Çocukların, okul öncesi eğitimden etkin şekilde yararlanmalarını sağlamak, okul öncesi eğitimin, hem nicelik hem de nitelik yönünden gelişmesini desteklemek ve anne-babaların daha sağlıklı ve bilinçli bir şekilde çocuk yetiştirmeleri için, eğitimsel destekler sunmak amacıyla 1981 yılında Turhan Özüduru tarafından temelleri atılan Yaşam Paylaşım Anaokulları, eğitimdeki kaliteyi her geçen gün yükseltiyor. Eğitim ve yayın alanında; özgün, kişilikli, bilimsel ve etik değerlere sahip çıkan tavrını koruyarak, gelişmelere katkı sağlayan öncü kimliğini sürdüren YA-PA Anaokulları Kahramanmaraş Şubesi ‘Veli Seminerleri’ adı altında ‘Teknoloji Canavarları’ konulu eğitim semineri düzenledi. Hatır Durağı’nda gerçekleşen seminere Yaşam Paylaşım Anaokulları Kurucusu Turhan Özüduru, Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mustafa Yılmaz, Onikişubat İlçe Milli Eğitim Müdürü Enver Gökşen’in yanı sıra veliler ve çocuklar katıldı. Seminerde Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Elif Küçükoğlu anne ve babalara yönelik eğitici bir sunum gerçekleştirdi. Oldukça faydalı bilgilerin yer aldığı programda çocuğun eğitimdeki gelişiminde anne ve babanın önemine vurgu yapıldı.

“BİRLİKTE DAHA ÇOK GÜZEL İŞLER YAPACAĞIZ”
Seminerde konuşan Yaşam Paylaşım Anaokulları Kurucusu Turhan Özüduru, çocukların olumlu yetişmesi ve olumlu davranışlar kazanabilmesi adına olumlu modeller olunması gerektiğinin altını çizdi. Özüduru, sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Size özellikle teşekkür etmek istiyorum. Çünkü birincisi buraya kadar teşrif ettiniz.  YaPa 1981 yılında kuruldu. Kurulduğu günden bugüne hedefinden hiçbir zaman sapmaksızın 0-6 yaş çocukların eğitimine yönelik yayınlar yaptı. Tabii bu yayınlar sıradan yayınlar değil. Üniversitelerde hazırlandı. Bugüne kadar 25 üniversiteyle işbirliği yaptık. 500 akademisyenle işbirliği yaptık. 900 tane seminer düzenledik. 4 tane uluslararası düzeyde kongremiz var. Tabiri caizse okul öncesi eğitiminin var oluşundan var olduktan sonra eğitimin içinde kalitenin yükselmesi konusunda çok önemli katkılar sağlamış bir kurumuz. 10 yıldır da eğitim öncesi ana okulunu sürdürüyoruz. Bunun içinde Saadet Bey’e ve Özlem Hanıma çok yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü bizi Kahramanmaraş’ta gerçekten layıkıyla temsil ediyorlar. Biraz önce sözünü ettiğim 2 bin 500 çeşit kitap, 25 üniversite işbirliği, 500 akademisyenle çalışmışlığın birikimini Saadet Beylerle, Özlem Hanımlarla öğretmenlerimizle ve çocuklarımızla paylaşma üzere buradayız. Bunun için de bize bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. İnşallah birlikte daha çok güzel işler yapacağız. Çocuklarımızın olumlu yetişmesi ve olumlu davranışlar kazanması için onlara doğru modeller olmamız lazım. Bunun için babalardan özellikle rica ediyorum. Biz sizin çocuklarınıza daha iyi şeyler katabilmek adına sizlerin emrine amadeyiz. Ama lütfen sizlerde çocuklarınıza özen gösterin.”

“EĞİTİMİN PEK ÇOK DEĞİŞKENİ VE FAKTÖRÜ VARDIR”
KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, şunları söyledi: “Eğitim çok değişkenli, çok süreçli zor bir iştir. Eğitimin pek çok değişkeni ve faktörü vardır. Ancak bu iş zor olduğu kadar kutsal bir iştir. Eğitim zordur bu bakımdan pek çok değişkenin işe koşulması lazım. Sadece eski bir anlayışla artık eğitimi sürdürmek mümkün değildir. Bu zor işi başarmada böyle güzel ana okullarına ihtiyaç var ama aynı zamanda anne ve babalarında aynı şekilde sorumlulukları var. Hassaten eğitimin en zor dönemi de en ciddi yâda etkisi anlamında en kritik dönemi de okul öncesi eğitim dönemidir. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki çocuğun zihinsel, bedensel duygusal, sosyal gelişiminin yüzde 80-90’nı okul öncesi dönemde tamamlanıyor.”

TEKNOLOJİ DEĞİŞMEYE BAŞLADI”

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Elif Küçükoğlu ise anne ve babalara yönelik olan ‘Teknoloji Canavarları’ konulu eğitim seminerinde şu ifadelere yer verdi: “Her şey takoz gibi olan telefonlarla başladı. Sonra böyle biraz daha süslü olanlar geldi. Telefonumuzda oyun oynamaya başladık.   Daha sonra muhteşem bir şey oldu ve ekran renklendi. Üstüne bir de fotoğraf çekmeye başladı. Elimizde artık ne kadar basit, ne kadar görüntü kalitesi kötü fotoğraflarmış onlar ama bizim için çok büyük bir yenilikti. Teknoloji değişmeye başladı. Markalar değişti. Sonra birden bire hayatımıza bir yıldız çarptı. Ne oldu? İnternet telefona geldi. Akıllı telefonlar başladı ve aslına bakacak olursanız bütün bunlar çok hızlı gelişti. 90’lı yıllardan başladık, bugüne geldik. Evinizdeki basit telefondan, sokaktaki ankesörlü telefonlardan geldiğimiz nokta her birimizin elinde ve her birimizin evinde. Üstüne laptoplar, tabletler, okullarda akıllı tahtalar gibi birçok teknolojik uygulama. Geldiğimiz noktada elimizde akıllı cihazlar olduğunu düşündüğümüz cihazlar var. 2000 yılından sonra doğan kuşağa ‘Z’ kuşağı olarak niteliyorlar. Bunlar teknolojinin internetin nimeti içerisinde doğmuş olan çocuklar.

“ÇOCUKLARIMIZIN OYUNCAKLARI TABLET VE TELEFONLAR”
Çocuklar nasıl öğrenirler? Okul öncesi dönemde biz şunu biliyoruz; çocuklar yaşayarak öğrenirler, hayatın içinde öğrenirler, aktif öğrenirler. Biz sınıfta biliriz ki eğer eğer çocuklara bir beceriyi öğretmek istiyorsanız onlar için planladığınız etkinliğin çocuğun kendisinin gerçekleştirmesi lazım. Öğretmeninden, annesinden, babasından, çevresinden görmesi lazım. Bunu da yaşantıya dönüştürmesi lazım. Çocuğun yaşantısı içerisinde gördüğü şey şu; akşam eve geliyorsunuz babası televizyonun karşısında, annesinin elinde bir telefon sürekli birbirimizle iletişim halindeyiz. Her şeye çok hızlı ulaşabiliyoruz. Çocuklarında oyuncakları ister istemez tabletler ve telefonlar oluyor. Baktığınızda teknoloji o kadarda kötü bir şey değil. Çünkü her birimiz daha fazla ilerlemekten ve gelişim sağlamaktan bahsediyoruz. Ama diğer tarafta erken çocukluk döneminde kaybettiğiniz şeyler neler? Bilgisayarla oyun oynamaktan veya videoları arka arkaya seyretmekle birlikte kaybettikleri şey şu; bahçeye çıkmak, ağaca tırmanmak. Bunun dışında ben çocukken sokakta oyun oynadım.  Bizim çocuklarımızın böyle bir deneyimi yok. 

“ÇOCUKLARIMIZ İNANILMAZ BİR GÖRSEL BOMBARDIMAN ALTINDA
Onlar için parklar yapıyoruz. O parkların zeminleri toprak değil. Eminim ki anne ve baba olarak ta sizler böyle zeminleri düzeltilmiş,  çamur olmasın düştüğünde canı acımasın böyle yerler istiyorsunuz. Ama çocuğumuzun gelişimi açısından hiçbir faydası yok. Onların hayatlarında her şeyi kontrol altına alıyoruz. Çocuklar teknolojiye maruz kalıyorlar. Teknolojiyle büyüyorlar. Bizde maruz kalıyoruz buna ve aslında bir şekilde onların hayatlarını kontrol ediyoruz. Çağımızın teknoloji çağı olduğu bir gerçek. Hayatımızın birçok alanında bunu görüyoruz. Televizyon, tablet sınırsız biçimde herkesin elinde var. Birbiriyle oyun alışverişinde bulunuyorlar. Birbirleriyle oynadıkları oyunları konuşuyorlar ve çocuklarımız inanılmaz bir görsel bombardıman altında.  İzledikleri videolarda sürekli hareket eden sürekli sesli bol uyaranlı görsel bir malzeme ile karşı karşıyalar. Dolayısıyla bu uyaran onların dikkatlerini üstlerinde tutuyor. Eğitim alanında mutlaka katkısı var. Çünkü yapılan birçok araştırma var. 

“0-6 YAŞIN GELİŞİMİ HIZLI OLUYOR”
0-6 yaşın büyümesi çok hızlı oluyor. Yetişkin hayatında elde edeceği veya kullanabileceği birçok bilginin altyapısını oluşturuyoruz. Zihinsel gelişimin önemli bir kısmı yine bu dönemde oluşturuluyor. Çocuklar yine bu dönemde fiziksel gelişimini yeterlilik aşamasında tamamlıyorlar. Ama siz gelişimin bu kadar hızlı bu kadar önemli bu kadar büyük atılımlar içerisinde ilerlediği bir dönemde çocukları evde kapalı ortamda güvenli alanda başına hiçbir şeyin gelmeyeceğinden yüzde 100 emin olduğunuz evinizde eline tablet vererek televizyon karşısında oturtarak eğitim fırsatından bu çocukları mahrum bırakıyoruz. Ege Üniversitesinde yapılan bir araştırma var.  Velilere soru sormuşlar ve velilerin yüzde 56’sı çocuklarını günde 2 saatten fazla televizyon izlediğini söylemişler.”

Haber : Burhan Karagöz

Editör: Mahmut Beyaz