Merkez bankacılığında yaşanan paradigma değişimi, günümüzde doğal afet, salgın gibi öngörülemeyen her gelişme sonrasında etkisini yeniden hissettirirken, son olarak Çin’de ortaya çıkan koronavirüsün para politikalarına yansıdığı göze çarpıyor. Ocak 2020 başlarında Çin Halk Cumhuriyeti’nin 11 milyon nüfuslu Wuhan kentinde başlayan yeni tip Koronavirüs’ün (COVID-19), 17 Şubat ile başlayan haftada 27 ülkede görüldüğü kayıtlara geçti. Koronavirüs’ün Çin makamları tarafından ilan edilen vaka-hasta-ölüm rakamları dikkate alındığında virüse yakalanan insanlarda ölüm oranı yüzde 2-3 arasında seyrediyor. Virüs tehlikesi, Türkiye’nin yanı başında bulanan İran’a kadar dayandı. İnsan ölümlerinin yanı sıra psikolojik ve ekonomik açıdan da dünyayı olumsuz etkileyen virüsün ekonomik ve ticari etkileri, Çin’in sınırlarını ilk bir haftada kolaylıkla aşarak, küresel ekonomik büyümeyi ve ticareti tehdit eder boyuta geldi. Peki koronavirüs küresel ekonomiyi nasıl etkiler? Çin ekonomisi koronavirüsten nasıl etkilenecek? Virüsün Türkiye’ye etkisi nasıl olacak? Çin pazarında yaşanan açık, Türkiye gibi ülkeler fırsat oldu mu? Virüsten Kahramanmaraş’taki hangi sektörler olumlu ya da olumsuz etkilecek? İşte bütün bu sorularımızı gazetemiz köşe yazarı aynı zamanda KİPAŞ Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomist Hikmet Gümüşer yanıtladı. Gümüşer, virüsün ekonomik tehdidinden önce, insanlara olan etkisinin konuşmanın daha insancıl olacağına vurgu yaptı.

İşte Hikmet Gümüşer ile yaptığımız röportajın detayları;

“EKONOMİK TEHDİDİNİ KONUŞMADAN ÖNCE, İNSANA ETKİSİNİ KONUŞMAMIZ LAZIM”

Çin’den dünyaya yayılan bir tehlike var, o da koronavirüs. İnsanların ölümüne sebep olmasının yanı sıra psikolojik ve ekonomik açıdan da dünyayı olumsuz etkilerken, paniğe sebep oldu. Ekonomi ile koronavirüs arasında nasıl bağlantı kurabiliriz?

Hikmet Gümüşer: Koronavirüs, başlı başına insanlığı tehdit eden önemli bir enfeksiyon. Bunun benzerlerini tarih boyunca örneğin veba salgını olarak Avrupa’da veya yakın dönemde SARS salgını olarak Çin’de rastladık. Herşeyden önce bu tür salgınların ekonomik faydasını veya ekonomik tehdidini konuşmadan önce bizim önceliğimiz insanı konuşmamız lazım. Çünkü ekonomi bir insan bilimidir, insanın olmadığı yerde ekonomi oluşmaz. Dolayısıyla son zamanlarda Çin’de yaşanan virüs hadisesinden dolayı Çin ekonomisi bu kadar düşecek, Avrupa ekonomisi şu kadar küçülecek, global ekonomi böyle etkilenecek gibi ifadeler oldukça acımasız. Sonuçta ortada 2 bin 750 Çinli, 7 tane İranlı ve 3 tane de İtalyalı ölen insan var. Sonuçta insan sağlığını bu kadar kısa bir sürede tehdit eden virüsle karşı karşıyayız. Öncelikle bunun sağlık çözümleri üzerine kafa yormak zorundayız. Bu salgının aşısının geliştirilmesiyle ilgili ülkelerin kafa kafaya verip, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konuda ciddi çalışmalar yapıp, bu tehdidi ortadan kaldırması gerekiyor. Yaptığımız şeyden emin olduktan, vicdanlar rahatladıktan sonra ekonomik gelişmelerini tartışabiliriz.

“BÖYLE BİR DURUMDA NEYİN EKONOMİSİNDEN BAHSEDEBİLİRSİNİZ?”

Virüs tehlikeli bir boyuta ulaşıyor fakat bazı ülkelerde ekonomik açıdan özellikle Çin’de yaşanan boşluğun doldurulmasına yönelik olumlu beklentiler var. Bu beklentileri nasıl yorumluyorsunuz?

Hikmet Gümüşer: Gerçekten doğru okumamız gerekiyor, her geçen gün yeni bir gelişmeyle karşı karşıyayız. İtalya’da geçtiğimiz hafta herhangi bir karantina yoktu, İtalya’da karantina gündemde, İran’a sıçradığıyla ilgili bilgiler vardı ama bu kadar büyük boyutta olacağı bilinmiyordu. Oradan Irak sınırına sıçradı, İran, Irak’a, Türkiye, İran’a sınır kapılarını kapattı. Son derece tehlikeli bir boyuta ulaşıyor. Bir yandan evet bazı ülkelerin işine yarayacak, Çin pazarı bizler gibi güvenli, jeopolitik konumu olan ülkelere kayacak diye seviniyoruz ama bir yandan da işçi çağırmayan fabrikalar ya da marketlerden alışveriş yapmayan insanlar, sokakta gezinmeyen, kepenk açmayan dükkan sahipleriyle karşı karşıyayız. Böyle bir durumda neyin ekonomisinden bahsedebilirsiniz? Dolayısıyla burada kısa vadeli vurgun, kısa vadeli kazanç gibi düşünceler çok yanlış.

“HAZIR GİYİM, ÇELİK VE KİMYA SEKTÖRLERİ İÇİN ÖNEMLİ BİR FIRSAT”

Koronavirüs ile birlikte Çin pazarında meydana gelen açığı Türkiye’nin kapatacağına yönelik yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi sektörler için fırsat doğdu?

Hikmet Gümüşer: Biz burada Türkiye olarak bir şeyin acısını çekiyoruz. O da, bunca yıldır kendimizi ithalatla biraz tembelleştirmişiz. Çin’in böyle bir üretim problemi yaşaması, çünkü dünyanın fabrikası diye geçiyor, aslına bakarsanız bazı sektörleri olumlu etkiledi ama bazı sektörleri de olumsuz etkiledi. Örneğin fermuar, çıt çıt gibi hazır giyimde çok fazla kullanılan eşyaların birçoğu Çin’den ithal ediliyordu. Bunların üretimi ülkemizde çok zayıf, bunun gibi örnek verebileceğimiz hammadde ya da yardımcı hammadde dalında Çin’den ithal ettiğimiz çok fazla ürün var. Dolayısıyla biz bazı ürünlerde ithalat değil de kendi kendine üretim metodunu benimseyebilmiş olsaydık, bugün belki Türkiye’ye olan ilgiler çok daha anlam kazanırdı. Türkiye burada çok daha avantajlı olurdu. Şuan da Türkiye’de özellikle olumlu anlamda salgından etkilenecek sektörler olarak hazır giyim, çelik ve kimya sektörlerini örnek gösterebiliriz. Bu sektörlerde ciddi bir ihracat artışı bekleniyor. Özellikle çelik ve kimya sektöründe. Çelik sektöründe artış beklenmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi şu; Çin, dünyanın çelik üretim ülkelerinden bir tanesi ve artık oradaki fabrikaların üretim arzı azaldığı için dünya üzerindeki çelik talebi başka ülkelerden karşılanıyor. Bunların içerisinde bizim ülkemizde var. Düşünün ki Türkiye şuan da Afrika’ya, Filipinler’e, Tayland’a, Hong Kong’a demir ihraç eden bir pozisyona gelmiş durumda. Ve çelik ihracatçılarımız ilk defa girdiler bu pazara. Bu bir fırsattır, çelik sektörü bu fırsatı çok güzel değerlendiriyor. Aynı şekilde kimya sektörü de güzel değerlendiriyor.

“BU FIRSATI TÜRK İHRACATÇISININ İYİ DEĞERLENDİRMESİ LAZIM”

Kahramanmaraş için tekstil çok önemli, yaşanan gelişmelerin kentin tekstil sektörüne etkisi nasıl olur?

Hikmet Gümüşer: Kahramanmaraş ekonomisini konuşuyoruz, dolayısıyla tekstil çok önemli. Tekstilde özellikle hazır giyim dalında olumlu sinyaller var, hazır giyim ihracatının artacağına yönelik beklentiler var ama burada da şöyle bir durumla karşı karşıyayız. Hazır giyimde kapasiteler zaten neredeyse dolu. Yani siparişleri var firmaların, Avrupa pazarına çok yakınız, Avrupalı büyük giyim eşyası üreticilerini pazarlarına çok yakınız ve bugüne kadar bu avantajımızı çok iyi kullandık. Konfeksiyonda oldukça usta bir hale geldik, üretimi gerçekten öğrendik. Dolayısıyla şu anda boş olan ufak bir kapasiteyi dolduracağız bu fırsatla. Ama bunun yararı ne olacak? Sonuçta canlı bir talepten bahsediyoruz, bu konfeksiyoncuların üretimi için ihtiyacı olan iplik ya da kumaş gibi ham maddeler ülke içerisinde kullanılacak, biraz daha bu ürünleri üreten üreticilerin satışlarının artacağını bekliyoruz. Çünkü Çin gibi ya da Uzakdoğu gibi hem lojistik süresi uzun hem de virüs tehdidiyle boğuşan bir ülkeden hiç kimse mal almak istemiyor. Genelde uzun bir süre boyunca üzerinde Made in China yazan ürünlere karşı olumsuz bir algı oluşacak gibi görünüyor. Bu fırsatı Türk ihracatçısının iyi değerlendirmesi lazım.

“ÇİN’E MAL SATARAK GEÇİMİNİ SAĞLAYAN SEKTÖRLER OLUMSUZ ETKİLENECEK”

Peki bu virüsten Kahramanmaraş için olumsuz etkilenecek sektörler var mı?

Hikmet Gümüşer: Olumsuz etkilenecek sektörler de var. Çünkü bugüne kadar pazarı Çin olan, Çin’e çok fazla mal satan, oraya mal satarak geçimini sağlayan sektörler olumsuz etkilenecek. Özellikle doğal taş ve maden sektörü. Mermer, traverten gibi ürünlerin yaklaşık 750 milyon dolar gibi ihracat hacmi var Çin’e. Şuan da siparişleri neredeyse durmuş durumda hatta Çin’ede düzenlenecek bir fuar vardı, ona gidemiyorlar. Nisan’da Avrupa’da düzenlenecek fuar vardı, orada Çinli alıcılarla tanışacaklardı ama Çin’den hiç kimse gelmiyor. Oldukça sıkıntılı bir durumda bu sektörlerimiz. Ama hepsinin neticesinde biz bu sene Türkiye’nin ihracatını 200 milyar dolarlara çıkarmasını bekliyoruz. Bu gerçekten bir fırsat, bunu doğru değerlendirirsek, yerli üretim sektörüne gereken desteği verirsek, yurt dışı tanıtımlara gereken önemi verirsek biz 200 milyar dola hedefine ulaşabiliriz.

“TÜRKİYE’NİN İRAN’LA İHRACATI OLDUKÇA ZAYIFLAMIŞTI”

Virüs yanı başımızdaki İran’a kadar geldi, İran’da Türkiye’nin en fazla etkileşiminin olduğu ülkelerden bir tanesi. Şuan sınır kapılarımız kapatıldı. İran, Türk ekonomisini nasıl etkiler?

Hikmet Gümüşer: Şuan da İran’ın bütün şehirlerinde görünen bir salgınla karşı karşıya değiliz. Kaldı ki Çin’de de aynı şekilde bir durum var. Çin’de Wuhan şehrinde başladı ama örneğin Kuzey Doğu ya da Kuzey Batı illerinde virüse rastlanmamış durumda. Bunlar karantinayla çözülebilecek olan problemler. Ben Türkiye’ye sıçramasını beklemiyorum, aynı zamanda Türkiye’nin İran’la ihracatı oldukça zayıfladı.  Çünkü dolar yasağı birçok ihracatçıyı korkutuyor. Hiç kimse sicilinde İran’a ihracat yapan firma olarak anılmak istemiyor. Bu durumda ihraç edilen ürünün bedelini nasıl tahsil etti sorusu akıllara geliyor ki, bunların hepsi bir muamma. Bunlar zaten Türkiye’nin İran’la olan münasebetini oldukça azaltmıştı.

“BEN TÜRKİYE’YE YAYILACAĞINI BEKLEMEYENLENDENİM”

Türkiye’de iş dünyasında da tedirginlik olduğu gözlemleniyor, Türkiye’de virüsün görülmesiyle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Hikmet Gümüşer: Türkiye’de Sağlık Bakanlığı ciddi önlemler aldı, İnşallah bir problemle karşılaşmayacağımızı düşünüyorum. Türkiye olarak böyle bir virüsün yayılmamasını önemsiyoruz, her gün önlemler alıyoruz. Örneğin ben dün havalimanındaydım, şuan maske takma oranı yüzde 20’lerde diyebilirim, insanların yüzde 20’si maske takıyor. Herkesin bu konuyla ilgili bir bilinci var. Sonuçta büyük bir vaka olduğunda hastanelerin birinden illa ki haber çıkıyor. Daha fazla yayılmaması için herşey yapılır. Ben Türkiye’ye yayılacağını beklemeyenlendenim açıkçası.

“KİPAŞ OLARAK MAALESEF İTHALAT GERÇEKLEŞTİRMEKTE ZORLANIYORUZ”

Kahramanmaraş’ın en büyük, Türkiye’nin ise sayılı firmalarından birisi olan Kipaş’ta görev yapıyorsunuz. Bu virüs Kipaş’ı nasıl etkiledi, ya da etkileyecek?

Hikmet Gümüşer: Kipaş da sonuçta ağırlıklı olarak tekstil sektöründe faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla şuan da Çin’deki virüs salgınından dolayı olumlu ya da olumsuz manada etkilenen bir sektörümüz yok. Gelişmeleri değerlendiriyoruz, herşeyden önce Çin’den bize fırsat doğdu, biz artık üretim yapalım gibi bir düşüncede değiliz. Kısa vadede vurgun yapan firma pozisyonuna asla düşmek istemiyoruz. Çin’le hem ithalatta hem de ihracatta önemli bağlantılarımız var. Maalesef bazı ithalatlarımızı şuan gerçekleştirmekte zorlanıyoruz, mecbur almak zorunda olduğumuz ham maddelerde mutlaka sağlık sertifikası sorguluyoruz. Bunların virüsün yayıldığı bölgelerden olmamasına dikkat ediyoruz. Bizim için belki de Çin virüsünden ziyade, virüsün İtalya’ya yayılması oldukça etkileyeci olacak. Bunun etkilerini şuan gözlemleyemiyoruz ama özellikle Kahramanmaraş ve Türkiye’deki iplik üreticilerinin ihracat pazarı olan Kuzey İtalya bölgesinde virüsün bazı ilçe denilebilecek bölümlere yayılmış olması, insanları sokağa çıkmaya, tüketim yapmaya, fabrikaların üretim yapmasına, festivallere, konserlere ya da sinema etkinliklerine kadar hepsini durdurmuş durumda. Bu durumda ihracat pazarını biraz daraltacak gibi görünüyor.

“ENFLASYONDA HEDEF TUTMAYACAK, FAİZ İNDİRİMİ DEVAM ETMEYECEK”

Merkez Bankası’nın da para politikasında koronavirüse vurgu yapıldı, dış ticaret ve emtia fiyatlarında tehlike olacağına yönelik. Merkez Bankası sizce nasıl bir tavır takınacak?

Hikmet Gümüşer: Merkez Bankası’nın gelecek dönemlerde faiz indirimlerine ara vereceğini düşünüyorum. Çünkü faiz düşerse enflasyon düşer öngörüsü tutmayacak gibi duruyor. Türkiye’de maliyet tabanlı bir enflasyon var ve şuan da Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz çok aşağılarda olduğu için mevduat sahiplerine verilen reel faiz neredeyse negatife düşmüş durumda. Reel faizin pozitife çıkması için enflasyonunun düşük kalması lazım, enflasyonun düşük kalması için de nihai, bitmiş mamülün fiyatının ucuz olması lazım. Bu da ithalat maliyetinin düşürülmesiyle mümkündür. Ama bu kur seviyelerini görüyorsunuz, sene başından bu yana ciddi anlamda değer kaybetti Türk varlıkları. Dolayısıyla gelecek toplantıda faiz indirimi beklemiyorum kesinlikle. Aynı zamanda koronavirüsünün etkileri, genel olarak dünya üzerinde talebi düşüreceği için petrol maliyetlerini aşağı çekeceğini, Türkiye’nin cari açığını, ithalatını en çok aşağıya çeken faktörlerden birisi petrol olduğu için böyle bir öngörüde bulundular. Fakat, evet petrol azalıyor ama başka yerlerdeki fiyatlar artıyor. Çin’e giden konteynerler geri dönemiyor virüsten dolayı. Boşaltım yok konteynerlerde, mecburen ihracat yapmak isteyen kişiler boş konteyner elde etmek için eskisine oranla destinasyona bağlı olarak yüzde 5 ile 25 arasında daha fazla ödemek zorunda kalıyorlar. Bu kez de mamul fiyatı artıyor veya petrol fiyatı küresel ölçekte çok fazla artmayacak ama kurların yükselmesinden dolayı nihai mamülün fiyatı artacak. Örneğin, giydiğimiz pantolon ya da gömlek gibi ürünlerin kumaşlarını önceden sattığımız fiyatın çok daha üzerine satmak zorunda kalacağız. Dolayısıyla bir mağazaya gittiğinizde 35 TL’ye aldığınız gömleği artık 45 TL’ye almaya başlayacaksınız. Bu da enflasyon sepetini yükseğe tırmandıracak. Dolayısıyla enflasyonda hedefin tutmayacağını, dolayısıyla faiz indirimin devam etmeyeceğini düşünüyorum.

“ÇİN TİCARET SAVAŞLARINDAN BELKİ DE EN AZ YARA ALARAK ÇIKAN ÜLKE”

Dünya ekonomisine bakarsak, ABD ile Çin arasında ticaret savaşları vardı, yaşanan bu gelişmeler nasıl değişikliklere gebe olacak?

Hikmet Gümüşer: Dünyanın bir önceki yıldan daha iyi veya en azından aynı olabilmesi için küresel ölçekte minimum yüzde 3,5 büyümesi lazımken, geçtiğimiz sene yüzde 2,8 büyüdü. Dünya ekonomisinde bir yavaşlama söz konusu ve bunun en önemli sebebi Amerika ile Çin arasındaki ticaret savaşları, Avrupa’da yaşanan Brexit hadisesi gibi olaylar. Virüs hadisesi evet belki ciddi bir etki yaratacak ama buna yönelik aşının geliştirileceğini düşünüyorum. Öyle tahmin ediyorum ki Nisan ya da Mayıs ayında Çin bu konuda bir aşı geliştirdiğini duyuracak. Artık 2020 yılında yaşıyoruz, SARS virüsüne karşı nasıl aşı geliştirildiyse aynı şekilde koronavirüs için de aşı geliştirilecek ve Çin yeniden üretim şartlarını döndürmeye başlayacak. Çin, üretim konusunda usta olmuş bir ülke, işsizliği yenmekte usta olabilmiş bir ülke. Bugün 1,8 milyar nüfusa refah yaşatabilmek kolay birşey değil. Bunun da en önemli ustalığı Çin’in karlı-karsız, yüksek-düşük teknoloji demeden birçok konuda üretim üssü olabilmiş olması başarısı. Ticaret savaşlarından belki de en az yara alarak çıkan ülkelerden bir tanesi oldu. Nisan sonundan itibaren bu kara bulutların dağılacağını düşünüyorum. Yeni bir aşının geliştirip, ekonomisini toparlayıp eski gücüne kavuşacağına inanıyorum. 2020 yılının en fazla 2019 kadar iyi olmasını bekliyorum. Umarım daha kötü olmaz.

“İNSANLARIN TEHLİKE ALGISI EKONOMİYİ KIRILGANLAŞTIRIYOR”

Küresel ve ulusal düzeyde ekonomi neden bu kadar kırılgan? Salgınlar ya da örneğin Suriye’de yaşanan iç savaş ortamı, bu tip gelişmeler ekonomiyi neden etkiliyor?

Hikmet Gümüşer: Sonuçta bugün ben Türk’üm, İsrailli’den pamuk alacağım zaman neden Türk lirası ya da İsrail’in kendi yerli parasıyla konuşmuyorum, adamla dolar konuşuyoruz. Veya Mısırla, ya da Çin’le. Neden  Yuhan ticareti yapmıyoruz, neden Rusya ile Ruble ticareti yapmıyoruz. Demek ki dünya üzerinde herkes tarafından değer gören bir para birimi var, o da dolar ve euro gibi paralar. Bu paralar, yani Amerikan Merkez Bankası’nın çıkardığı dolara bu kadar önem atfedilmesinin bizler gibi ülkeler için bir kırılganlık sebebi haline gelmesine kırılganlık diyoruz. Asıl kırılganlık ekonominin dolara çok bağlı olması, dolardaki hareketin doların değerini de etkileyecek olan bir çok hareketin aslında o ülkenin ekonomisine verdiği tahribatla alakalı bir şey. Bu sadece Türkiye için geçerli değil, Hindistan için de geçerli, Meksika için de geçerli, Güney Afrika için de geçerli. Buna dolara karşı kırılgan ekonomi deniliyor. Koronavirüs oldu, neden bizim borsamız da dahil birçok borsa zarar etti, neden birçok borsada geriye çekilme etkileri var. Bunun sebebi çok açık. İnsanlar güvenli varlıklara girmek istiyorlar. Altın almak istiyorlar, dolar almak istiyorlar, dövizde kalmak istiyorlar Bu çok doğal bir savaş ve kaçış psikolojisidir. Kendinizi bir savaşın içinde düşünün, bütün birikiminizin Türk lirasında olduğunu düşünün ne yaparsınız. Gidip borsadan hisse satın almayı mı, yoksa hemen kuyumcunun birinden altın alayım, 2050 yılında bile değeri olacak olan dolara mı yatırayımın hesabını yaparsınız. Şuan da dünya genelinde tipik olarak bu ortaya çıkıyor. İnsanlar borsadan, tahvilden çıkıyor onun yerine dövize, altına, borsaya hücum ediyorlar. Dünya genelinde yabancı para bilimleri arasında oranlara bakıldığında 3 defa faiz indirime maruz kalsa da hala en yüksek faizi veren para biri dolar. O yüzden insanlar dövizi tercih ediyorlar. Bu yüzden ekonomi kırılgan, tamamen insanların tehlike algısıyla ilgili bir durum.

Röportaj: Ahmet Güneçıkan

Editör: Mahmut Beyaz