Genç nüfusun eğitimi ekonomik ve sosyal kalkınmada önemli bir faktördür. Sahip olunan insan kaynağının etkili ve verimli kullanılması, nitelikli işgücü yaratılması için eğitimli nüfus kritik bir unsurdur. Bu nedenle; Evet, herkes okumalı. Ya da herkes okur-yazar olmalı. Okullar açılıyor ve her sene olduğu gibi sorunlar sorumlular tartışılmaya başlıyor. Ve maalesef bu tartışmalar ilkokul, ortaokul, lise fark etmiyor. Herkes okumalı ama ne kadar, nereye kadar? Nereye kadar eğitim zorunlu olmalı? Türkiye`de 12 yıl zorunlu eğitim var. Diğer bir ifadeyle lise bitene kadar zorunlu olarak okumak lazım. Peki, bu gerekli mi? Gelişmiş ülkelere baktığımızda durum nedir? Gelişmiş ülkelerde okuryazar oranı neredeyse yüzde yüz. Türkiye bu anlamda kötü değil, bizde de yüzde 95 civarında bir oran var. Üniversite mezunu açısından baktığımızda ülkemizde bu oran yaklaşık yüzde 18 civarında. Gelişmiş ülkeler baktığımızda ise yüzde 40 civarı. Ülkemizde son yıllarda oran olarak bir artış söz konusudur. Fakat bu artış niteliği yansıtmamaktadır. Bu artışın temelinde fazla sayıda üniversite açılması ve kontenjan artışları birinci etkendir. Buna karşılık üniversite mezunu ya da gen işsizliği yüzde 25 civarında seyretmektedir. Bu oran çok yüksek ve sosyo-ekonomik açıdan sürdürülemez bir orandır. Herkes üniversite okumalı mıdır sorusu ayrıca değerlendirilmesi gereken önemli bir konudur. Bir akademisyen olarak buna cevabım, Türkiye için herkesin şu anda üniversite okuması gerekli değildir. Ülkelerin iş yapısına baktığınızda yükü tara elemanların çektiğini görmek mümkündür. Bu durum ülke ekonomisi açısından mesleki eğitimin önemini ortaya koymaktadır. Ülkemize bakıldığında mesleki eğitimin günün şartlarından uzak yapıldığı görülmektedir. Bu durum meslek lisesi ve meslek yüksekokullarından mezun olan insanların da işsiz kalması sonucunu doğurmaktadır. Diğer yandan 12 yıllık zorunlu eğitim usta çırak ilişkisi ile öğrenilen mesleklerde de büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Ustalar çırak bulmamakta, kısa süreli çalışmalar yeterli olmamaktadır. Bu durum terzi, oto tamirci, kaportacı, mobilyacı gibi zanaatların bir müddet sonra ustasız kalması demektir. Türkiye`nin geldiğimiz noktada henüz bu sıkıntılarla karşılaşmaması Afganistan, Irak, Türk cumhuriyetleri ve Suriye gibi ülkelerden gelen göçmenler sayesinde olmaktadır. Osmaniye`de bu tür zanaatlarla uğraşan ustaların yanında kendi insanımız yerine bu ülkelerden gelen kişiler çalışmaktadır. Korkarım kısa bir süre sonra diğer ülke vatandaşları usta olarak bizlere hizmet satacaklar. Tarlaları işleyecek, hayvan yetiştirecek çiftçi bulamayacak ve bu zenginliğin içinde yoklukla boğuşacağız. Tekrar yazının başındaki soruya dönecek olursak; herkes okumalı mı? Bana göre herkes okur yazar olmalı. Bunun için de ilkokul eğitimi dışında zorunlu eğitim bugünün şartlarında olmamalı. Bugün için herkesin üniversite diploması sahibi olması da biraz lükstür. Dünya ekonomik forumu 2018 raporuna göre Türkiye eğitim kalitesinde 137 ülke arasında 99. sırada yer aldı. Kısaca; Nicelik artışı nitelikle birlikte olmuyorsa bu sadece kendimizi kandırmak olacaktır. Bu vesileyle yeni eğitim-öğretim yılının Türk milleti ve devleti için, damarlardaki asil kanın aktığı bilincinde gençler yetişmesi için hayırlı olmasını diliyorum. Türk Türk`ü korumazsa Tanrı Türk`ü korumaz. Allah yar ve yardımcımız olsun.