Dua ediyoruz ki, ülke ve dünya tez zamanda pandemi denen illetten kurtulsun! Her geçen gün can yakmaya, insanları aşından ve işinden etmeye devam eden bu iğrenç salgın, ne yazık ki, üzülerek de olsa yazmak zorundayız, ki Sağlık Bakanı sayın Fahrettin Koca da açıkladı, Kahramanmaraş da ciddi derecede risk altında.

Ama caddelere, sokaklara bakıyorum, ne maske, ne mesafe, temizlik var mı, bilemem.

Emniyet mensubu olsam, caddenin bir köşesine çekilsem, bir saat çok olur, on dakikada maskesiz araç kullanan yüzden fazla insana rastlarım. Kenar semtler, kırsal ve sokak araları hak getire!

*

Hatırlayın, birkaç ay önce, çok sevdiğim dostum, Akın Yağcı’nın ekmek fabrikasında çalışan bir çalışan koronaya yakalandı diye kıyametler kopardılar. Fabrikasını kapattılar, adamın ekmeğine çamur belediler, fırtınalar estirdiler.

Fırıncılar Odası Başkanı ve Onikişubat tarım ilçe müdürlüğü baskı üstüne baskı uyguladılar. Sevgili Akın Yağcı’yı hedef tahtasına oturtup, dünyasını karartıp, ver yansın ettiler, ceza üstüne ceza yazdılar, yağdırdılar, hayatını neredeyse cehenneme çevirdiler.

Bugün şehrin en büyük, en çok ekmek üreten fırınında çalışanların yarısı neredeyse koronoya yakalandı, ki içlerinde tanıdıklarım da var, ama kontrollü çalışıyorlar sanıyorum, ekmek üretimi ide sürüyor, ancak kimse ağzını açıp da ortalığı ayağa kaldırmıyor!

Peki, Akın Ekmek Fabrikasının suçu neydi? Kadı ki sayın Yağcı, tüm tedbirleri almıştı, titiz adamdı, müşteriye saygılıydı ama hedef tahtasına oturtanlar, ekmeğinden edenler, acaba vicdanen rahatlar mı?

Neredesin Fırıncılar Odası Başkanı, neredesin Onikişubat ilçe tarım müdürü ve ekibi? Alooooo, sesim geliyor mu?

Yoksa gücü gücü yetene mi?

*

Salgın amir memur, işçi patron, gazeteci vali, esnaf belediye başkanı dinlemiyor. Duyuyoruz, kentin en yetkili bürokratı da pandemiye yakalandı.

Belediye başkanları da öyle. Çünkü bu namussuz illetin dini, imanı, memleketi, vatanı, ırkı yok. Ne Müslüman dinliyor, ne Hristiyan. Ne zengin dinliyor, ne gariban. Ne köylü tanıyor, ne şehirli. Gücünün yettiğine yükleniyor, hayatını zindana çeviriyor. O bakımdan kimseyi kınamamak gerekiyor.

Zira her an hepimiz yakalanabiliriz. Belki ben gitsem, test yaptırsam, bende bile pozitif çıkabilir. Kimsenin garantisi yok. Demem o ki, bir arkadaşımızda, bir esnafta, bir bürokratta, bir işadamında korona çıktı diye ortalığı velveleye vermenin manası yok, gereği de.

*

Bir fabrikada, çalışan birkaç kişide korona çıkınca, pehlivan tefrikası gibi yazı yazanlar, şehrin en büyük ekmek üretim tesisinde yaklaşık 15 kişide korona çıktığı iddia ediliyor, niye yazmıyorsunuz, neden yorumlamıyorsunuz, neden haber yapmıyorsunuz?

Akın Ekmek Fabrikasına dil uzatmak kolay!

Peki, kentin en etkili bürokratı da yakalandı, neden sessiz kaldınız! (Allah yardım etsin, tez zamanda kurtulsunlar, şifalar diliyorum)  neden iki kelam etmediniz, neden bilgisayarınızın tuşlarına yüklenmediniz?

Kimseyi kınamayın, bugün eleştirdiğiniz kimse, yarın iyileşecektir. (yani gülme komşuna, gelir başına) Ertesi günü siz de yakalanabilirsiniz, ben de korona olabilirim, ailemizden biri de. Maraş dediğin Müftülük Meydanı ile Ulu Cami arası. Yüz yüze bakıyoruz şunun şurasında!

Ama felaketten, başkalarının felaketi üzerinden prim yapmaya kalkışmak, fırsat kollamaya çalışmak büyük ahlaksızlıktır.

Ne kadarsa, o kadar!