Dünya genelinde, ülkemiz kadar gündemi fazla olan, sık değişen başka bir ülke var mıdır bilinmez. Ancak sıralamaya sokulursa ilk üçte bizim ülkemizin de çıkacağı aşikar. Belki bunda Jeopolitik ve uluslararası siyasete malzeme konuların, tam da göbeğinde olduğumuzun etkisi vardır. Dış politikalardan, iç siyasetten, halkın gerçek gündemi bile yeterince tartışılmaz, konuşulmaz bu ülkede.

Çok değil, üç beş ay önce uzun uzun konuştuk tartıştık. Neyi mi; şeker pancarı fabrikalarını. Özelleştirilsin mi, özelleştirilmesin mi? Gelen onca itiraza rağmen, gücü elinde bulunduran iktidarın kararı ile bu fabrikalar özelleştirildi.

Ekonomi yönetimi tabi ki işimiz değil. Ancak dünyanın pek çok gelişmiş ülkesi dahi, şeker fabrikalarını özelleştirmeyip, kendi bünyelerinde tutuyor olmaları, ülkemizdeki şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin aceleye mi getirildiği sorusunu akıl dimağımıza yazmıştı.

Ne mi oldu? İlk mağduriyetler yaşanmaya başladı. İlk isyan sesleri de şehrimizden, Elbistan’dan yükseldi. Kasım ayını bitiriyoruz. Kış bastırdı. Çiftçinin Mart ayından beri üzerine titreyip, gece gündüz emek vererek hasat ettiği pancarlar halen kar altında. Şu an karlar altında, tarlada 150 bin ton pancar, ilgili fabrikanın keyfiyetini bekliyor.

Bilindiği üzere onlarca yıldan beri yaşanan, yanlış politika nedeniyle hayvancılık sektörümüz can çekişmekte. Yurt dışından anguslar ithal eder olduk. Gemiler dolusu canlı hayvan ithalatı yapıyoruz. Ne yapsak ta etin kilosunu makul düzeye çekemiyoruz. Peki şimdi sırada tarım sektörü mü var?

Türkiye’nin en kaliteli elmalarının yetiştirildiği, üretimin yüzde sekseninin ihracata gittiği Ericek elması son yıllarda can çekişmekte. Kışın vatandaşlar kar yağmasına duacı. Yıllardan beri su toplama barajı ve damlama su tekniğine geçilmesi hususunda gerekli adımlar bir türlü atılmadı. Son yıllarda gittikçe artan kara leke ve iç kurdu meselesiyle, ilaçlamaya rağmen baş gelinemiyor.

Bu kadar değerli ürünlerin yetiştirildiği bölgede, mantıklı olarak, üretimden pazara kadar tüm aşamaların devlet tarafından kontrol ediliyor, her türlü desteğin veriliyor olması düşünülür. Ancak görüştüğüm çiftçi arkadaşlar, gerekli sulamayı yapabilmek için kışın kar yağması için dua ettiklerini, kara leke hastalığı ile nasıl mücadele edeceklerini şaşırdıklarını, gübre ve ilaçlama ücretlerinin fahiş rakamlara ulaştığını, tamamen kaderleri ile baş başa olduklarını beyan etmekteler.

Bitme noktasına gelen hayvancılık sektörünü doğru adımlarla yeniden canlandırmak iyimser ifade ile otuz yıl sürecektir. Tarım konusunda da gerekli adımlar atılmaz ise, beklenen son tamda bu olacaktır.

Elma ağaçlarını kesmeye hazırlanan Ericekli, pancar ekmeye tövbe eden Elbistanlı hemşerilerimizin hali, Tarım sektörü için çalan son alarm zilleridir.