Kahramanmaraş’ta bulunan 442 aday öğretmen telekonferans sistemi ile Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı’na katıldı.

ATO Congresium´da düzenlenen toplantıda, aday öğretmenlere "Değerli meslektaşlarım" diyerek hitap eden Başbakan Davutoğlu, konuşmasını kürsüde değil, aracısız bir hoca gibi yapmak istediğini belirtti. "Başbakan olarak çok konuşma yaptım ama beni en fazla heyecanlandıran, mutlu eden, tekrar kendimi bir sınıfta hissettiren konuşma, bu konuşma" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi: "Onun için Millî Eğitim Bakanlığımızın ve hükümet olarak bizlerin eğitimde yaptığımız katkıları paylaşacak değilim. Şimdi burada sizlerle hasbihal etmemin ana odağı, bir öğretmen olarak benim yaşadığım tecrübeler ve öğretmenlerimden öğrendiğim temel mesleki sırları sizlerle paylaşmak. Hayatta üç ilişki gördüm ki ve bizzat yaşadım ki bunların üçü de var oluşsal ilişkidir, mevkiyle, makamla, unvanla sınırlı olmayan ilişkiler. Birincisi ebeveyn- çocuk ilişkisi, öyle bir ilişki ki başladığı andan itibaren kendi doğasını şekillendiriyor, o ilişkinin içine kimse nüfuz edemiyor. Bir anne ile çocuğu arasındaki ilişkiye herhangi bir tarafın nüfuz edebilmesi mümkün değil. İkincisi, eşim üzerinden tanıdığım doktor-hasta ilişkisi. Doktor-hasta ilişkisi de hiç kimsenin nüfuz edemeyeceği, bambaşka bir psikolojik bağ. Ama kendi tecrübemden, tanıdığım, bildiğim, yaşadığım ve her an yaşamaya hazır hissettiğim bir ilişki var ki o da hoca-talebe ilişkisi." 

 ‘ÖĞRETMENLİĞİN KAYNAĞI UNVAN DEĞİL, SEVGİDİR’

"Şunu da unutmamak lazım, öğrenci-öğretmen iki ayrı kategori değildir. Her öğretmen aynı zamanda öğrencidir" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Her öğretmenin öncelik vermesi gereken şey, haddini bilmek. Her an yeni şeyler öğrenmek ihtiyacı içinde olduğunu bilmek, her öğretmeni öğrenci olarak görmek gerekir. Bazen de öğrenciler size öğretir, hayatın gerçeklerini. Bazen öğrenciler üzerinden tanırsınız insanın en mahrem doğal yönlerini. Bu açıdan bakıldığından sizlere tecrübe ettiğim ve örnek aldığım öğretmenlerden öğrendiğim bu mesleğin sırlarını 3 boyutta ele almak isterim. Birincisi, öğretmenliğin, hocalığın kaynağı unvan değildir, araçlar da değildir, öğretmenliğin kaynağı, sevgidir." ‘BAŞBAKANLIK DAHİ GEÇİCİ, AMA HOCALIK BAKİ’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu günlerde, büyükelçilerin eski alışkanlık dolayısıyla, kendisine "hocam" diye hitap ettiklerini ve sonra "Sayın Bakanım" şeklinde düzelterek özür dilediklerinde, "Bir daha böyle bir şey için özür dilemeyin, bakanlık geçici, hocalık baki" dediğini anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Şimdi de söylüyorum, onurla temsil ettiğim büyük bir milletin en yüce makamına rabbim bizi nasip etti, başbakanlık ama bunu dahi söyleyerek ifade ediyorum, nihayetinde demokratik sistem içinde bir gün bu makamları bizden sonra gelenlere bırakacağız. Başbakanlık dahi geçici ama hocalık baki."

Öğretmenlik mesleğinin esasının, sevgi olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Eğer bir öğretmen insanı sevmiyorsa, sevgiyi hayatının ana eksenine oturtmamışsa, doğayı sevmiyorsa, sabah pencereyi açtığında yeni açmış çiçeğe muhabbetle bakamıyorsa, bir kuş cıvıltısı duyduğunda içinde bir var oluşsal haz, bir hürmet duyamıyorsa, öğretmenlik yapamaz. Öğretmenliğin esası ve sadece kalıcı olanı, sevgiye dayalı olandır." diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, okullara akıllı tahtaların verildiğini, iyi binalar yapıldığını anımsatarak, "Öğretmenliğin ve bu ilişkinin esasında sadece öğretmen var, öğrenci var. Verdiğimiz akıllı tahtalar, iyi imkanlar sizin mesleğinizi daha iyi yapmanız içindir, ama asla sevgiyi ikame etmek için değil" diye konuştu. Öğretmen-öğrenci ilişkisinin kalıcı bir ilişki ve sevgi olduğuna işaret eden Davutoğlu, Bakan Avcı´yla aralarında, birçok kişinin kendi döneminin Millî Eğitim Bakanını hatırlamayacağı ancak ilkokul öğretmenini hatırlayacağına yönelik bir sohbetin geçtiğini anlattı.

 “DERS, EN İLAHİ EN ULVİ VECİBEDİR”

Öğretmenlere, "Ders söz konusu olduğunda herhangi bir başka ek unsuru, kaygıyı yanınızda taşımayın." uyarısında bulunan Davutoğlu, "Ders en ilahi görevdir, ders en ulvi vecibedir. Ders söz konusu olduğunda zihninizde başka hiçbir şey olmamalı." dedi. İki kahraman öğretmenden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birinin, yolu kapanan Muş´un Kurtuluş mezrasında öğrencilerini sırtında taşıyan Cengiz Sur adlı öğretmen olduğunu bildirdi. Diğerinin ise Silopi´de görev yapan bir öğretmen olduğunu vurgulayan Davutoğlu, operasyonlar sonrasında Silopi´ye yaptığı ziyareti anımsatarak, "Tugay komutanımızdan bilgi alırken, Tugay komutanımızın muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken öğretmen hanımefendi derslerine devam etmişti. Bütün programımı bıraktım, dedim ki, ´Bu şartlarda, işte millî birliğimizin mayası burada.´ Beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda, roket atışları altında, silah sesleri arasında Silopili çocukları yetiştiriyor." diye konuştu.

‘ÖĞRETMENLİK SADECE DERSLE SINIRLI BİR MESLEK DEĞİL’

"Bugün biraz rahatsızım, kendimi iyi hissetmiyorum" diyerek derse gitmeyen öğretmenlerin, mesleğin ruhundan yavaş yavaş kopmaya başladığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, öğrencilere bulaşacak türden hastalıklar dışında hiçbir hastalığın öğretmenleri işinden alıkoymaması gerektiğini söyledi. Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde bel rahatsızlığı nedeniyle 2 ay yatağa bağlı kaldığını belirten Davutoğlu, o dönemde dahi yattığı yerden gruplar halinde öğrencilerine ders vermeye devam ettiğini anlattı. Öğretmenliğin ulvi bir görev olduğunu dile getiren Davutoğlu, dersini mazeretsiz şekilde terk eden bir öğretmenden daha fazla mahcubiyet duyduğu ikinci bir şahsın olmadığını kaydetti.  

Davutoğlu, öğretmenliğin sadece dersle sınırlı olmadığını, öğretmenin öğrencisinin ders dışı hayatını da kuşatması gerektiğinin altını çizerek, "Karneler alınıp öğrenci sizden uzaklaştığında ilişkiniz kopar. Dersi ihmal etmemenin yanında öğretmenlik mesleğinin niteliğinin ikinci bir unsuru da ders dışında öğrencilerin hayatını kuşatmaktır. Öğrenci, öğretmenini hep yanında hissetmeli. Öğretmenine her an ulaşabileceğini ve onun da kendisine ulaşabileceğini hissetmeli." dedi. Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde ders verdiği 50 Bosnalı öğrenci arasından 10´unu ülkelerinde diplomat olması için yönlendirdiğini ve özel olarak yetiştirdiğini vurgulayan Davutoğlu, bu öğrencilerden 8´inin, bağımsızlığını kazanmasının ardından Bosna Hersek´in büyükelçileri olduğunu söyledi. “ÖĞRETMENLİKTE, KURDUĞUNUZ İLİŞKİ DERSLE SINIRLI OLMASIN, HAYATI KUŞATSIN”

Başbakan Davutoğlu, salondaki aday öğretmenlere hitaben, "Arkadaşlar; öyle bir ilişki kurun ki öğretmenlikte, kurduğunuz ilişki dersle sınırlı olmasın, hayatı kuşatsın. Taziyesiyle düğünüyle mutlaka hayatı kuşatsın. Hayatın her alanını kuşattığı gibi hayatı derinliğine de sürekli şekilde kuşatmalı." diye konuştu.

 ÇOCUĞA İLERİDE ÇINAR OLACAK BİR FİDAN GİBİ BAKILMALI

Öğretmenlerin öğrencilerine ilişkin sezgileri bulunduğunu aktaran Davutoğlu, çocuğa ileride çınar olacak bir fidan gibi bakmayan öğretmenin, sağlıklı bir öğretmen öğrenci ilişkisi kuramayacağını belirterek, öğretmenlerden, öğrencilerle ilişkilerini konjonktürel veya maaş ilişkisi şeklinde değerlendirmemelerini istedi. Öğrenci-öğretmen ilişkisi coğrafi, etnik, dini ve mezhebi temele dayanmaz Öğrenci öğretmen ilişkisinin coğrafi, etnik, dini, mezhebi bir sınırı bulunmadığını aktaran Davutoğlu, öğrencisine dini, dili, mezhebi veya etnik kökenine göre yaklaşan, bu nazarla bakan öğretmenin mesleğine en büyük ihaneti yapmış olacağını ifade etti. Davutoğlu, "Karşınızdaki Müslüman olur, Hristiyan olur. Karşınızdaki Türk olur, Acem olur, Kürt olur, Alman olur, İngiliz olur. Ama hepsi size emanet edilmiş, Allah´ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı en yüce varlıklardır ve size emanettir. Bir tanesine dahi ´şu benim hemşehrimdir, şu benim akrabamdır, şu benim dostumdur, şu benim arkadaşımın çocuğudur özel muamele edeyim´ derseniz, öğretmenlik mesleğini anlamış değilsiniz demektir" değerlendirmesinde bulundu.

SEVGİ, ÖĞRETMEN İLE ÖĞRENCİ ARASINDAKİ TÜM BARİYERLERİ KALDIRIR

Malezya´da 86 ülkeden öğrencilere dekanlık yaptığını, ayrıca en az 50 ülkeden öğrencisi bulunduğunu aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti: "Başdanışmanken, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde tsunami dolayısıyla Endonezya, Maldivler ve Güney Afrika´ya bir sefere çıkmıştık. Gittiğimiz her yerde daha önceden mutlaka birileri gelir ´Hocam´ diye konuşur. Maldivler´e gidiyoruz, arkadaşlar dedi ki ´Hocam, herhalde Maldivler´de öğrencin yoktur.´ Dedim ki ´İki öğrencim var. Biri hukuk bitirdi, biri benden siyaset bilimi, diplomasi okudu. Bilmiyorum görebilir miyiz? Ama var.´ Maldivler´e indik. Uçağın merdiveninden inmeye başladım. Bir genç koşarak geldi, bizim Tarık, ´Hocam hoş geldin´ diye. Meğer benden uluslararası ilişkiler okuyan öğrenci Maldivler Dışişleri Bakanlığının protokol şefi olmuş. Akşam da Maldivler hükümeti bana bir jest yaparak hukuk mezunu olup da Maldivler´de başsavcılığa gelmiş olan Ali´yi yanıma oturttu. Öğretmenlik böyle bir şey. Bunun için öğrencinizin ne zaman nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz ama yeter ki o, öğretmen olarak hatırlayacak kadar sevgiyle size bakmış olsun.”

ÖĞRETMENLİĞİN KAYNAĞI SEVGİ’
Öğretmenlik mesleğinin kaynağının sevgi olduğunu, öğretmenlerin hayatı kuşatıcı bir şekilde ders dışı ilişkiye önem vermesi gerektiğini, coğrafya ve zamanda sınır tanımaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, öğretmenlerin hedefinin bilgi, bilinç ve ahlak inşası olması gerektiğini söyledi. Öğretmen öğrenci ilişkisinin mekanik olmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Öğrenci öğretmen ilişkisine her şey yakışır da mekaniklik yakışmaz. Bilgi aktarımını mekanik değil organik yapmak durumundasınız" diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, öğretmenlerin bir bilgiyi öğrenciye mekanik olarak aktarma çabasının mesleğin ruhunu öldüreceğini bildirdi. Organik bilgi aktarımı ile mekanik bilgi aktarımı arasındaki farkı açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Aktaracağınız bilginin karşı tarafın düşünce yöntemine, karşı tarafın ahlaki anlayışına bir etki yapması, salt bir aktarım değil, bilinçli, kararlı bir zihni formasyon. Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz, organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisine yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil, bilgiyi içselleştirmiş ve o bilgi üzerinde bir dünya inşa etmiş yeni nesiller istiyoruz."

 “ÖĞRETMENLİK AYNI ZAMANDA BİR ÖĞRENCİLİKTİR”

Malezya´daki akademik çalışmalarını anlatan Başbakan Davutoğlu, yazar George Sabine´nin ‘Siyasal Düşünceler Tarihi’ kitabından bahsederek, kitapta, tek bir Çinli, Hintli düşünürün olmadığını, Müslüman düşünürlerin isimlerinin de Latin isimleriyle yazıldığını belirtti. Davutoğlu, bu düşünürlerin Müslüman olduğunu ancak tarihi bilenlerin fark edebileceğini belirterek, "Emin olun, kitabı göstermedim. Çünkü, ben oraya Batı medeniyetinin bir aktarımcısı olarak gitmemiştim. Ben oraya oryantalist bir düşünce biçiminin yansıtıcısı olarak gitmemiştim. Oturdum, üşenmedim, yeni bir müfredat çıkardım." diye konuştu. Konfüçyüs, Çin, Hint siyasi ve düşünce felsefesi, Roma, İslam, Ortadoğu siyaset felsefesi ve sömürge sonrası Doğu düşünürlerinden oluşan yeni bir siyasi düşünce tarihi çerçevesi çizdiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, o dönemin hayatının en verimli ders anlatımı dönemi olduğunu söyledi. Öğretmenliğin aynı zamanda bir öğrencilik olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Malezya´daki derslerinde Osmanlı siyasi düşüncesini anlattığını, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı Alai´yi dersin merkezine oturttuğunu, Ahlak-ı Alai ile Machiavelli´nin Prens´ini karşılaştıran bir ders verdiğini belirtti.

“ZİHİNLERİNDEN HİÇ ÇIKMAYACAK ZARİF DERSLER VERİN”

Öğretmenlerden öğrencilerine en ufak fiziki cezalandırma yapmadan, zihinlerinden hiç çıkmayacak zarif dersler vermelerini isteyen Davutoğlu, kendi öğretmeniyle yaşadığı bir anısını anlattı. Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Öğretmenlerimiz öğrencilerine öyle güzel bir ahlak yansıtsınlar ki o öğretmenin öğrencinin zihninde canlandığı her an o öğrenciye bir ahlak dersi olsun. Dolayısıyla öğretmenlik sadece bir bilgi aktarımı değil bir şahsiyet inşasıdır. Bir şahsiyet inşasına çıkmamışsanız öğretmenliğin hakkını vermek mümkün olmaz. Öğretmenlik mesleğinin kaynağı sevgidir, merhamettir ve insanların, kainatın, hayvanatın, nebatatın bütününde sevgiyi bulmak, sevgiyi keşfetme çabasıdır. Hazreti Mevlana´nın o sözünü hep zikrederim, ´Biz bu topraklara sevgi tohumları ekmeye geldik.´ Aziz öğretmenler, bu toprakların batısına, doğusuna, kuzeyine, güneyine, merkezine, kıyısına, sahiline, her yerine sizi sevgi ekmeye gönderiyoruz. Allah tohumunuzu bereketli, fidanınızı gümrah, gelecek nesillerin yolunu açık eylesin."

2003 YILINDAN BUGÜNE KADAR  542 BİN 120 ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILDI

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise, konuşmasında, Başbakan Davutoğlu´nun aday öğretmenlerle buluşmasının, onlara hitap etmesinin, bir başbakanla öğretmenlerin buluşmasından daha çok, "Hangi işi yaparsa yapsın, hoca sıfatıyla temayüz eden, hocalık mesleğine düşkünlüğünü her fırsatta belli eden, akademi dünyasının nadir münevverlerinden biri ve en önemlisi bir meslek büyüğü ile bir araya gelme" anlamını taşıdığını ifade etti. uğu gibi, maarifin can damarı öğretmenlik mesleğine özel bir önem verdiklerini belirten Bakan Avcı, toplam öğretmen sayısının bugün itibarıyla 921 bin 389’a ulaştığını bildirdi. Bakan Avcı, şöyle konuştu: "2003 yılında 543 bin 896 öğretmenimiz bulunmaktaydı. 2003 yılından bugüne kadar  542 bin 120 öğretmen ataması yapıldı. Bu rakam, şu anki öğretmen sayımızın yüzde 58,8’ine tekabül ediyor. Yapılan bu atamalarla birlikte, Türkiye geneli öğretmen doluluk oranı yüzde 93´ü geçti. Diğer yandan, 2003´ten itibaren engelli atamasına özel önem ve öncelik verdik. 2003’ten bugüne kadar 2 bin 705 engelli öğretmen ataması yapıldı. Son 3 yılda, engelli öğretmen adaylarının atanma taleplerinin tamamı yerine getirildi ve talep eden bütün engelli öğretmenlerimizin ataması gerçekleştirilmiştir. Öğretmenlerimizin maaşları 2002 yılında 470,20 lira iken, 1 Ocak 2016 tarihi itibarıyla 2 bin 509 liraya yükselmiştir. Bu rakamların mesleğe yeni başlayan öğretmenlerimizin maaşları olduğunu belirtelim. 2002 yılında ek ders ücretinin saati net 2,75 lira iken 2016 yılında net 10,48 lira olmuştur. Öğretmenlerimizin hafta sonu görev aldıkları okul kurslarında aldıkları ek ders ücretleri de yüzde 100 artırılmıştır."

 Haber Merkezi

Editör: Mahmut Beyaz