Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz

Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

M.Akif Ersoy

Amerika’da (ABD) 3 Kasım’da yapılacak seçimlerde Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden’ın Türkiye’de siyasetle ile ilgili açıklamaları önemli bir tartışma yarattı. Bu konuda siyasiler ve siyasi konularda kalem oynatanlar gerekli cevapları verdi. Hak ettiği cevabın verilmesi doğrudur.

Şu hiç unutulmamalı: Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir ülkedir. Türk Milleti de uzun bir tarihi sahiptir ve bir koloni toplumu değildir. Konu ile ilgili konuşmaları dinlerken sık sık kullanılan Baydın (Biden’nın Türkçeye telaffuzu) beni başka düşüncelere sevk etti. Bay/bayar sözcükleri ile başlayan düşünceleri sizlerle paylaşacağım.

Bay-ar

Bay, parası, malı çok olan, zengin (kimse) anlamındadır. Bayar sözcüğü bu anlam yanında yüce, saygın, soylu gibi anlamlara sahiptir. Bir anda -yukarda bir koloni ülkesi olmadığımızı ifade ettim- yüce bir Millet olduğumuz düşünceleri zihnimden geçmeye başladı. Merhum Akif’in şu mısralarını mırıldandım:

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz

Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

Tarihe şan vermiş büyük bir millet son 40-50 yılda bağımsızlık kazanmış, henüz millet olamamış ve dahi devlet yapısı çokta gelişmemiş ülke toplulukları ile karıştırılmamalıdır.

Ancak bayır sözcüğünün bir başka bir anlamı ise “ekilmemiş topraktır”. Dolayısıyla yüce ulu olmanın bir şartı da vatanının her karış toprağını mamur etmektir. İşini düzgün yapmaktır.

Geçmişte bunu başardığımızı, planlı olursak yine başaracağımızı düşünmekteyim. M. Akif’in “Bir zamanlar…” demesi de bunu gösteriyor. Ne yapıp edim muasır dünyada hak ettiğimiz yeri almalıyız. Bunun için usanmadan ve usandırmadan planlı bir şekilde çalışmalıyız. 

Baymak

Maalesef insanımız usandırılmıştır. Yani bazı şeylerin uzun süre tekrarlanması insanları sıkılır duruma getirmiştir. Uluslararası göstergelere baktığımızda maalesef orta seviyeyi aşamıyoruz.  Bu nedenle uzun yıllardan beri zengin olma (muasır diye okuyabilirsiniz) cabalarımız baymıştır. Baymak’ın anlamlarından biride şudur: Can sıkıntısı vermek, sıkmak, bunaltmaktır.

Hep aynı şeylerin konuşulduğu çözüm önerilmeyen kısır tartışmalar insanları baydı. İsterseniz kısa bir liste yapalım:

-Baydı, maneviyatsız (görgüsüz ve ilimsiz) maddi istekler (zenginlik, makam, güç sahibi olma isteği).

-Baydı, düşünceleri farklı ama ahlakları aynı insanlar: Aynı kumaşı farklı renkte boyayım saf ipek gibi sunulmaya çalışılmaktadır.  

-Baydı nizam-ı cedit arayışları: 1839’da Tanzimat ilan ettik. Hala hangi yönetimi uygulamalıyız tartışmaları devam ediyor: Şu mu olacak, bu mu olacak? Ne olursa olsun adil, eşitlikçi, liyakate dayalı olsun yeter.

-Baydı, yeni fikir üretmenin kötü görülmesi: İçtihat kapısı kapalı mı, açık mı? Deneyin, gözlemin, teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda neyin tartışmasıdır bu.

-Baydı verisiz konuşmalar; kafasından geçen saçmalıkları düşünce diye ileri sürmek.

-Baydı, fikirsiz toplantılar, günler:

-Baydı, öznesi belli olmayan boşluğa atılan yumruk sertliğindeki açıklamalar.

- Baydı, ümitsiz gelecek planları.

- Baydı, kendini sorumlu görmemek, sürekli bir başkasını sorumlu tutmak.

....

-Ey Baydın! Bu kadar baydırılmış iken birden Sen… Demokrasiyi sadece senin ülken/toplumun için istemen, diğerlerine çok görmen baydı hem de çok çok baydı…

Son Söz: Bayar olamayanlar baydın olur.