Geçtiğimiz yazıda üç büyük ekonomik sıkıntımızdan ilk ikisinin, yüksek iniş çıkışlar yaşayan kur seviyeleri ve özel sektörün taşıdığı kredilerdeki açık pozisyonlar olduğunu belirtmiştim.

***

Şu günlerde yaşadığımız üçüncü temel problemimiz ise hazinenin bütçe açıklarıdır. 2018 yılının ilk 6 ayında faiz giderleri hariç toplam 365 milyar TL merkezi yönetim gideri varken, 2019 ilk 6 ayında bu rakam 430 milyar TL’ye ulaşmıştır. Buna mukabil bütçe gelirleri 2018 ilk 6 ayda 353 milyar TL, 2019 ilk 6 ayında 403 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Bu durumda 2018 ilk 6 ay faiz dışı bütçe açığı 12 milyar TL iken bu yıl, açık rakamı 27 milyar TL’ye ulaşmıştır.

***

Bütçe açıkları 2018 de başlayan kur krizi ile birlikte gitgide artış eğilimindedir. Yukarıda belirtilen rakamlar faiz dışı bütçe açıklarıdır ve faiz dahil bütçe açıklarında durum daha vahimdir. Geçtiğimiz yıl ilk 6 ay faiz gideri dahil bütçe açığı 46 milyar TL iken, açık rakamı bu sene 78 milyar TL’ye tırmanmıştır.

***

Peki bütçeye açık verdiren temel sebep nedir? Giderlerin fazlalaşması mı yoksa gelirlerin azalması mı? Bunu anlayabilmek için basit bir analiz uygulayabiliriz.

Genel bütçe gelirlerinin faiz hariç bütçe giderlerine oranı 2018 yılında 353/365= %96 iken, 2019 yılında 403/430= %93 olarak gerçekleşmiş. Bu noktadan hareketle bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama gücünde bir azalma meydana geldiği kanaatine varabiliriz.

***

Hazinenin bütçe gelirlerini oluşturan temel kalem bilindiği üzere vergi gelirleridir. Vergi gelirlerinin hangi tür vergilerden sağlandığına baktığımızda ise, en yüksek payın katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gibi dolaylı vergilerden olduğunu görmekteyiz. 2018 Temmuz’unda başlayan kur krizi ile birlikte artan genel fiyat seviyeleri iç talepte ciddi düşüşler yaşatınca haliyle bu iki vergi türünün tahsilinde de önemli azalışlar meydana geldi.

***

ÖTV tahsilindeki azalmanın en önemli sebepleri arasında i) artan otomotiv fiyatları ve taşıt kredi faizleri ile birlikte, otomotiv tüketimindeki azalış, ii) beyaz eşyada piyasayı canlandırmak amacıyla ilan edilen ÖTV indirimleri, iii) akaryakıt fiyatlarında aşırı yükselişi önlemek amaçlı hazinenin ÖTV’yi direk tüketiciye yansıtmaması gibi etkenler sayılabilir. KDV tahsilindeki azalmanın temel sebeplerine gelince, i) iç piyasada alışveriş hacminin azalması (bunu büyüme rakamlarından da teyit edebiliyoruz), ii) kur artışına ve sanayii imalatının azalışına bağlı olarak ithalatın azalması ve bu sebeple ithalde alınan KDV’nin büyük düşüş kaydetmesi gibi etkenler belirtebiliriz.

***

Peki bütçenin açık vermesi neden büyük bir problem?

Bütçenin açık vermesi hazinenin açığını kapatmak için borçlanma ihtiyacını da beraberinde getirecek. Dile kolay 6 ayda tam olarak 78 milyar TL’lik bir kaynak bulunmalıdır. Bu para talebi banka faizlerinin yükselmesine neden olacak ve dört gözle beklediğimiz düşük faiz ortamına ulaşmamız oldukça zor olacak. Hazine bunun olmaması için yeni ilan edilen torba yasayla TCMB’nin yıllık karından para kullanımının önünü açtı ama yine de açık öyle böyle kapanacak gibi değil.

***

Yaşadığımız şehirlerde belediye faaliyetlerinin, altyapı hizmetlerinin büyük aksamalara maruz kaldığını görüyoruz ve projelerin finansmanı için bankalardan çok yüksek maliyetlerle borç alındığını duyuyoruz. Kredi talebinin azaltılması adına 2019 mali yıl bütçesinde planlanan bazı giderleri 2020 yılına taşımak ve 2020 yılında gerçek anlamda kemer sıkma politikası uygulamak, maliye politikasının temel hedefi olmalıdır. Aksi takdirde biz bu yüksek faiz illetinden ve yüksek fiyat seviyelerinden kurtulamayacağız. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.