Yunanistan’ ın Avrupa şampiyonasındaki başarısından “esinlenen”
İstatistik uzmanı “Aykut Kocaman” ve “Ersun Yanal” gibi hocaların ortaya çıkardığı,
“Kendi geleceğinden” başka kimseye faydası olmayan,
“Korkak” bir “anlayış” ve “mantalitenin” krallık kurduğu bir düzen olmuş futbol,
Al topu defansta “yüzlerce” sağa sola pas yap,
Al topu yanındaki ile “onlarca” pas yap,
“Kalecinin” pas sayısının, “santrafordan” dan fazla olduğu “çarpık” bir sistem,
Topu kaybetme riski yok, adam eksiltme yok, “yürüyerek” maç oyna,
Bu gidişle yürüyebilen herkes futbol oynamaya devam edebilecek,
Tribünde “otururken” bazı futbolculardan daha fazla “yoruluyoruz”,
“Cehaletin” kök saldığı futbolun yeni silüeti:
“Seyir” zevkinden uzak, “işkenceye” dönen “sosyal bir aktivite”…
*****
Tüm ligler dâhil “kim kimi yenecek” belli değil,
Yenmenin “kriteri” ne?
“İstemek” ve “mücadele etmek”,
Mücadele etmediğin sürece “dünyaları iste”,
“Bedavaya” bir şey yok,
Bir şey istiyorsan “karşılığını” vereceksin,
Maçlar Pazar günü, puanlar da “Pazar fiyatına”,
3 puan istiyorum diyorsun, “pazarcıda” sana soruyor:
“Ne kadar” istiyorsun ???
“Yüreğimdeki” mücadele gücüne bakıyorum,
Neyse!!! “Kalsın diyorum”…
*****
Galip gelme “hasreti” çeken Kahramanmaraş spor,
Rakip 6. Haftada ligdeki “ilk golünü” bize atan puan fakiri TOKAT,
Sancılı dönemin biteceği beklentisiyle, taraftar oldukça rahat,
Artık kabuğunu yırtma, “ayağa kalkma” zamanı idi,
İlk devre “kötü” ve “berbat” bir maç,
Biraz ter, biraz mücadele, acaba “yeter miydi” galip gelmeye,
Peki, bunun ayarı ne?
“İçi boş” adamların “doldurduğu” mevkilerin “boşaltılmasında” hoca gecikince,
“İlahi adaletin” sakatlıkları devreye girdi,
Değişikliklerle beraber “eksik oynama inadı” ortadan kalkınca,
Sonbaharımızda bile “çiçekler” açtıran Hurşit de gününde olunca,
İlk devreye kıyasla “istek ve arzu” da artınca, hem de kat be kat,
O zaman kaçınılmaz oldu, rakibin ensesine “TOKAT”…
*****
Sahanın tek yakışanı “TARAFTAR” dı,
Yoksa bu stat, bu “BÜYÜK ŞEHİR” e yakışmıyor,
Bu büyükşehir, bu “LİG” e yakışmıyor,
Bu “KAPASİTE” de bu takıma yakışmıyor,
Haklısınız,
Bunları yazmak da bana yakışmıyor,
Ama “ne yapalım”!!!
Yazdık be gülüm bir kere…
*****
