Ata b.Ebi Rebah buyurdu ki: "Abdullah ibni Abbas bir gün bana dedi ki 'Sana cennetlik bir hanımefendi göstereyim mi?' Evet göster, dedim. 'İşte şu siyahi hanımefendi. Bu hanım bir gün Efendimiz (Sav)'e gelerek 'Ya Rasulallah, ben sara hastasıyım. Nöbetlerim geldiğinde çırpınıp üstümü başımı açıyorum. Ne olur, Allah'a benim için dua eder misiniz?' Efendimiz buyurdu ki: 'İstersen haline sabret de cenneti hak et. İstersen senin için dua edeyim.' Kadıncağız dedi ki: 'Ya Rasulallah, ben halime sabrederim ama hiç olmazsa hastalık geldiğinde çırpınıp üstümü başımı açmayayım. Siz bana onun için dua edin.' Efendimiz dua buyurdular. Kadıncağız ondan sonra sara nöbeti geldiğinde çırpınmadı ve ömrünü öylece geçirdi." Engelli olmak; engelli olmadan asla anlayamayacağımız, ama hayatın kaçınılmaz gerçeklerinden birisi. Nüfusumuzun %12,19'unu engelliler oluşturuyor. Bu da neredeyse 5.000.000 insan demektir. Her insan hayatını engelsiz, sıhhat ve afiyet içerisinde yaşamak ister ama gelin görün ki Allah'ın bir imtihan biçimi olarak bizim için her zaman ihtimal dahilinde olan bir iptiladır. Allah engelli kardeşlerimize sabırlar ihsan etsin.  Devletimiz son yirmi yıldır engelliler için geçmişimizle mukayese edilmeyecek yenilikler ve kolaylıklar getirmiş olmasına rağmen yine de bu kolaylıklar engelli kardeşlerimizin engelini ortadan kaldırmıyor.  Allah; engeline sabreden mümin kullarını cennetiyle taltif edecektir inşallah. Ama bizim de onlara karşı büyük görevlerimiz var ve bu görevlerimizi asla ihmal etmemeliyiz.  En önemsemediğimiz bir uzvumuzdaki noksanlık bile bize hayatı zorlaştırmaktadır. Bir parmağı olmayan insanın nasıl bir zorluğa katlandığını, ancak bir parmağınızı kaybederseniz anlarsınız. Başka türlü anlamanız mümkün değil. Şubat ayında geçirdiğim bir diz ameliyatından sonra üç ay koltuk değneği ile yürümek zorunda kaldım. O zaman anladım ki, bir engelli için bir basamak merdiven, bir çukur büyük bile büyük bir engel. Bazen bir vasıtaya binmek, bazen tuvalet ihtiyacını gidermek, istediğinde istediği hareketi yapmak bile engelli için büyük bir problem olabiliyor. En basit hareketleriniz için bile başkalarının yardımına muhtaç olmak, bunu bir hayat boyu sürdürmek o kadar zor ki. Engelli de insan. Doğup büyüyorlar, ihtiyaçları çeşitleniyor, sair insanlar gibi onlar da evlenip yuva kurmak, çoluk çocuk sahibi olmak, nimetlerden istifade etmek, ekmeğini çalışıp kazanmak istiyorlar. Devletimiz onların hem tedavileri, hem istihdam edilmeleri, hem de hayatlarını kolaylaştıracak tedbirleri almakla yükümlüdür. Günümüzde devletin zorlamalarına rağmen özel sektörün hala engelli istihdamı için elini taşın altına koymadığına şahit oluyoruz. Devletimiz elinden geleni yapsa da bu yeterli olmuyor. Toplum olarak bizler de bu insanlara gerekli hassasiyeti göstermiyoruz. Hala camilere, hastanelere, okullara, postanelere, parklara, lokantalara, tuvaletlere gitmek isteyen engelliye, otobüse binemeyen engelliye, başkalarına muhtaç olmadan hayatlarını devam ettirebilecekleri bir kolaylığı sağlayabilmiş değiliz.  Kaldırımlarda, kurumların girişlerinde var olan engelli rampaları standartlara uygun değil. Uygun olsa dahi onu da biz işgal ediyoruz. Engellilerin kullanacağı alanlara araç park ederek, tezgahlar kurarak onların işini zorlaştırıyoruz.  Günümüzde engelli insan, engelli olduğu gün itibariyle toplumun ikinci sınıf insanı oluveriyor, yalnızlaşıyor, psikolojik problemlerle de boğuşmak zorunda kalıyor. Hele bir de cebinin harçlığı yoksa işte en dramatik manzara burada başlıyor.  Rabbimiz bir hadis-i kutside: "Ben bir kulumun gözlerini ama ettiğimde o buna sabrederse buna mukabil kendisine cenneti veririm." (Ramuzu'l-Ehadis) buyurmaktadır. Engelli kardeşlerimize sabır tavsiye etmek güzel bir şey ama yalnızca sabır tavsiyesi ile yetinmek de bizim için büyük bir noksanlıktır. Bugün her ailede bir veya birkaç engellinin bizlerle iç içe hayatlarını idame ettirmeye çalıştıklarını bizzat gözlemliyorum. Onlara baktıkça bizim için de bu halin her zaman ihtimal dahilinde olduğunu bilerek hareket etmek zorundayız. 3 Aralık Engelliler Günü münasebetiyle senenin bir gününde alayişli programlarla meseleyi geçiştirmek bize asla fayda vermez. Engellileri sevmeli, engellilere anlayışla yaklaşmalı, onlara yardımcı olmalı, onları empati yaparak anlamaya çalışmalıyız. Onlar için dua etmek yetmez. Kanuni düzenlemeler başta olmak üzere, fiziki düzenlemelerle de onların hayatlarını kolaylaştırmalıyız. Zaman zaman kardeş şehir, kardeş okul, kardeş aile uygulamaları yaparız ya, tıpkı onun gibi bu toplumun sağlıklı bireyleri olarak eli ayağı tutan vatandaşları olarak her birimiz bir engelliyi kardeş edinebiliriz. İnanın bu gayreti gösteren sağlıklı yetişkinler olarak neredeyse 5 kişiye bir engelli düşer ki, bu bizim için hiç zor olmadığı gibi ahretimizi kurtarmamıza da yardımcı olur.  Engellilere biraz yakın olduğunuzda görürsünüz ki onların birçoğu bulundukları ortamı kabullenmiş ve kendilerine bir hayat çizgisi çizmişlerdir. Bizden bekledikleri yalnızca bir güler yüz, bir müşfik yürek, bir dostça bakış, bir vefalı davranıştır.  Birçok engelli imkânsızlıklar sebebi ile bizim için çerez parası sayılacak küçük meblağlarla alınabilecek bir tekerlekli sandalye, bir baston, bir buhar makinesi, bir özel ayakkabı, bir hasta yatağı ile tarifsiz mutluluklar yaşayabilirler. Veya onların özel günlerinde onları bir parka, lokantaya, pastaneye götürecek, onlara dostça vakit ayıracak bir arkadaşa ihtiyaçları olabilir. Bunlar, inanan müminler olarak bizim için de cennetin kapısını aralayacak güzel amellerdendir. Bu arada devletimizin türlü imkanlarıyla kurulmuş özel rehabilitasyon merkezlerinin de hem kazanç kapıları, hem de ahret azıkları olan bu engelli kardeşlerimizi bir velinimet olarak görmeleri, asla istismar etmemeleri, en önemli vatandaşlık görevleridir. Geçenlerde bir hastanede ameliyat olan sevimli bir spastik özürlü kardeşimin ameliyatına 4 doktorun gönüllü olarak katıldığını duyunca onlar adına çok duygulandım. Allah onlar gibi doktorlarımızın da sayısını artırsın inşallah. Hasılı, kimse bu gününe güvenmesin. Düşmez kalkmaz bir Allah'tır. Belki yarın bizim de sınanacağımız bu engellilik sınavını toplum olarak hep birlikte omuzlamalı ve engelli kardeşlerimizin yerine kendimizi koyarak onları anlamalıyız. Kalın sağlıcakla.