Önce ekmekler bozuldu,

sonra her şey...

çünkü yeryüzünde savaş vardı.

İnsanlar sebebini bilmeden, düşünmeden ölüyor, öldürülüyorlardı….

savaş kelimesi dünyanın her yerinde en çok kullanılan söz olmuştu,

radyolarda marşlar, nutuklar şaşkın insan sürülerinin üzerine savruluyor,

gazeteler korkuyla okunuyordu….

tramvaylar, vapurlar sabahları, akşamları tıklım tıklım, daima aceleci, sinirli, teláşlı bir kalabalığını şehrin bir ucundan öteki ucuna taşıyıp duruyorlardı…..

……….

Oktay Akbal’ın İkinci Dünya Savaşı’na girdik gireceğiz kuşkuları içinde çırpınan bir İstanbul’da yazmak, yaratmak tutkusuna kendini kaptırmış on sekiz-yirmi yaşlarındaki bir gencin yaşantıları, düşleri, aşkları, umutlarını anlatan (ilk) kitabının adı “Önce Ekmekler Bozuldu”.

Günümüzde savaşların konumunu küçüklü büyüklü yaşadığımız ekonomik krizler aldı. Özellikle de gelişmemiş ve gelişmeye aday ülkelerde yaşananlar... Önce ekmek tartışılıyor, fiyatıyla, gramajıyla.. Toplumun genetik yapısına öyle işlemiş ki, yetkililer bile onun fiyatını baskılamak için kararname niteliğinde bildirilerle ekmeği “1 Lira” seviyesinde tutmanın ne kadar önemli, ne kadar ileriye bir yatırım olduğunun vurgusunu yapıyorlar.

Neden mi?

Simge de ondan….

Birincisi, sokakta bir parça ekmeği yerde gördüğümüzde aynı bayrağımıza olduğu gibi, onu alıp yüksek bir yerlere koymaz mıyız? İkincisi, simgelerin bozulması yapının temelini ve çatısını sarsar, onu korumamız gerektiğini bilir karar vericiler…

Tamir edilmesi gereken aslında ekmeğin fiyatı değil onun mayasıdır. Mayası iyi olan her “şey” kalitesini de, yapısını da sağlam tutar. Aynı insanoğlunda olduğu gibi… “mayası bozuk” deyimi de oradan gelmez mi?

Mayası sağlam ekmek sağlam bir toplumun dolaylı göstergesidir. Rekabet diye diye birbirini yiyen, komşunun kim olduğunu bile bilmeyen, kişiliği ile kazancı arasında ilişkinin derecesi negatife dönmüş insan kümecikleri ile her şey bozulmaya aday birer nesnedir. Ama burada en büyük sorumluluğu kurumsal yapı üslenmelidir.

Ekmeğin bozulmaması için günlük yaşamımızda, terör, örgüt, zam, yine enflasyon, tutuklama, ekonomik kriz, vurgunculuk, darboğaz, sorgulama, cari açık gibi kelimelerin kullanımını hayatımızdan çıkarmamız, bunların yerine dokuya işleyen sanat gibi, tarım gibi, teknoloji gibi yapıları konuşmamız gerekmektedir.


 

Verimli bir hafta dileğiyle!


 

Prof. Dr. Veysel Ulusoy

@ekonomikanaliz