, hatta üniversiteleri görmemiz mümkündür.

Buralarda toplumumuzun her kesiminden insanlar faydalanabilmektedir. Bilhassa dar gelirli aile çocuklarına sağlanan yurt ve okul imkânları onların toplumla ve devletle bütünleşmelerine yardımcı olmaktadır.

Eskiden yaptırılan şifahanelere günümüz Anadolu şehirlerinde hala ayakta durmaktadır. Günümüzde Hastaneler yanında yükselen misafir evleri, hasta sahiplerine sıkıntılı dönemlerinde barınma imkânı sunmaktadır. Sıkıntılı dönemdeki insan gördüğü bu destekle toplumu ile daha yakın bir duygudaşlığa girecektir. Farklı alanlarda bu tarzda örnekleri artırmamız mümkündür.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz, bizim toplumumuz ve kültürümüz bir sulh toplumu ve kültürüdür. Bunda yapılan yardımların ve karşılıklı anlayışın önemli bir yeri vardır. Bunun devam ettirilmesi gerekir… Çünkü aynı yolun yolcuları birbirleri için her tür özveriyi gösterirler, gerektiğinde en değerli varlıklarını bile birbirlerinin yararına sunarak yardımlaşmaktan kaçınmazlar…

Son söz: İyilik yap, iyilik bul…