Yaklaşık her 10 günde bir Sayın Mahfi Eğilmez’in tüm makroekonomik göstergeleri tazeleme alışkanlığı var. Bu haftaki yazımız bu alışkanlığın yansıması olan istatistiki bilgileri size aktarmak olacak.

Sayın Hocamın tablosu makro bazda, hem ekonomik değerleri hem de finansal büyüklükleri kapsıyor. İlk göstergeler olan GSYH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) rakamları TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) son revizyondan yükselttiği rakamların da altına düştü (kişibaşı 9,600 $). İki anlamıyla önemli bu son rakam: ilki gelirimiz dış dünyaya karşı oransal olarak azalıyor, yani fakirleşiyoruz; ikincisi ise, son TÜİK gelir revizyonundan sonra ilk defa 10 bin $’ın altındaki tek haneli kişi başı gelire indik.

Sayın Eğilmez’in tablosunda mutfağın ve üretimin en önemli parasal göstergesi olan enflasyon oranları ise ikinci kısımda ele alınmış. Bu kısmın içeriği ile Türkiye’nin risk primi olarak adlandırılan CDS’ler en oynak kısmı oluşturuyor. Verilere göre tüketicinin enflasyonu %20’lere dayanmış, üreticinin enflasyonu ise çoktan %30’ları aşmış. Bu iki gösterge arasındaki muazzam fark ise üreticinin fiyatları ürün fiyatına yansıtamadığını, diğer bir ifade ile tüketicinin alım gücünün (kazanç seviyesinin) bu farkın yansıtılması durumunda bu seviye fiyatları kaldıramayacağını belirtiyor. Ülkemizin risk primi ise hem dışarıdan alınacak borcun hem de içerideki kredinin fiyatını yani faizini yükselten bir faktör olarak karşımıza çıkıyor… aslında çıktı da. CDS primi olan 535 seviyesi şu an Türkiye’nin gelişen piyasalarda en riskli ülke olduğunu açık göstergesi bir bakıma.

Tablonun diğer kısımları işsizlik oranları, bütçe dengesi, borç göstergesi, ödemeler dengesi, merkez bankası rezervleri ve mevduat ve fon toplamı başlıklarından oluşuyor.

Söz konusu başlıkların analiz sonuçları da pek iç açıcı değil. Dış ticaret dengesi son döviz harekelerine kadar %50’lerde açık verirken bu kurun etkisiyle %40’lara indiğini gözlemlemekteyiz. Aramalı ithalatına bağlı ekonomimizde bu durumu ithalat düşüyor diye olumlu karşılamak akılcı bir davranış olmaz.

Rakamlar ayrıca ilk defa faiz dışı bütçe dengesinin negatif olduğunu vurgularken, 12 aylık cari dengenin de GSYH’nın yüzde -6,2 olduğunu gösteriyor. Olağan ekonomik koşullarda pek de sorun gibi gözükmeyen ama şok zamanlarında belki de en önemli olumsuzluk göstergesi olan toplam kredilerin mevduat oranı ise yüzde %120’lerin üstünde an itibariyle.

Sözün özü: Hemen hemen tüm makro ekonomik ve finansal göstergelerin bozulduğu bir ortamda, karar vericilerin sadece parasal araçlarla ekonomiye yön verme gayretleri akıntıya kürek çekmek gibidir. Ortada adı olup da kendisi gözükmeyen yapısal reformlar ile ücret ve verimlilik politikaları temenni ve beklenti dışına çıkmadıkça daha çok olumsuzluklar tecrübe edeceğimiz kaçınılmazdır. Türkiye’nin gelişimi ile ücret ve verimlilik politikası eş anlamlıdır. Reel ücretleri yüksek seviyede dengeye getirmeden yabancının tasarrufunu kiralamaktan kurtulmak olanaksızdır.


 

Saygıyla,


 

Prof. Dr. Veysel ULUSOY