İnsan henüz yaratılmamışken, alemde kendisine ait bir belirti yokken ‘Yaratıcı’ tarafından muhatap alındı ve varlıkla yokluk arasındaki sonsuz mesafe kat ettirilerek insan olarak yaratıldı. Varoluş imkânı tanınan bu insan ilk olarak orada sonsuz değerlilik duygusunu hissetti. Neticede ‘Yaratıcı’ ona sonsuz değer vermemiş olsa onu hiçlikten varlığa getirmezdi. 

Sonsuz sevilme ve değer verilme duygusunu bir kere hisseden insan artık hayatının her köşesinde bunu aramaya başladı. Bu arayışın en saf ve masum halini çocuklarda görürüz aslında. Kendilerini sevdirmek, beğendirmek için ellerinden geleni yaparlar. Ancak yaşları ilerledikçe hayal kırıklıklarıyla karışık tecrübeler edinirler. Çünkü yaratılışta hissettikleri o koşulsuz sevilme ve değer verilme duygusunun dünya literatüründe pek karşılığını bulamazlar. Şartlı sevgiler vardır artık etrafta. Çocuklar bunu ilk olarak anne-babasında yaşarlar. Çocuğun sevilebilmek için derslerinde başarılı olması, yaramazlık yapmaması, söz dinlemesi gerektir. Yoksa anne-babası tarafından sevgisizlikle cezalandırılır. Bir anda ağızdan çıkıveren ‘ Böyle yaptığın için artık seni sevmeyeceğim, senin annen olmayacağım ’ gibi cümleler çocukta büyük bir korku oluşturur. Dünyada en çok değer verdiği varlığın sevgisini kaybedecek olma korkusu çocuğu telaşlandırır. İstenilen şekilde davranmaya başlar. Ancak bunu kendisi istediği için değil annesinin sevgisini kaybetmemek için yapar.  Bu durumun kişilik gelişimine yansımaları da olumsuz olur. Çocuk kendine güvenmeyen, pasif, içine kapanık, bağımlı bir birey haline gelir. 

Oysa sevginin yapıcı ve iyileştirici gücü yadsınamaz bir gerçektir.  Ve bunu ilk olarak görmesi ve yaşaması gerekenler çocuklardır.  Çocuklarda görülen birçok sorunlu davranışın kökeninde sevgi ve ilgi eksikliği yatmaktadır. Çocuk benliğinde eksikliğini duyduğu sevgiyi elde edebilmek için kendince çözümler bulur.  Birtakım sorunlar çıkararak ilgiyi üzerinde tutmaya çalışır. Ortaya çıkan sorunlar çeşitlilik göstermesine rağmen çözüm için bakılması gereken ilk yer çocuğun evdeki konumu ve ona ne kadar sevgi ve ilgi gösterildiğidir. 

Unuttuğumuzu zannetsek bile bilinçaltımız çocukluk anılarımızı ve hissettiklerimizi saklamaya devam edecektir.  Yani unutulmaz bir çocukluk yaşadık ve kendi çocuklarımıza yaşattıklarımız ve yaşatacaklarımız da unutulmazlar arasında yer alacaktır… Çünkü filler ve çocuklar asla unutmazlar…