Geçtiğimiz hafta ekonomimize dair bir takım olumlu gelişmelerin yaşandığı bir haftaydı. Bu gelişmelerin başında, Mayıs ayında cari işlemler dengesinin 2003 yılından bu yana ilk defa fazla vermesi, Haziran enflasyonun %15 seviyesine düşmesi ve Nisan işsizlik oranının %13’lere gerilemesi yer alıyordu.

***

Rekor seviyeleri yaşadığımız enflasyon, işsizlik gibi göstergelerde böylesi gerilemeler ilk etapta olumlu karşılansa da, gerilemeler, kalıcı çözümlerle gerçekleşmediği için piyasanın tepkisi nötr oldu. Yaşanan olumlu hava aslında baz etkisi, düşük üretime bağlı düşük ithalat, mevsimsel etkiler gibi sebeplere dayanıyor. Eğer faizler düşmez, yatırımlar, kapasite kullanım oranları artmazsa istihdam sorununu aşamayız. Kur seviyelerini aşağı çekemezsek nihai ürünün maliyetini ve dolayısıyla satış fiyatını düşüremeyiz.

***

Ekonomimiz şu anda 3 konuda sorun yaşamaktadır. Bu sorunları kısaca özetleyelim.

  1. Dalgalı, önemli seviyede düşüş ve yükselişler yaşayan döviz kuru. Döviz kurunun hareketli olmasından dolayı hammadde alımı, günlük ödemeler, tahsilatlar, satış kararları gibi birçok ticari aktivite yavaşlama trendine giriyor. Ayrıca dövizdeki ani dalgalanmalar bireylerin dövizi bir yatırım aracı olarak görmesine yol açıyor. Şu sıralar bireylerin bankalarda bulunan döviz mevduatı 115 milyar dolar seviyesinde ki bu rakam şirketlerin döviz mevduat rakamından (105 milyar dolar) bile daha fazladır. Döviz mevduatların toplam mevduatlara oranı %54 seviyesindedir ve bu oran Türkiye tarihindeki en yüksek seviyelerden biridir.

Döviz mevduata bu denli yöneliş, döviz kurunun yüksek seviyede kalmasına, üretim maliyetlerinin yükselmesine, enflasyonun ve dolayısıyla faizin yüksek kalmasına, merkez bankası döviz rezervlerinin azalmasına ve en önemlisi bireyleri TL tasarruftan uzaklaştırıp yerli paranın değersizleşmesine sebebiyet veriyor.

  1. Şirketlerin döviz açık pozisyonlarının yüksek olması ve bankalardaki sorunlu krediler. Şu anda ülkemizde faaliyet gösteren şirketler neredeyse bankalar kadar borçlu durumda. Vadesi 1 yıl içinde gelecek toplam kredi borcumuz tam olarak 175 milyar usd ve bunun 78 milyar usd’sini özel sektörün kredi + ithalat + prefinansman borçları oluşturuyor. Buradaki en büyük sıkıntı özel sektörün döviz borcuna karşılık döviz mevduatının olmaması yani döviz açık pozisyonunu olmasıdır (Tablo:1). Döviz cinsi krediyi kapatabilmek için açığını kapatmak isteyen borçlu yeniden döviz cinsinden borç talep edecektir ve bu durum döviz talebinin daha uzun bir süre canlı kalacağını bize göstermektedir.


Tablo:1 (Tüm yıllara ait borçluluk- durumu)

Ayrıca bir diğer problem ise, özel sektörde kredi borcu en yüksek kesimin ağırlıkla kriz yaşayan sektörlerde olmasıdır (Tablo:2). Bu durum bankacılık sektörünün daha ihtiyatlı davranmasına sebep olduğu için kredi büyümesinin yavaşlamasına ve neticesinde yatırımların azalmasına yol açmaktadır.

Tablo:2


 

Ekonomimizde yaşadığımız 3.temel problemi bir sonraki yazıda ele alalım. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.