Sonbahar ve kış mevsimleri, şairlerin dilinde hüznün mevsimleri olarak adlandırılır.

Aslında haksız da sayılmazlar. Düşündüğümüzde; kısalan- güneşe hasret kapalı günlerin, uzayan soğuk gecelerin, duygu dünyamızı etkilememesi mümkün mü?

Bilimsel açıklaması da çok net: Güneş ışınlarının azalmasıyla birlikte mutluluk hormonu da azalıyor ve beyin kimyası değişime uğruyor.

İşte tam bu ruh halini yaşarken, bir de tüm dünyayı tehdit eden covid-19 felaketinin bizi esir almasına ne demeli?

Öyle günlük hayatımız değişime uğradı, öyle içimize kapandık ki neredeyse kendimizi tanıyamayacak duruma geldik.

Ama önce sağlık diyoruz. Cihan padişahı boşuna dememiş: ‘Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.’

İnsan sağlığını kaybedince, bu özdeyişin önemini daha iyi anlıyor.

Mevki, güç, para bazen işe yaramıyor.

Önce sağlık, afiyet…

Ve pandemi sürecinde geçen buruk bir ‘Öğretmenler Günü’.

Dünyanın yaşamış olduğu salgın hastalık, öğrenci-öğretmen kucaklaşmasına duvar oldu.

Sanal ortamda buruk, biraz kırgın, biraz mahcup kutlama…

Öğrencinin olmadığı ortamda maalesef öğretmenliğimizin kıymeti, tadı olmuyor.

Bu ortamda şanslı eğitimciler de vardı. Anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında, sımsıcak gönüllerin buluşması vardı.

Okullarında eğitime devam eden minikler, öğretmenlerinin günlerini yüz yüze, göz göze sevgi çiçekleriyle kutladılar.

Ne diyelim; inşallah bu salgın hastalık son bulur, biz de öğrencilerimiz ve öğretmenlerimize kavuşuruz.

Karamsar olmayalım!

Enseyi karartmayalım!

HER GECENİN BİR SABAHI VARDIR.