Özellikle son bir yıllık süreçte yaşamdan keyif almayan, mutsuzluğun gölgesinde hayata tutunmaya çalışan ve içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan insanların sayısı bir hayli artarken, kimi parasızlıktan dolayı mutlu olmadığını ifade ediyor, kimi ise parası olduğu halde aradığı huzuru bulamadığından dert yanıyor. Dini inanışımıza göre herkesin farklı bir olay yâda olgularla imtihan edildiği hayatta hemen hemen her insan ya mutsuzluktan yâda hayatın kendisine getirdiği olumsuzlukları kaldıramadığından yakınıyor. İşte tam da bu noktada merak edilen tüm soruların cevaplarını Psikolojik Danışman ve Psikoterapist Ahmet Kuş ile Uzman Klinik Psikolog Fulya Arabacı verdi.

İşte Psikolojik Danışman ve Psikoterapist Ahmet Kuş ve Uzman Klinik Psikolog Fulya Arabacı ile yaptığımız röportajın detayları…

“DUYGULARIMIZ BİZİM ÖZ İTİBARİYLE HER ŞEYİMİZDİR”

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE PSİKOTERAPİST AHMET KUŞ
Var oluş itibariyle aslında duygularımız bizim öz itibariyle her şeyimizdir. Duygular nelerdir? Tiksinme, öfke, mutluluk, mutsuzluk, hüzün, keder gibi birçok olgu var. Bu duyguların bir kısmı olumlu, bir kısmı ise olumsuzdur. Küçüklükten itibaren yani bebek olarak başladığımız hayatımızda olumlu duygulara daha çok yaklaşmak, olumsuz duygulardan da mümkün mertebe kaçmak gibi bir eğilimimiz var. Bu noktada da özellikle anneler çocuk yetiştirirken çocuğunu sürekli olarak olumluda tutmak ister. Yani çocuğunun iyi hissetmesini ister. İnsanında eğilimi tam olarak bu yöndedir.

“SAĞ ELİMİZDE MUTLULUK VARKEN SOL ELİMİZDE MUTSUZLUK VAR”
Sağ elimizde mutluluk varken sol elimizde mutsuzluk var. Biz eğilim olarak tıpkı bebekken yaptığımız gibi herhangi bir huzursuzluk yaşamak istemeyiz. Burada da sürekli mutlu olmak için çabalayan ama sol elimizdeki mutsuzluktan da sürekli kaçan bir yapı içerisindeyiz. Yani haz, konfor, rahatlık arayışı var. Aslında işin özü şudur; bizi biz yapan bu ikisinin birleşimidir. Yani sadece mutlu olayım yâda sadece mutsuz olayım dediğimiz an bir nevi bir yarımızı kesip atmış gibi oluruz. Bu bizi biz olmaktan çıkartır. Bu noktaya geldiğimiz andan itibaren peşinde koştuğumuz mutluluk yüzünden mutsuz hale geliriz. Şöyle düşünün; modern hayat çok renkli. Bu dünya içerisinde somut şeylerin peşinden koştuğumuzda o aradığımız mutluluğu bulacağız. Kaçtığımız mutsuzluk ta son bulacakmış gibi sürekli koşar haldeyiz. Bir şeye yetişiyoruz ama yetiştiğimiz şeyin de tam bir karşılığı yoktur. Genel olarak bu bizi kendimizden, yaşadığımız o andan koparır. Günlük hayatta sürekli çalışıyoruz. Sürekli iş peşindeyiz. Hiçbirimiz ben kimim, neyim ve şu anda burada ne yapıyorum diye sorgulamayız.

“MUTLULUK DEDİĞİMİZ ŞEY BELKİ HUZURLU VE DİNGİN OLMAKTIR”
Mutluluk dediğimiz şey belki huzurlu ve dingin olmaktır. Ne mutluyuz ne de mutsuzuz. Bunun kesin bir sınırı yok. Geçmişi düşünün; mesela geçtiğimiz günlerde yaşamış olduğumuz bir problem. Bunu kafaya takıyorum ve içinde olduğum andan keyif alamıyorum. Ben şu anda değilim aslında. Örneğin doğal bir alana gittiğinizi düşünün içinizde işiniz, aile, çocuklarla ilgili taşıdığımız bir sürü stres var. Bununla sürekli meşgulsünüz ve gittiğiniz yerdeki doğa manzarasını göremezsiniz.

“HAYALİ BİR MUTLULUK VAR”
Hayali bir mutluluk var. Nedir? Çalışmakla olur. Çocuk yetiştirmekle olur. Bir şeyler almakla olur. Yani her neyi fazla istiyorsak muhtemelen orada zaten bir problem var ve bu kaçtığımız bir mutsuzluk hali bizi gerçek anlamda mutsuzluğa iten ana sebeptir. Biz insanoğlu olarak hep mutlu olmak istiyoruz. Aslında mutlu olmak zorunda değiliz. Mutlu olmamak mutsuz olacağımız anlamına gelmiyor. Dünya bir tarafıyla sıkıntılı. İnsanı depresif edecek sıkıntıya sokacak bir şeyler her zaman olacak. Ama bir taraftan güzel şeylerde var. İkisinin ortasında bir dünya. Bizde bu ikisinin ortasında bir yerde durabilirsek aslında çok daha rahat olacağız. Mutluluk değil de böyle daha huzurlu daha sakin daha nefes alabilen insanlara dönüşeceğiz ama sürekli bir çaba içerisindeyiz.

“PANDEMİ BİZİ VAR OLUŞSAL OLARAK ZORLADI”
Pandemi bizi var oluşsal olarak zorladı. Pandemiden dolayı insanlar çaresizliği ile karşı karşıya geldi. Yani adı geçen ve göremediğimiz bir virüs var ve bu virüs bir ölüm tehlikesi saçıyor. Dolayısıyla da insanlar ciddi anlamda tedirgin oldu. Bu noktada mutsuzluk diye hitap ettiğimiz bu duygu bu dönemde biraz daha öne çıkmış olabilir. Çünkü akan hayattan mahrum kaldık. İnsanlar sevdiklerine bırakın sarılmayı yaklaşamaz oldu.

“MUTSUZLUĞUMUZU ORTAYA ÇIKARAN BİR DİĞER KONU DA DOYUMSUZLUKTUR”
Mutsuzluğumuzu ortaya çıkaran bir diğer konu da doyumsuzluktur. Elimizde bir dünya var. Bizim yapabildiklerimiz var. Dünyanın bize sundukları var. Sınırlı bir çerçevede varız. Bu sınırlı çerçevede var olan şeyi kabul edebilirsek rahatlamaya ereriz.

“BİLDİKLERİMİZİ UNUTMAMIZ GEREKEN BİR SÜREÇTEYİZ”

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG FULYA ARABACI
Son bir yıl içinde topluma baktığımızda fark edilir düzeyde bir mutsuzluk hâkim. Neredeyse bir yıldır dünyaca hem ekonomik hem sosyal açıdan bir değişim sürecine girdik. Covid-19 pandemisi ile hayatta yeni kapılar açıldı. Bildiklerimizi unutmamız gereken bir süreçteyiz. Yasakların, kısıtlamaların içinde yaşıyoruz. Sevdiklerimizi özlüyoruz. Ekonomik zorlanmalar yaşıyoruz. Bütün bunlar mutsuz olmaya sevk ediyor belki de.  Aslında yaradılışımıza aykırı bir düzene alışmaya çalışıyoruz çünkü insan denilen varlık sosyal bir varlıktır ve ilişkiler içerisinde kendini tanır, şekillendir.

“GEÇMİŞTE YAŞARSAK MUTSUZ, GELECEKTE YAŞARSAK KAYGILI OLURUZ
Mutsuzluğa gebe olduğumuz bu günlerde mutluluğu maddeye indirgemeden basitçe edinmeyi öğrenmemiz gerekiyor belki de. Çünkü mutluluğu ne kadar çok nedene bağlarsak o nedenler ortadan kaybolunca mutsuz oluveririz. Pandemi süreci de tam olarak bunu öğretmeye çalışıyor bize. Artık çok kolay elde ettiğimiz sıradan günlük rutinlerimizi bile yerine getiremez olduk. Belki yaşadıklarımıza gizli bir direnç gösteriyoruz ve içten içe reddediyoruz.  Hal böyle olunca da insanlar sıkça geçmiş yaşantılarını özlemle anımsıyor. Bu noktada şunu unutmamalıyız: “Geçmişte yaşarsak mutsuz, gelecekte yaşarsak kaygılı oluruz.” Yeni düzene alışarak, günlük hayatımızı kaliteli hale getirmeliyiz. Biliyoruz ki bu zor günler geçecek. Sadece bir süreç yaşıyoruz. Bu süreç bitene kadar ruh sağlığımızı korumak adına kendimize iyi gelen rutinler keşfetmeliyiz. Rutin diyorum çünkü belirli bir düzen ve alışılmışlık içinde kendimizi daha güvende ve iyi hissederiz.

“RUH SAĞLIĞIMIZI KORUMAMIZ GEREKİYOR”
Son olarak şunu ekleyebilirim. Bütün bunlar içinde ruh sağlığımızı korumamız gerekiyor. Pandemi dönemiyle artan depresyon ve kaygı bozukluğu vakalarına sıkça rastlıyoruz. İnsanlarımızın kendi ruh sağlıklarını gözlemlemeleri gerekiyor. Artan uykusuzluk, iştahsızlık, keyif almama, isteksizlik, genel mutsuzluk hali veya artan endişe, kötü bir şey olacak korkusu, uykuya dalmada zorluk ve bunlara eşlik eden bedensel yakınmalar varsa bir uzmandan destek alarak bu süreci daha kolay geçirmelerini tavsiye ediyorum.

HABER: EMRE AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz