Milleti su sancısına yatırdınız!

Bir insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş olsa da, bu partiye gönül verenleri değil sadece, tüm şehri merak içinde bıraktınız!

Uzatarak kafalardaki soru işaretlerini büyüttünüz ve çoğalttınız!

“Tamam, Ömer Oruç Bilal Debgici’yi alacağız ama yerine adam bulamıyoruz!” yaklaşım ve yorumlarına daha ne kadar tahammül edeceksiniz?

Halen sessiz ve derinden giden, kendini beklemeye alan, yönetim kurulu üyelerinin de sabırsızlıkla beklediği başkanları Debgici şayet kalırsa, eski Debgici olur mu?

*

Birkaç gündür şehir dışındaydım. Pazartesi günü de Andırın’da. Her ne hikmetse, Andırın’a her gittiğimde yeni bir veciz söz, yeni bir anlam yüklü cümle, kelime öğreniyorum. Demek ki çok gezen bilirmiş.

Söz şu; iğne battığı yerden çıkar…

Meseleye gelecek olursak…

Hatırlayın, bu şehirde siyasetin bir numaralı ismi, şahsiyeti kadar mesleği ile de gurur duyduğumuz  sayın Av. Ahmet Özdemir, il başkanı iken bir gecede al aşağı edildi.

Bir siyasi darbeye maruz kaldı. Bir ekip, gecesini gündüzüne kattı, bütün mesele Özdemir’i yemek olunca, her yolu mübah sayarak atraksiyonlara, ayak oyunlarına, çevrilen dolaplara kadar giden süreçte, o kadar hazırlıklara, o kadar heyecana, o kadar beklentilere rağmen, kongreye saatler kala, üstelik de bu ülkede siyasetin mihenk taşı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da geldiği akşam saatinde, kimsenin aklına gelmeyecek bir tezgah yaşandı.

Özdemir’i görevden aldılar, deyim yerindeyse, al aşağı ettiler.

Ama akıllarda sayın Özdemir’in okuduğu o muhteşem dizeler, o harikalar ötesi şiir kaldı.

Kaldı ama, iğne değil, çuvaldız batmıştı. Yüreğine, can evine, sırtına…

Peki, sayın Özdemir bu iğneyi unuttu mu, acısını silebildi mi? Bence hayır!

*

O gece, unutulacak gece değildi. Yerel siyaset tarihinde bir milattı belki de...  

Kendi saha ve seyircisi önünde oynanan müsabakada, ev sahibi takım her zaman maça 1-0 önde başlar sözü, yaklaşımı ve alışkanlığı, bu gecede itibarını, gerçekliğini yitiriyor, kaybediyordu.

Evet, sayın Özdemir’i maçın uzatma dakikalarında ofsayıt’tan atılan golle, belki de kornerden gelen golle kendi sahasında yenik düşürenler, o gece sabaha kadar mutlu olmuşlardır.

Rahat uyumuşlardır.

Ahmet Özdemir’i sırtından vurmak, hançer saplamak kimseye kazanç sağlamadı. Herkes kalbinin gününü gördü.

Ben sevgili Özdemir’in avukatı değilim. O’nun bana ihtiyacı yok. Aksine kendisi benim avukatım.  Gazetemin, sitemin… Hepsinin ötesinde, bıraktım avukatlığını, hukukçu tarafını, insan kişiliği ve gönül siyaseti ile gönüllere taht kuran Özdemir’e yapılan bu siyasi darbe sonrası, dönen ayak oyunlarından haberi olmadığı için, sonradan gerçeklerin su yüzüne çıkmasıyla, Özdemir’in yaşadığı mağduriyeti öğrenmesiyle nadim olanlardan biri de (ki iddia öyle) Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştu.

Arkadaşlarına, “Biz galiba Ahmet’e yanlış yaptık!” diyebilme nezaketini, erdemini, ustalığını, partiye olan sadakatini ortaya koyan sayın Erdoğan, nihayetinde onu milletvekili yaparak ödüllendirmişti.

Oysa il başkanlığı görevinden alaşağı edilmesiyle O’nun biteceğini, köşesine, kabuğuna çekileceğini, partiye küseceğini, sahadan kaybolacağını düşünenler, milletvekili olacağını düşünemediler, hesap edememişlerdi.

Yanlış hesabın Bağdat’tan değil, Ankara’dan dönebileceğini akıllarına getiremeyen kurnaza tilkiler, geçmişte yaptıklarıyla, kurdukları tuzaklarıyla acaba vicdan muhasebesi yapıyorlar mı, onu da onlara sormak alazım.

*

Lazım ama şayet önümüzdeki günlerde yapılacak il kongresinde, sayın Ömer Oruç Bilal Debgici yeniden aday gösterilir mi, yeniden il başkanı olur mu, olursa nasıl bir güzergah belirler, nasıl bir strateji uygular, bunu da bir-iki gün içinde okursunuz artık. Başka ismi geçenleri de…

Bakalım, iğne battığı yerden çıkacak mı?