Bütün dünyada sorumsuzluk kaçakları mevcuttur ve o yüzdendir ki virüsün ikinci dalgasından bütün dünya nasibini alıyor.

Neymiş, bizim ülkemizde tedbiri elden bırakanların vatandaşlık numarası alınmalıymış da onlara sağlık hizmeti verilmemeliymiş.

Açıkça katliam çağrısı!

Her yanlışın bir cezası varsa, o cezanın "ölüme terk etmek" olması dile yakışmıyor.

Küçücük çocukların ırzına geçenlerin bile "yaşatıldığı" bir ülkede!

*

"Böyle bir mikrobun yayılmasına yardım ve yataklık etmenin günahları ne olacak?" diye soran olursa, geçmişe doğru bir gezintiye çıkalım.

Yaz günlerinde başladı bu laçkalık, sonbaharda azdıkça azdı.

Ahlaki kurallardan dert yanıyorsak herkes aynaya bakacak. Okumuşu da aynı cahil diye küçümseneni de. Bütün mesele toplum bilinci ama buna yatırım yapıldı mı?

Televizyonlarda diziler başlayınca dünya yansa kimsenin umurunda değil. Çünkü hepimiz dizi manyağı olduk çıktık! Sohbet zaten bitti, ki herkesin elinde cep telefonu, yeni almış gibi parmaklar tik tok peşinde…

Amerikan patentli yarışmalara bayılırken, İzmir'deki depremin yasını kaç gün tuttuk da kaç günde unuttuk, enkaz altındaki güzelim çocukları?

Bir de deprem sonrası sel felaketi yaşanıyorsa ya…

*

Televizyonlarda her akşam bilimsel konuşanlarla bilmeden konuşanların çelişkili açıklamalarını dinliyoruz. Tiksinti veriyor zaten. Mecburen zaplıyorsun ve yerinden zıplıyorsun, çünkü inanmıyorsun.

Her konuda ahkâm kesen kesene. Futboldan anlamayanlar ve özellikle stadlara beleş girenler futbol yorumcusu, siyasetin s’sinden habersizler usta siyaset yorumcusu, ekonomiden çakmayanlar, bir işletmesi olmadığı halde uzman yorumculara taş çıkartacak cahil kafalar…

Belediyecilikten bihaber, baksan, sorsan allam-i cihane. Üstüne yok! Yaptıklarına ve yapamadıklarına bak, solda sıfır! Elde var zaten sıfır!

Aşı konusunda bile hemfikir olamıyorlar. Sosyal medya mezbahaları hınca hınç dolu.

Nefretten daha büyük virüs olur mu? Günde 24 saat ağzını küfürle çalkalayanların yaydığı mikrobun aşısını bulma ihtimali bile yok!

Bu dangalaklara aşı neylesin, ne kâr etsin!

*

Yaz günlerinde yatlarda halay çekilen görüntülere "magazin malzemesi" gözüyle bakanlar, şimdi aynı çirkinlikleri sergileyenlere "ölüm fermanı" göndermekle hangi bilince temsilcilik ediyorlar?

3 gün önce mağazaların kapısında indirimli satış kuyruğuna girenler, tedbiri elden bırakmış sayılmıyor mu?

Mesele ticaret olunca eleştirilere yüzde 50 indirim öyle mi?

En gıcık aldığım, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" alçaklığı yıllardır bu topraklarda gücünü gösteriyor da kim ne yaptı?

Emniyet şeritlerini ihlal edenlere o kadar ceza yazılıyor da bir azalma oluyor mu?

Toplum bilinci yok da, her konuda ahkâm kesenlerde adalet var mı? kul hakkı gözetenler hani neredeler?

Gerçekleri geri plana itip, sadece kuralları ihlal edenleri öne çıkarmakla meseleyi halledemeyiz.

Bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.

*

Failimiz meçhul değil.

Bu gerçekler de bizim eserimiz, bu sorumlu olduğunu zanneden,  düşünen ve bunun avuntusu içinde olan sorumsuzlar da!

Adamın isminin başındaki etiketine bak, ‘sorumlu bilmem ne…’ Oysa adam sorumsuzun önde gideni, millet de yemiyor tabi.

*

NOT: Kısıtlamada normalleşme başladı, bir tek sen normale dönüşmemekte inat ve ısrar ediyorsun. Niyeyse… Bırak bu kuru inadı. Kuru inat insanı yer ve bitirir!

Bugün, kent gündemini belirleyen başarılı program KENT KULİSİ programının canlı yayın konuğu CHP İl Başkanı sayın Esat Şengül. Değerli meslektaşlarım Neşe Yıldızhan ve Sibel Atıcı’nın başarılı sunumlarıyla izlenmeye değer bir program olacağı inancındayım.

İzlemenizde yarar var!

.