Ülke olarak şikayet ettiğimiz ve ne yazık ki doğru uygulamayı bir türlü bulamadığımız, bir türlü hayata geçiremediğimiz hususlar var. Mevcut iktidarın da zaman zaman itiraf ettiği, kabullendiği eğitim örneğinde olduğu gibi. Sık sık değişen sınav sistemleri, 5+3 ardından 4+4 gibi eğitim sistemleri, SBS, TEOG, YGS gibi artık adını bile hatırlamakta güçlük çektiğimiz sınav sistemleri gibi.

Halk olarak, tüketici olarak ve hatta üretici olarak hepimizin şikayet ettiği bir konu daha var. Tarım sektörü. Tarlada üreticiden 30 kuruşa alınan domatesin soframıza 3 TL’ye gelmesi gibi. İsterseniz biz kendi yöremizden, şehrimizden bir örnek ile konuya açıklık getirelim.

Her şehrin kendine özgü meyvesi sebzesi vardır. Okul yıllarında elma, hep Amasya’ya özgü bir meyve olarak tanıtılır. Amasya, elması ile özdeşleşmiştir. Aslında artık buna artık geçmiş zaman önermesi olarak bakmakta fayda var. Çünkü ilimize bağlı Göksun ilçesine bağlı kasabalarda yetişen elma, Amasya elmasının o namını çoktan silip süpürmüştür. Çardak elması. Özellikle Ericek elması.

Sözünü ettiğimiz bu bölge, ünlü Berit dağlarının eteklerine kurulmuş, köy, kasaba ve mezralarda yaşayan insanların yaz kış Berit dağından gelen buz gibi sular ile sulanan, her biri iki yüz elli gram ağırlığa kadar çıkabilen, mor renkli tadına doyulmaz elmaların yetiştirildiği, çevre insanının geçim kaynağı ve ekonomik lokomotifi durumunda. Bugünlerde bu bölgede günde 20-30 tırın elma yüklü kasalar ile çıkış yaptığını görebilirsiniz.

Yarı bodur, bodur ve tam bodur ağaçlarda yetişen Star, Golden, Erken yaz elması ve Grand Smit (granny smith) elmaları abartısız Türkiye’nin en kaliteli elmaları.

Yalnız bu Türkiye’nin en kaliteli elmalarını yetiştiren bu halkın son birkaç yıldır ciddi sorunları mevcut.. Beş yıl önce 1 TL’ye tüccara verdikleri elmaları bugün 70 kuruşa vermekte zorluk çekiyorlar. Son beş yıl içerisinde işçilik yüzde iki yüz, ilaç masrafı yüzde üç yüz, su ve sulama masrafı yüzde yüz, gübre masrafı yine yüzde yüz elli oranında artmasına rağmen bu insanlar ürettikleri o canım elmaları beş yıl öncesine göre çok daha ucuza veriyor, çoğu zaman o mükemmel elmalar meyve suyu fabrikalarına yok pahasına gidiyor.

Ha, bu arada, bunca uğraş, çaba, emek ile ürettikleri ürüne her yıl, su sıkıntısı, don vurması, kara leke, iç kurdu ve ihraç yolları kapalı olduğundan elde kalma riski daima mevcut. Çünkü bu ürünlerin büyük çoğunluğu ihraca gidiyor.

Son zamanlarda görüştüğüm Ericek’li elma yetiştiricileri durumlarından çok muzdarip. Konunun ve problemin kendi çabaları ile aşılmasının artık imkanı kalmadığını beyan ediyorlar. Su sorunu için kışın daha çok kar yağması için dua ettiklerini, Kışın ve bahar aylarında akıp giden suyun bir baraj dahilinde değerlendirilmesi durumunda, su sorununun ortadan kalkacağını, gübre ve ilaç konularında devlet desteği beklediklerini, üretici ile tüketici arasındaki fahiş fiyat farkının önlenmesinin hem üretici, hem tüketici anlamında ülkeye fayda sağlayacağını ifade ediyorlar.

Unutmadan, ekledikleri bir cümle daha var. Elimiz gitmiyor ama, böyle giderse baltaları elimize alacağız ve o güzel elma ağaçlarını kökünden kesmek zorunda kalacağız.

Hayvancılığın can çekiştiği ülkemizde, tarım sektöründeki bu çığlıklara da ses olmamız, ses vermemiz lazım.