Geçtiğimiz günlerde bir işadamı ağabeyimiz, “2014 yılında işsizlik %10,5 seviyesine geldiğinde Türkiye Odalar Birliği’ne toplantıya çağrıldık ve işsizlik rakamının nasıl düşürülebileceğine dair düzenlenen çalıştayda fikirler ürettik. Şimdi ise işsizlik neredeyse %15’i bulacak ama kimse gerçekçi bir çözümden bahsetmiyor” şeklinde serzenişte bulundu. Gerçekten de toplumumuzda iç huzuru, sosyal adaleti ve refahı ciddi anlamda tehdit eden işsizlik bir çığ gibi büyüyor ve bunu hiçbir şekilde aşağı çekemiyoruz.

***

2018 ocak ile 2019 Ocak karşılaştırıldığında tarım sektöründe çalışan sayısı yaklaşık 290.000 kişi, inşaat sektöründe çalışan sayısı ise 340.000 kişi seviyesinde azalma kaydetmiş. Daha birçok sektörde istihdamda azalma var ve maalesef işten çıkarmalar oldukça sıklaşmaya başladı.

***

Market raflarında temel gıda maddelerinin dahi %30’a yakın zamlandığı şu anki ülkemiz ekonomik şartlarında, bireyin işsiz kalması kadar olumsuz bir hadise yoktur. İşsiz birey gelir elde edemez, haliyle harcayamaz. Harcama olmazsa üretici mal üretiminde frene basar ve sabit maliyetlerini kısmak adına işçi çıkarır. Böylece işsiz birey sayısı artışa geçer. Ayrıca işsiz bireyler için hazineden ödenen işsizlik maaşları bütçeyi zorlar ve bütçe açığı da artışa geçer. “Ne güzel harcama olmazsa enflasyon düşer” de diyemiyoruz çünkü bizim enflasyonumuz talep kaynaklı değil, maliyet kaynaklı. Yani yükselen döviz kurları üreticinin maliyetini ve dolaylı olarak satılacak ürünün fiyatını arttırıyor.

***

Ne zaman işsizlik konusu açılsa işveren kesimi klasik cevabı verir: “Kardeşim işsizlik var diyorlar ama biz işçi bulamıyoruz!” Şu sıralarda gerçekten de böyle bir durum var mı tartışılır ama bazı sektörlerde -özellikle işsizliğin yoğun yaşandığı 15-24 yaş arası kesimde- iş beğenmeme halini de görmezden gelemeyiz. Özellikle tarım sektöründe bu durum yaşanmaktadır.

***

Babasından kendisine kalan bahçeyi ekip biçmek ve neticesinde ürün üretmek yerine, çiftçi sıfatını yadırgadığı için arazisini satıp parasıyla sırf statü uğruna lüks araba alan örnekler çoğalıyor maalesef. Bu gidişle kırsal alanlar, köy öğretmeni/imamı dışında genç nüfusu olmayan yerler haline dönecek ve tarımda sadece ürünü değil artık know how’ı bile ithal edecek duruma geleceğiz. Toplam işgücünde tarımın aldığı pay aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere gittikçe daralmaktadır.


Türkiye, nüfusu hızlı artan bir ülkedir ve her geçen yıl iş piyasasına TÜİK’in yeni hesaplama yöntemine göre 300.000 ila 400.000 arası yeni kişi eklenmektedir. Bu kadar artan işgücünü iş sahibi yapamazsak işsizlik daha da artacaktır. Önemli bir istihdam kalesi olan inşaat sektöründe yaşanan gerileme uzun süre iyileşecek gibi görünmüyor. İşgücünü sürekli hizmetler sektörüne kaydırmak ise 2023 hedefleri olan ülkemiz açısından pek akıl karı değil. Hedeflerin gerçekleşmesi için istihdamın imalat sanayiinde ve tarımda yoğunlaştırılması gerekir.

***

Endüstri 4.0 uygulamalarını ve tüm iş safhalarında dijital dönüşümü konuştuğumuz şu günlerde iş gücünü doğru alana kaydırmakla ilgili orta vadeli uygulanabilir programlar geliştirmeliyiz. Bu politikalardan birisi tarım sektörünün canlandırılması ve bu sektörde iş olanaklarının çoğaltılması olabilir. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.