Orta Gelir Tuzağı ülkelerin orta gelir seviyesini yakaladıktan sonra ekonomik büyümelerinin yavaşlamasını ifade eden bir yapıdır. Bu tuzağın ölçüsü ise ülke kişibaşı gelirin 7 ile 12 bin ABD doları arasında sıkışması olarak kabul edilir.

Ekonomistlerin oldukça yoğun bir şekilde vurguladığı ve kavram olarak ta siyasilerin hoşuna giden bu tümce , aslında yapışkan bir ekonomik hastalıktır. “Ne yapalım diğer ülkelerde de aynı hastalık mevcut” yaklaşımı ise hastalığı tümden kabullenme olur ki, onu tuzak haline getiren de budur. Bu yazımızda hem Orta Gelir Tuzağı (OGT) hastalığının nedenlerini hem de tedavi yöntemlerini anlatıp, kalıcı bir resim çizmeyi amaçlıyorum..... Ama taa baştan bilinmesi gereken en can alıcı nokta şudur: insan kaynağını ekonomiye dağıtamayan piyasa veya bunu yönetemeyen karar vericiler, çoğu zaman da siyasiler, burada baş aktörlerdir.

Analize Dünya Bankası’nın milli gelir verilerini incelemekle başlayalım.

İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan ekonomik genişleme sürecinde, kişibaşı ortala gelir seviyesini yakalamış ülkelerin günümüzde sadece %10’unun yüksek seviye gelir grubuna terfi ettiğini, diğerlerinin ise bu kıskaçta aşağıdaki sıralayacağımız nedenlerden dolayı kurtulamadıklarını gözlemlemekteyiz.

Bu kıskaçı delen ülkelerden Güney Kore, Japonya ve İrlanda ekonomi hikayeleri ile çarpıcı üçlü olarak karşımız çıkıyor. Orta gelir grubuna sonradan aşağıdan gelip katılan Çin ile 1980’lerden bu yana parlayan! Endonezya ve Meksika ile Türkiye hala kıskacın içindeki diğer göze çarpan ekonomilerden birkaçı..

Peki neden böyle bir kıskaç var ve bundan kurtulmak zor mu? İsterseniz yanıtımıza önce ekonomik büyüme yaklaşımı ile başlayalım.

Ekonomik büyüme ülkenin yarattığı değerlerde yüzdesel artış demektir ama yalın hali ile yanıltıcı bir göstergedir. İşletmelerde olduğu gibi, üretim kapasitesi küçük olan ülkelerin hızlı, büyük olanların ise yavaş büyüdükleri çoğu zaman gözlemlenmektedir. Öyleyse, salt bireysel büyüme oranları yerine, onları diğer ülke ve dünya ortalamasına göre karşılaştırmalı, analiz etmeli, değerlendirmeli ve bu büyemenin diğer ülkelere göre ne kadar etken ve verimli olduğunu ortaya koymalıyız. Öte yandan sadece ekonomik zenginleşme değil tabii burada bahsettiğimiz, aksine, çok daha anlamlı olan hukuk, ekonomik özgürlük, uluslararası ticaretin gelir yaratma etkisi, insan sermayesi ile süslenmiş bir zenginleşme....

....

Son dönemde özellikle ekonomistler ve kamu yönetimi uzmanları Orta Gelir Tuzağı’nın bir nedeni olarak kurumsal yapının etkinliği tartışmaya açtı. Tartışmanın temel çatısını ise kamu kurum ve kuruluşlarının etkin işleyişinin ilgili gelir tuzağını aşmada son derece fazla etkiye sahip olduğu analitik olarak ta sunuldu. Massachusetts Teknoloji Üniversitesi (MIT, Boston-ABD) profesörlerinden Daron Acemoğlu’nun bu özellikteki kurumsallığın ulusların düşüşe geçmemesi için bir önşart olduğunu belirten çalışmalarını da dikkatle takip etmek lazım (Ulusların Düşüşü, Daron Acemoğlu & James Robinson…. Çeviren: Faruk Rasim Velioğlu). Acemoğlu yaklaşımında kapsayıcı ekonomik kurumların piyasaların gelişimine yol açtığını ve daha etkin kaynak tahsisini sağladığını vurgulamaktadır.

Sadece ekonomi bakışı açısı ile değerlendirilen Orta Gelir Tuzağı’nın grafiği, 1960 ve 2008 yıllarındaki analize tabi ülkelerin kişi başı milli gelirlerinin ABD gelirine göre oranını göstererek bu oranları baklava dilimlerine bölmüştür. Dilimlerin sınırları içinde kalan alanlar ise ilgili tuzağın bölgesi olarak simgelenmiştir (Bu karşılaştırmayı ayrıca güncel rakamlarla da ele aldık ve 2008’deki fotoğrafın hala geçerli oldıuğunu gözlemledik).

Bizim gibi orta gelirli ülkelerin doğal amacı önce yukarı (kuzeye doğru) giderek orta gelirden yüksek gelire çıkmak, daha sonra da sağa kayarak en yüsek gelirli sınıfa geçmek. Bunun böyle kolay olmadığını Syracuse Üniversitesi’nde yazmış olduğum doktora tezinin sayısal sonuçları ortaya koyuyor. En basitiyle, analizler, örneğin, ortalama %4.5-5 büyüyen Türkiye ekonomisi gibi orta gelirli ülkeler, eğer böyle devam ederse, yüksek gelir grubunu yaklaşık 130 yıl sonra yakalayabileceklerdir (catch-up effect) sonucunu ortaya çıkardı.

Öyleyse, bu süreyi kısaltmak için atılacak adımlar ve yapılması gereken ödevler neler olmalıdır sorusunun yanıtını arayalım. Araştırmamda önce bu ödevlerin içermesi gereken etkenleri sıraladım:

  • İnsan sermayesi

  • Politik rejimin içeriği

  • Kurumsal yapının etkinliği

  • Oy davranışları

  • Uluslararası ticaret açıklığı kanalıyla (fakirleştiren) büyüme

  • Finansal şoklara karşı direnç (döviz, banka, dış borç ve enflasyon temelli)

  • Ekonomik birlik üyeliği ve karşılaştırmalı avantajları

  • Tarımsal işgücünün sanayi ve hizmetlere kayması ve üretkenlik sorunu (hep ucuz işgücü arama ve fırsatçılığı)

  • Etnik farklılıklar ve gelir dağılımındaki bozukluklar ve sosyal sermaye....

Başta kapsayıcı ekonomik kurumlar devamında ise yukarıda belirtilen tüm etkenlerin kaynaşımı, ama en iyi kaynaşımı, ancak bizim gibi ülkeleri bu Orta Gelir Tuzağı’ndan çıkarabilir. Bu kaynaşımı sadece piyasaya bıraktığımızda sonuç kesin olarak piyasa başarısızlığı olarak karşımıza çıkacaktır. İşte uzun zamalardan beri de yaşadığımız bu başarısızıklara harcadığımız enerji bizi o dar alanda sıkıştırmaktadır. Devlet politikaları ile bezenmiş piyasa yapıcılarının akılcı davranışı, bilinçli tüketici ve onun verdiği oy ile birleşince grafikte önce yukarı, sonra da sağ tarafa kaymanın yollarını açmış oluruz.

Tüm bunların yanında üzerinde önemle durulması gereken çok önemli bir konuda, gelir dağılımının bozuk olduğunda karşımıza çıkması olası “Düşük Gelir Tuzağı” (DGT) ya da diğer adıyla “Yoksulluk Gelir Tuzağı” (YGT) olgusudur. Türkiye, Brezilya, Arjantin, Şili ve Peru grubundaki ülkelerde bunlarla karşılaşmak şaşırtmamalı bizi.

Tuzağın önündeki sıfat – orta, düşük, yoksulluk - ne olursa olsun kaderimiz değildir onlar. Çözüm yukarıda belirtilen ev ödevlerinin tamamlanmasında yatıyor. Ev ödevlerinin sorumluları da karar vericiciler (siyasiler – devlet) ve öğrenciler (halk, tüketici, vergi veren) dir.


 

Verimli bir hafta dileğiyle!


 

Prof. Dr. Veysel ULUSOY

E-posta: [email protected]

Twitter: @ekonomikanaliz