Son zamanlarda neredeyse iki lafın birisi Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa üzerine söylenmeye başladı.
 
Nedir bu ‘başkanlık sistemi ve yeni anayasa’ monologları? Sanırsın ki her derde deva bir ilaç bulmuşlar, kuyruğa girmekte de acele etmek gerek.
 
Memleket cayır cayır yanıyor. Taa Güney Amerikalardan Başkanlık Sisteminin fazileti hakkında nutuklar irad ediliyor.
 
7 Haziran’dan bugüne; asker, polis, korucu olmak üzere 300’ye yakın şehit vermişiz. Kimsenin dah dün ‘analar ağlamasın’ zırvasını ağzına aldığı yok, varsa yoksa Başkanlık Sisteminin faziletleri.
 
İhracat 2015 yılının Ocak ayına göre % 15 azalarak 10 milyar dolar civarında düşmüş, petrol fiyatları tarihinin en düşük seyrini izlemesine karşın ucuzlamak şöyle dursun zamlanmış, devamlı Başkanlık Sistemi bizi kurtaracak teraneleri.
 
Suriye’de yerinden yurdundan olan insan sayısı milyonları bulmuş. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiş. Mazlumların ırzları, canları pazara düşmüş. Türkmendağı ateş topuna dönmüş, kimsenin umurunda değil! İki lafın birisi Başkanlık Sistemi.
 
Düşman nefesini ensemize üflemeye başlamış. Sıfır sorundan, sırf soruna gelinmiş, ‘stratejik derinlik’ denizi kuruduğu için, balıklar karaya vurmuş! Kimsenin umurunda değil, iyi ki varsın kutsal Başkanlık Sistemi.
 
Dünyada gelişmiş ülkelerden Başkanlık Sistemi ile yönetilenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, ‘bize özel’ nakaratlı Başkanlık Sistemi.
 
Sanki her derde deva mübarek! İroni bir tarafa Başkanlık Sistemi, ‘parlamenter sisteme nazaran yürütmenin yasama karşısında daha güçlü olduğu, devleti yönetme/hükümet etme işlerinin tek bir kişide toplandığı’ sistem olarak biliniyor.
 
Dünyada demokrasi ile yöneltilen ülkeler arasında en bilinen örnekleri Amerika ve Fransa modeli. Birinde başbakan var, diğerinde yok. Fransa modeli yarı başkanlık olarak da tanımlanıyor. Bizde halk arasında anlaşılan şekliyle Başkanlık Sistemi ise, ‘Tek Adam’ sistemidir. Diğer taraftan yürütülen kara propaganda ile; başkanlık sistemine geçilince, vatandaş nezdinde bütün sorunların çözüleceği algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Tecrübelerimiz bunun böyle olmadığını göstermektedir. Başkanlık Sistemine geçişin ön koşulu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ’dir. TBMM’deki mevcut tabloda iktidar partisinin gerekli Anayasa değişikliği için yeter sayısı bulunmamaktadır. Mevcut tabloda iktidar partisi bu konuda 3 muhalefet partisinin hepsiyle veya en az birisiyle uzlaşmak zorundadır. Bilinin çekinceler dolayısıyla bu uzlaşı da çok zor görünmektedir.
 
Peki Anayasa değişikliği gerçekten bir ihtiyaç mıdır? Türkiye’nin anayasal sistem konusundaki geçmişi Senedi İttifak’a (1808) kadar dayanmaktadır. 1808’de Sened-i İttifak, 1839’da Tanzimat Fermanı, 1856’da Islahat Fermanı, 1876’da Kanun-i Esasi, 1908’de Kanun-i Esasi’nin yenilenmesi, 1921’de Teşkilat-ı Esasiye, 1924’te Teşkilat-ı Esasiye’nin yenilenmesi, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası.
 
Bunların sonuncusu olan 1982 Anayasası ise 18 defa değiştirilmiş ve 177 Maddelik Anayasa’nın 112 maddesi yenilenmiştir. Bazı maddeler mükerrer (2 hatta 3 kez) değiştirildiğinden, yenilenen madde sayısı 87 olarak kabul edilmektedir. Böylece Anayasanın yarıya yakını bölümü yenilenmiş/değiştilmiştir.
 
Tekrar başa dönersek, farzedelim ki (kendilerinin tabiriyle) Yeni Anayasa yapıldı ve Başkanlık Sistemi geldi, o zaman TÜRKİYE’de;
- Gelir dağılımındaki uçurum azalacak, adalet hakkıyla sağlanacak mıdır?
- Son 15 yıl içerisinde ülke nüfusu yaklaşık % 24 artarken, cezaevlerindeki mahkum sayısının % 250 oranında artması durdurulabilecek midir?
- Komşularımızla sorunumuz sıfırın altına mı düşecektir?
- Eğitimde daha mı ileri gidilecek, Nobel Ödülü mü alıcaktır?
- Vergiler düşecek, çevre çok temiz olacak, imar rantı ortadan kalkacak mıdır?
- Terör bitecek, vatanımıza kastetmiş caniler kılıç çekmekten vaz mı geçecektir?
- Kayırmalar, iltimaslar, yandaşlar, candaşlar, kumpaslar, şantajlar bitecek midir?
 
Soruları çoğaltarak meseleyi sulandırmak istemiyoruz. Mevcut Anayasa’nın hangi hükmü/hükümleri evrensel kriterlerle, ortak değerlerimizle çelişiyor? Hangi maddeleri kötü veya yetersiz olduğu için biz istediğimiz atılımı, hamleyi yapamıyoruz. Veyahut hangi maddeler anti demokratik, kişi hak ve hürriyetine aykırıda değiştirmek istiyoruz.
 
Cevap, bunların hangisidir? Bu sorulara cevap yok ama sırf devletlü ‘öyle istediği’ için bir kaşık suda fırtına kopartılmaya çalışıldığını düşünüyoruz. Hatırlatmak isteriz ki; Anayasa dediğimiz, SİSTEM dediğimiz şey bir ‘civata’ değildir. Mesele, Anayasa’yı değiştirmekten ziyade Anayasa’ya UYMAK ve Anayasa’yı UYGULAMAK meselesidir. Sistem kişiye değil, kişi sisteme uyar. Kişiye özgü bir sistem arayışı acüllüktür:

Son Söz: “Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik.”
(Orhan Veli KANIK)