Hani bunca yoğun gündem arasında bu çocuk mevzuu nerden çıktı diyeceksiniz Görmemezlikten geldim ama ben dün gördüm aslında

***

Yıllar önce müstakil evimizin bahçesinde tavuklarımız vardı. Horozlarımız, kedimiz ve dünyalar tatlısı bir köpeğimiz. Tavuklardan birisi çelimsiz, yürümekte bile zorlanırdı. Öldü ölecek derken toparladı kendini zamanla. Kocaman tavuk oldu. Hatta kimsenin aklına gelmeyecek bir köşeye yumurtlamış zamanla…Baktık bir gün ardında 5-6 civ civ.. Annelik ediyor onlara…

Bizim meraklı Süslü (köpeğimizin adı) koşar adımlarla yaklaştı bahçenin yeni müdavimlerine… O kötü, sıklım püklüm, öldü ölecek tavuk aslan kesildi bir an. Süslüyü önüne kattı bir kovalıyor. Zavallı köpek şaştı kaldı bu işe. Neye uğradığını şaşırdı. Bir daha yaklaşmadı civcivlere. Annelik duygusu tavuğu aslan yapmıştı.

Son zamanlarda tanık olduğumuz, etrafımızda gelişen, basından takip ettiğimiz haberler benliğimize yerleşmiş annelik olgusunu zedeliyor sanki. Analar… Cennetin ayaklarının altında olduğu analar…

Doğurduğu çocuğu para karşılığı satan anne babalar, yasak ilişki sonucu dünyaya getirdiği çocuğunun canına kıyanlar, yine yasak ilişkisine şahit olan çocuğunu sevgilisine öldürtenler. Evet bunlar uç noktalar. Ama hepimizin ruhunda derin yaralar açtığı muhakkak. Çünkü anne en güvenli limandır.

Birde kanıksananlar var. Çocuğun bakımını zorsunanlar, bunalıma giren anneler. Artık günümüzde Kadınların yüzde ellisi doğum sonrası depresyona giriyor…Peki eski kadınlar eski anneler… Annelerimiz… Sıcak suyun olmadığı, çamaşır bulaşık makinasının icat edilmediği, ütünün olmadığı, çocuk bezlerinin olmadığı zamanlarda beş, altı, yedi çocuk büyüten analar…

Hani birde tam tersi, tapar derecesinde çocuğun üzerine titreyenler var. Düşüncesi çocuk, her toplumda her zaman konuştuğu ve konuşmak istediği konu çocuk. Onun çocuğu hep özel. Hep güzel. Yaşıtlarından üstün. Muhtemelen üstün zeka. Onun çocuğu asil. Gaz sancısı için gece yarıları acile koşar, odasını süsler, türlü türlü onlarca kıyafetlerle doldurur, Yaşına uygun olmayan pek çok oyuncağı vardır. Gidilen her misafirlikte hiçbir çocuk o çocuğa vuramaz, incitemez.

Okulda arkadaşı bir kez vursa okulu basar, öğretmeni biraz üzerine gitse Milli Eğitim Bakanlığına şikayet eder. Tüm hayat onun üzerine kurgulanmıştır. Ağzından çıkan her şey emir telaki edilir. Çocuğu çocuğuna vurdu diye komşusu ile kötü olur. Ona dokundurmaz, bunla oynatmaz, onu yedirmez, bunu içirmez. Her şey herkes pistir. Onun çocuğu en özel, en güzeldir. Olabildiğince şımartılmıştır.

Çocuklar bize Allah’ın emaneti. Sevgimizi katarak biyolojik görevdi aslında yaptığımız. Ne atmalı, ne tapmalı.

***

Görmemezlikten geldim ama ben dün gördüm aslında. Piazza AVM’de, üst katta çocuk alanında. Çocuğunu hafifçe itti diye, diğer çocuğu köşeye çekip, omuzlarından tutup, silkeleyip “seni gebertirim“ diyen kadını gördüm aslında.

Çocuktu onlar. Henüz ebeveyni kadar kirlenmemiş tertemiz ve kin tutmaz yürekleri vardı. Nitekim bir süre sonra yeniden beraberce oynamaya başlamışlardı.

Çocuktu onlar. Çocuk işte.