Ne doğanın, ne de çöl kanunlarının önüne geçebilme şansımız, şansınız hiç yok!

Son İzmir depremi inşallah bizleri bir kere daha düşünmeye sevk etmiştir. Bu depremden alınacak çok dersler varken, lütfen siyasiler, deprem üzerinden, insanın canı üzerinden siyaset yapmayın. Zaten herkes canı derdinde, kimi evladını kaybetmiş, kimi işini, kimi servetini, kimi anne babasını vs…

Yine çürük binalar, yine giden yüzlerce canlar.

Haaa…

Peki hırsızın hiç mi kabahati yok?

Yapı denetim firmaları örneğin. Ne kadar güvenliler? Yapı denetim firmalarını denetleyecek kimse, bir kurum var mı? Önüne gelen, bünyesinde inşaat mühendisi bile bulundurup bulundurmadığından kuşku duyduğumuz kimseler, yapı denetim firması adı altında milletin duygularını, birikimlerini, canlarını istismar ediyor, hiçe sayıyorlar.

İnsan hayatı bu kadar mı ucuz?

*

Yapı denetim firmaları ile ilgili bu kaçıncı yazım, sayısını unuttum. Unutturmamak için… Özellikle, 1999 depreminden sonra mantar gibi çoğalan, güya yapıları denetim altına alan bu firmaların aslında denetime ihtiyacı var.

Açık ve net, müteahhitler bile bu firmalardan dertli, şikâyetçi. Rahatsızlar açıkçası.

Ülkemin temel sorunu olan rüşvet, bu firmaların işleyiş çarkı içinde de yer alıyorlar. Belediyelerde adam kayırarak plansız işler yapılıyor, yapanlara da göz yumuluyor. İnşaat mühendisleri, mimarlar, statikçiler ve üniversiteler bu rüşvet çarkının içine girmiş durumdalar.

Ruhsat ve iskân denetimleri dahi sadece rüşvet için yapılıyor.

İnkâr eden varsa, Halep burada değilse, arşın burada!

*

Kimse kusura bakmasın, rüşvete yenik düşüyoruz. Rüşvet bataklık gibi, içine çektiğini bitiriyor. Müteahhitler bataklığa bini dikiyorlar, deniz kumunu kullanıp inşaatın temeline döşüyorlar. Belediyeler suçu bakanlığa, bakanlık da belediyelere atıyorlar.

Halkı düşünen yok! Ne siyaseti? Herkes kendine yontuyor. Partilerin il yönetimlerine bakın, ‘zenginler kulübü’ gibi. Daha önce de yazdım, yazarım da, bir gariban, bir köylü, bir fabrika işçisi, bir esnaf var mı listelerde? Para harcayacak, çağırınca koşup gelecek, sahada dolaşacak, tabi bu arada işlerini de çevirecek adamlar arıyor herkes.

Zenginler kulübü demem ondan. Yemeğe, otele, gezmelere para harcamayacak adamın listelerde ne işi olur ki.

*

Neyse, meseleyi dağıtmayacak olursak…

Depremlerde hep isimsiz kahramanlardan söz edilirken, kimsenin aklına yapı denetim firmalarının ne işe yaradığı sorusu gelmiyor. Enkaz görmemiş, deprem yaşamamış, zemin ve beton bilgisi olmayan, yani hayatında harç bile karmamış, briket taşımamış (belki şart değil ama) adamların kurdukları yapı denetim firmaları, herhalde mercek altına alınmalı artık!

Baktın, muhtemel bir Kahramanmaraş depreminden söz ediliyor, muhalefet kanadı uyarı yapıyor, hangi tedbirleri aldınız diye soruyor! Malum, biz de birinci derecede fay hattı üzerinde yaşıyoruz.

Biliyorsunuz, Doğukent konutlarını getirip fay hattı üzerine kurduk, şehir hastanesini de bataklık üzerine inşa ettik.

Günah kimin?

*

Artık kimse doğduğu yerlerde oturmuyor. Hepimiz apartman çocukları olup çıktık. Yeni bebeler apartmanlarda do3ğup, büyüyorlar. Ayakları çamur görmeden.

Yapı denetim firmaları… Rüşvet bataklığının ürünü çökmüş kolanlar kirişler, duvarlar, beton molozlar altında tutabilecekleri bir el arayan isimsiz kahramanları ekrana taşıyor.

Kendileri geri plandalar?

Kimse görmesin, bilmesin, duymasın, üzerimize leke bulaşamasın diye?

Deprem sonrası müteahhitler yakalanıyor, birkaç kişi kurban seçiliyor, günah keçisi ilan ediliyor, ama yapı denetim firmalarını kimse sorup soruşturmuyor.

Tamam, Fatmagül’ün suçu yok da, yapı denetim firma sahipleri peygamber torunu mu, sütten çıkmış ak kaşıklar mı?

Hıı?