Günün ilk saatlerinde yürüyüş yapmak için parka yönelen eğitimci İsmet Bey önceki geldiklerinde de dikkatini çeken giriş kapısının solunda asılı fotoğrafın önünde durdu. Kar yağışı altında başında sağa yatırılmış bir bere olan, paltogiymiş avuç içleri  havaya doğru açık dua eden bir insana ait bu fotoğrafa tekrar baktıve fotoğrafın köşesindeki yazıyı yavaş yavaş tekrar okudu:

 “İmanınıza Bayrağınıza ve Devletinize sıkı sıkı sarılın”

Söz Aliye İzzetbegoviç’e aitti. Sözü yer aldığı fotoğrafın solunda ise başka bir yazılı fotoğrafta özgeçmişi bulunuyordu. İsmet Bey daha öncede okumuş olduğu özgeçmişi çok beğendiği için tekrar okudu. 

Bilge Kral

Aliyaİzzetbegoviç (1925-2003), Bosna Hersek'e bağımsızlık yolunda liderlik eden, derin bilgi birikiminden dolayı "Bilge Kral" olarak anılmaktadır. Halkı için verdiği mücadele sırasında tutuklanan ve hapis hayatını zor koşullarda sürdüren Aliyaİzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin "sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılanlara tanınan aftan" yararlanarak serbest bırakıldı. İzzetbegoviç, Bosna'da 1992-1995 yılları arasındaki bağımsızlık savaşında halkına önderlik etti. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bıraktı.

Büyük adam kolay yetişmiyor; neden böyle liderler (yöneticiler) çok sık yetişmez diyerek parka doğru yürüdü…

Yürürken “iman ve devlet/bayrak”meselesi zihnini meşgul ediyor, okyanuslardaki yüksek dalgalar gibi kafatasının içinde çarpışıp duruyordu…

İman ve Devlet

Her gün onlarca kez baktığı sözlükte Arapça kökenli bir kelime olarak imanın (İnanç) , “Tanrı'ya, bir dine inanma” anlamına geldiğini çok iyi biliyordu.  İnançın birine duyulan güven, inanma duygusu anlamı da vardır. Yürürken “güven” duygumuzu çaldılar; birbirimize, devletimize güvenmez isek ne felaketler gelir başımıza diye düşündü.

İkinci kelimeyi düşünmeye başladı. Devlet Arapça kökenli siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Mecaz olarak devlet büyüklük anlamındada kullanılırdı.

Çok sevdiği Bilge İnsanın birkaç sözü aklınageldi:“Büyük iyilikler büyük güçler tarafından yapılabilir!Allah’a ve Devlete güven ama onlar ile senin aldanmalarına fırsat verme!

İsmet Bey, devlet kelimesinin bir anlamının da mutluluk olduğunu hatırladı.

Mutluluk

Birden bire Muhibbi mahlası şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman’ın şu şiirini mırıldandı:

"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."

Bu mısraları mırıldanırken karşıdan gelen üç kişiye dikkat kesildi. Yaşlı bir bey ve hanımefendi, genç bir insanı yürütmeye çalışıyorlardı, ama görseniz ne çaba! Genç adam sol ayağını yavaş yavaş kaldırıyor, tekrar aynı yavaşlıkta az ileri doğru atıp yere basıyor; daha sonra sağ ayağını sürüyerek sol ayağının yanına getiriyordu… Normal bir insan bu gencin bir adım için harcadığı zamanda sekiz on adım atabilirdi. O annenin o babanın yüz ifadelerini görünce insanın gözlerinin dolmaması mümkün değildi. Biraz zaman geçince yaşlı bey eşi ve genç adamı bırakarak tek başına tempolu yürümeye (koşmaya) başladı.

Aynı ailede genç fakat yürüyemeyecek durumda bir insan ve koşmaya başlayan bir yaşlı?Parkın diğer taraflarında koşan bayanlar, okulu kırıp müzik dinleyen gençler, kahvaltı hazırlığı yapan insanlar…Elbette hepsi bu değil! Devletin yerel hizmet ofisinin sağladığı rantla zengin olan insanlar ve çöpten ekmek arayanlar gibi daha çok örnekler vardır hayatta…

İsmet Bey kendi kendine şu soruyu sordu:Bu tür eşitsizliklerin kaynağı nedir?

Aslında yıllardan beri düşündüğü bu kadar güç sahibi olan “büyük güçlerin” niçin eşit fırsatlar vermediği sorusunahala cevap bulamamıştı…

Bazı insanlar niçin mutlu değil?

Ya kötülükler! Kötülük problemi!

Bu düşünceler/sorular ile bir hayli yürüdüğünü, vaktin geçtiğini fark etti, çıkış kapısına yöneldi…

Yeni bir gün yeni bir başlangıç diye mırıldanarak yükselen ışığa ümitle baktı…