Aynı başlıkla geçen hafta birinci bölümünü yayınlamış olduğumuz bu makalenin ikinci ve son bölümünü bu hafta siz değerli okuyucularımızla paylaşmış oluyoruz. Çok kapsamlı olan bu konuyu, yine özetleyerek arz etmeye çalışacağız. Önce geçen hafta eksik kalan son bir paragrafla başlayalım, sonra da konuyu tamamlayıcı bilgilerle ve yorumlarla devam edelim. Bilindiği gibi, son yıllarda canlı bomba eylemlerinin terörist gruplarca tercih edilmesinin nedenleri çok açıktır. Bu eylemler, hem sonuçlarına varıncaya kadar önceden planlanabilmekte ve adeta garantilenebilmekte, hem de son ana kadar azmettirenler tarafından denetlenebilmektedir. Üstelik eylem istenilen noktada ve zamanda hatasız gerçekleşebilmektedir. Sonunda, belki eylemcinin vücut parçalarından DNA tespiti yoluyla kimliğine kadar ulaşılabilse dahi, genellikle, ondan sonrasını ve asıl planlayanları aydınlatabilecek türden geride hiçbir iz kalmadığı görülmektedir. Üstelik, klasik eylemlerdeki gibi, eylemcinin eylemden sonra kaçıp kurtulmasını, saklanmasını sağlamak gibi riskli, külfetli çalışmalara gerek kalmadığı gibi, yakalanırsa konuşması gibi bir tehlike de söz konusu değildir.

Şimdi gelelim sorunun psiko-sosyal boyutuna. İntihar, kendini öldürme eylemidir. Canlı bomba olmadan da, tamamen başka nedenlerle intihar etmeye karar verip uygulayanları düşündüğümüzde, bu durumun önemli bir tıbbi konu olduğu görülecektir. İntihar girişiminin temelinde aşağıdaki dört istek türünden biri veya birkaçı bir arada tetikleyici olabilir:

1) Ölmek isteği : Bu istekle gerçekleşen kendini öldürme eylemi, intiharın en saf ve dar kapsamlısı olup, kendisi dışındaki hiç kimseye doğrudan zarar vermez. Ama o kişinin intiharı nedeniyle toplumdan ayrılması, kendisinin sorumluluk alanlarındaki her türlü ilişki ve mükellefiyetlere dolaylı zarar verebilir.

2) Öldürülmek isteği : Kendini bir aracın önüne atarak öldürülme eylemi buna örnek gösterilebilir. Bu seçenekte sadece tarz farklıdır. Aslında dar kapsamlı intiharın kısmen eşdeğeridir. Genellikle, ölmeyi kafasına koymakla birlikte, kendini öldürmeye cesaret edemeyenlerin başvurduğu bir yöntemdir. 3) Öldürerek ölmek isteği : Önce birisini öldürüp, onun öldüğünü görüp emin ve tatmin olduktan sonra bizzat kendisini öldürme eylemidir. Genellikle aile içi cinayetleri takip eden intiharlar böyledir.

4) Ölerek öldürmek isteği : Kendi ölümünün başkasının ölümüne neden olması isteğidir. İşte canlı bomba türündeki bir eylem, bu kategorinin en acımasız tarzı, ölerek öldürme isteğinin en aşırı ve vahşi ucudur.

Peki, %99’u Müslüman olan ülkemizdeki toplumsal dinamiklerimiz dikkate alındığında, canlı bomba türündeki intiharlar başta olmak üzere, bir insanın kendini öldürmesine karşı nasıl bir müdahale yaklaşımı ortaya konulmalıdır. Öncelikle, intihar eyleminin düşünce düzeyinde bile insanın zihninde yer bulmasını önleyebilmek, en öncelikli koruyucu önlem olmalıdır. Bu amaçla, Nisa suresindeki 29. ayetin sonunda yer alan ifade ile intiharın çok kesin bir dille yasaklandığı bilinmektedir: “Ey iman edenler ... kendinizi öldürmeyiniz, muhakkak ki Allah sizin için Rahim’dir.” Bu nedenle, intihar kesinlikle caiz değildir, haramdır, en büyük günahlardandır. İntihar etmenin günahı, bir adamı haksız yere öldürmenin günahından daha büyüktür.Beden, insanın kendi malı değildir. Cenab-ı Hakkın insanoğluna verdiği en büyük emanettir. İnsanın bu emaneti, ruh bedenden kişinin kendi müdahalesi olmaksızın ayrılıncaya kadar koruması gerekir. İnsana canı veren Allah olduğu gibi, o canı almaya yetkili olan da Allah’tır.

Kişinin ruhsal ve fiziksel sıkıntılara sonuna kadar sabır göstermesi, İslam’ın gayesidir. Aksi halde intihar etmekle dünyevi sıkıntı ve problemlerini çözeceğini düşünen kişi, hemen intikal edeceği kabir ve daha sonra ahiret hayatında çok daha büyük sıkıntı ve felaketlerle karşılaşır. Çünkü maddi vücudun ölmesi, her şeyin bitmesi değildir. Ruh ölmez. Ölüm ile vücuttan ayrılan Ruh, yeni ve ebedi bir hayata başlayacaktır. 

Canına kıyan kimse, Allah\’ın rızasına karşı gelerek ahiretini mahvetmiş olur. Özetle, intihar kesinlikle haramdır. Hele intihar eden kişi, bir de intiharın haram olduğuna inanmıyorsa, hatta tam tersine helâl olduğuna inandırılmışsa, üstelik bunun İslami bir görev, yahut Cihat veya takvanın zirvesi olduğu kanaati taşıyorsa, din dairesinin de tamamen dışına çıkmış olacaktır. İşte, kendi referanslarının İslam olduğunu zanneden intihar eylemcileri için böyle bir haram telkini ile gerçek İslamın ne olup olmadığı hususunda kaynaklara dayanan ciddi bir eğitim, aileleri de içine alan kapsamlı sevgi, şefkat, sahiplenme yönündeki toplumsal tavır, mutlaka son derece olumlu sonuçları mümkün kılacaktır. 

Selam ve dualarımızla ...