İman motifinin zaman halısında dokunması gerek. Lafla değil salih amelle devam edilmesi elzem olan bu iş, dünya hayatının gerçeğidir. Sırrın kapıları ancak böyle açılacak.

Allah’a iman ve Hazreti Peygamberi tasdik etmekle başlayan bu yüce görev, Kur’ân-ı Kerim’de anlatılan ibadet, ahlâk, hukuk, iktisat ve estetik değer eğitimi ile devam edip gider. Şüpheye yer yok, insan iman dairesinin sınırlarına girince zan ve tevehhümden uzaklaşacak, ruhu sükûnete erecektir.

Sevginin muhatabı Allah olmalıdır.

Arkadaşlık ve dostluk Allah rızası ile mayalanmazsa kısa ömürlü olur. Hikmeti taşıyamayan insanın kendine faydası olmaz. Varlığında Allah’ın neşesini duymayan insanlardan dostluk ve vefa beklemek en büyük hatadır.

İnsani görevleri kendimize karşı yapmalı, en başta samimiyet testinden geçmeliyiz. Allah anıldığı zaman kalbi titreyen müminlerden olmalıyız.

Hayatın büyük bir kaos olduğu sıkça dile getiriliyor. Yaşadığımız zaman farklı biçimlerle karma karışık biçim verilerek büyük çıkmazlar sanki bir hayat gerçeği olarak anlatılıyor. Müslümanın günlük hayat çizgileri bellidir. Farz, vacib, sünnet, müstehab ve mübah kavramları yolumuzu aydınlatırken haram, mekruh ve müfsit kavramları da kütülükleri tanımlar.

Şeytani tuzaklara düşmeyelim.

Bilginin hikmet dünyasına taşınması ve aşkla gönüllerin kamil hale getirilmesinin kolay olduğunu kim söylüyor?

Namaz, oruç, zekat, hac gibi temel ibadetler ortada. Müslüman zamanın değişik vakitlerinde sınanıp duruyor. Gaflete yer olmayan bu hayat bir defalık ve tekrarı da yok. Dünya yalan diye ulu orta konuşanlar ne dediklerinin farkında mıdırlar acaba? Her insanda tecelli eden Hak zayi olmamalı, emekler heba edilmemelidir.

Köklü bir tarih bilgisine muhtaç olduğumuz ortada. Dini hayatın zaman gerçeği ile birlikte yürüdüğünü unutmayalım.

Kendi yaşadığımız günden başlayıp tarihin gerilerine doğru ara, ara yolculuğa çıkıp olup bitenleri ibret nazarı ile izleyelim. Değişen sosyal gerçekleri tesbit ederek, yaşanılır bir dindarlığın nasıl olması gerektiği üzerinde kafa yoralım.

Zamanın ruhu nerede?

Allah’ın rızası hayatın her zerresine dağıtılmış duruyor, insan arı misali çiçek çiçek dolaşıp bal yapmalı hayat peteklerini salih amellerle doldurmalıdır.


 

Korku ve ümit hayatın tek düzeliğine son verir, anlamsız sikletlerden bizi korur. Cennet nimetleri ve cehennem azabının detaylı bir şekilde anlatılması boşuna olmasa gerek. Öğüt almalı, ders çıkarılmalı her vakit güzel zanda bulunup kötü zandan sakınılmalıdır

.Hülasa hakikatı bir de şöyle dile getirelim

;“Ezelden mazhar-ı aşkız bizim icadımız yoktur.

Elemler cümle bizdendir ana isnadımız yoktur.”