Bilim dünyası CERN’de parçacıkları çarpıştırarak evrenin yaratılışındaki sırrı bulmaya çalışıyor. Büyük patlama sonrası maddenin nasıl ve nelerden oluştuğunu araştırıyor.   Bunun için de çok güçlü hızlandırıcı kullanıyorlar. Nihai amaç evrenin oluşumunu laboratuvar koşullarında canlandırabilmek. Bilim insanları bunları araştırırken başka ‘insancıklar’ da sürekli olarak ektikleri ‘fitne tohumlarını’ çarpıştırıyor. Bu insancıkların kim olduğunun pek bir önemi yok. Ancak insanlıktan nasibini almadıkları gayet açık. Türkiye maalesef bu çarpışmaların tam da odak noktasında bulunuyor. Higgs Bozonu’nu! (Tanrı Parçacığı) arama deneyleri niye yoğunlukla bizim yakın coğrafyamızda yapılıyor, laboratuvar niçin hep biz oluyoruz cevabını yaklaşık hepimiz biliyoruz. Önce (1989) ‘Francis FUKUYAMA ‘Tarihin Sonu’ makalesini yayımladı. Sonra Samuel HUNTİNGTON ‘Medeniyetler Çatışması’ tezini ortaya attı.  Bu iki tezin de ortak noktası ‘savaşı’ Batı Medeniyetinin!!! kazandığı, diğerlerinin kaybettiği ve artık Batı’nın tek hakim olduğu yönündeydi. Bahsettikleri medeniyet merhum Akif’in ‘tek dişi kalmış canavara’ benzettiği medeniyetti. Ancak mücadele aslında dünden bugüne ‘hilal ile haçın’ mücadelesiydi ve bu mücadele hiçbir zaman son bulmayacaktı. Nitekim öncesinde Amerika ‘Yeşil Kuşak’ projesini (Carter dönemi) uygulamaya başladı. Sonra gizemli 11 Eylül saldırısı oldu. Bu sefer de ‘Greater Middle East’ yani Büyük Ortadoğu Projesi (Bush dönemi) devreye alındı.  Bu melanet projesinin maksadı kendileri için tehdit ilan ettikleri ülkeleri ‘etkisizleştirmekti’. Yani yok etmek. Tanımlarla, kronolojiyle okuyucularımızı yormak istemem. Ancak bugün olanları anlamak için dünün de kısaca bilinmesini ve hatırlanmasını istedim.  Ne diyordu Akif:  ‘tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi’? Eder miydi, kuşkusuz ki hayır. Ancak gerek parti olarak bizim (MHP) gerekse de sağduyu sahibi kişi ve kurumların zikredilen süreçte ikazları dikkate alındı mı? Buna maalesef hayır demek zorundayız.  Fakat noktada kimin ne kadar suçlu, suçsuz olduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Sorumlu davrananı, sorumluyu milletimiz ve tarih elbet tayin edecektir.  Bize düşen devletimize destek olmaktır. Bu desteği kesinlikle ‘ben’ merkezli vermiyoruz. Desteğimiz ‘BİZ’ şuurundan kaynaklanmaktadır. Bu çarpışmadan zarar görecek olan sadece siyasi iktidar değildir, esasında bu çarpışmanın hedefi hükümet değildir. Bu çarpışmada alt edilmek istenen Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Türk Milletidir, Türk Vatanıdır. Bunların daha ötesinde bizim Türk Cihan Hâkimiyeti mefkûremizdir. Türk Milleti düşürülmeye, diz çökmeye zorlanmaktadır. Şayet bize diz çöktürürlerse son darbeyi vurmaya hazırlanmaktadırlar. Tarihin Sonu da, Medeniyetler Çatışması da, Yeşil Kuşak ve devamı BOP’da aynı maksada hizmet etmektedir. Bizim bu oyuna gelmememiz lazımdır. 15 Temmuz melun darbe girişimi, hain PKK terör örgütünün şehirlerdeki kalleş eylemleri, ekonomik saldırılar hep bu saydığımız fitne tohumlarının yeşerme çabasıdır.  Öncelikle bu hayâsızca akının önlenmesi gerekmektedir. Bunun için bütün varlığımızı siper etmemiz lazımdır. Bu minvalde Milliyetçi Hareket Partisi; milletinin huzur ve refahını, vatanın birlik ve bütünlüğünü, devletin bekasını önceleyen politikalarına ne bahasına olursa olsun devam edecektir. Bu süreçte belki biz kaybedeceğiz ancak milletimiz ve devletimizin kaybetmesine asla ve asla müsaade etmeyeceğiz. Yeni Anayasa değişiklik paketine partimizin verdiği desteği öncelikle bu merkezden okumak ve anlamak lazımdır. Bu konudaki düşüncelerimizi gelece haftalarda okurlarımızla paylaşmaya devam edeceğiz. 

Son söz: “Toplu vurdukça sineler onu top bile sindiremez. M.Akif ERSOY”