Dünya, salı günü Erdoğan ve Trump'un Beyaz Saray'daki tarihi buluşmasına kilitlendi.Konuk Türkiye idi...Ağır misafir olduğunu dosta –düşmana gösterdi.Başkan Trump, ülkemize verdiği değeri verdiği sıcak mesajlarla deklare etti. Masada önemli dosyalar vardı.Liderler buluşmasının sonuçlarını ise zamanla göreceğiz.

Geçmişten bugüne Amerika-Türkiye ilişkileri, teknik olarak 1830 yılından, hatta, Amerika’nın millî bir devlet olarak ortaya çıktığı 1808 yıllarından itibaren başlar. Osmanlı İmparatorluğu’nda ulaşım ve iletişimin Amerikalılar’ca geliştirilmesi iki ülkeyi birbirine yaklaştırdı. Fakat iki ülkeyi ekonomik, politik ve kültürel açıdan gerçekten yaklaştıracak bir topluluk oluşmadı.

Hatta 19. yüzyılda bile iki devlet fiziki olarak birbirlerine çok uzaktı. I. Dünya Savaşı sırasında Türk – Amerikan ilişkileri kesilmişti. Ancak, Başkan Wilson’un 1918 beyannamesi ile birlikte iki devlet arasında küçük bir yaklaşım oldu. İki ülke arasındaki önemli ilişkiler 1939 yılından sonra başlamıştır.

Bu tarihe kadar Amerika’da genel bir Türk aleyhtarlığı vardı. Bunun nedeni Avrupa’da olduğu gibi Türkler’in, İslâm dinini lideri oluşundandı.Amerika'da lobi faaliyetlereni yönetenler; Osmanlı İmpartorluğu’ndan Amerika’ya göç eden göçmenler, Yunan yanlısı, Makedon yanlısı ve Bulgar yanlısı kişilerdi.

Amerikan misyonerlerinin Türkiye’deki faaliyetleride bu yıllara rastlar. . Bu misyonerlerin ilk amacı, Müslümanları Hristiyan yapmak değildi. Asıl amaç, Türkiye’nin doğusundaki kiliselere, Hristiyanlıktan yozlaşmış veya yozlaşmak üzere olan cemaati buralara kanalize etmekti. Anadolu Hristiyanlarından ilk cevap Ermenilerden geldi. Çünkü, bu tarihlerde Ermenileri değişik ülkelerin misyonerleri kendi mezheplerine döndürmek istiyorlardı. Bu arada, Osmanlı Protestan kilisesi yaratıldı. Bu kilise zamanlı Osmanlı millet sistemi içerisinde yer aldı. Yunanlı Protestanlar, Arapça konuşan Protestanlar ve Bulgar Protestanları bu kiliseye bağladılar.

Anadolu’ya gelen Amerikan misyonerleri zamanla sıhhi eğitim, sağlık hizmetlerinin de önemli olduğunun farkına vardılar. Bu hizmetleri yürütecek Hristiyan doktor ve işçileri Anadolu’ya getirdiler. Misyoner okulları kreşlerden dinî eğitim veren okullara kadar çeşitlendirildi. Bunları popüler kılmak için spor ve atletizme önem verildi. Amerikan iç savaşı sırasında Hamlin Koleji, başka bir deyişle Robert Koleji, New York’lu Christopher Robert onuruna İstanbul ve Beyrut’ta açıldı. Buralarda Hristiyan talebeler kadar Müslüman öğrenciler de kabul ediliyordu.

Fakat II. Abdülhamit, Müslümanların bu kolejlere girmesini yasak etti. Cumhuriyet’in ilanına kadar Robert Koleji Müslüman öğrencilere cazip gelmedi. İşte bu sırada Robert College daha çok Ermeni, Yunan ve Bulgar öğrencileri bünyesine aldı. 1908 İnkılâbı ve Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı okullara bazı kısıtlamalar getirildi. Bu okullar bazı dersleri kendi dillerinde okuturlarken, programlarına Türkçe dersleri konuldu ve tarih eğitiminin Türkçe olarak verilmesi zorunluluğu getirildi.

Not:Yazımın devamı yarın...