Sahi Bülent ARINÇ neler söylüyor böyle… Aynen şunları söylüyor.

“Katıldığım televizyon programlarında KHK’ya dikkat çekmek için Yüksek İstişare Kurulu (YİK) maaşımın yarısını öğrencilere burs olarak, yarısını da KHK mağdurlarına vereceğimi söylemiştim. Çok eleştirildim fakat ben sadece KHK faciasına dikkat çekmek istedim

(“KHK meselesini nasıl çözeceğiz?” sorusu üzerine): Faciadır. KHK bir faciadır. Allah biliyor ki en az 7-8 televizyondaki mülakatımda en sonda sadece buna dikkat çekmek için “Biz bir maaş alacaksak Yüksek İstişare Kurumu’ndan, bunun yarısını zaten öğrencilere burs olarak veriyordum, gene vereceğim, yarısını da KHK mağdurlarına vereceğim demiştim. Çok eleştirildim ama ben sadece KHK faciasına dikkat çekmek için bunu yaptım. Bu zaten yaptığım bir şey benim. Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan var ki. Ben onlara acıyorum, merhamet ediyorum. Aslında onlardan da özür diliyorum. Evime temizlik yapmaya gelen, daire başkanlığından ihraç edilmiş bir kadını gördükçe, eşi polis, ihraç edilmiş bir başka kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum. Ve onlara birkaç kuruş daha fazla vereyim de bir katkım olsun diyorum. Kırıkkale’den yumurta getirip de kapı kapı satmaya çalışan bir genel müdür yardımcısı görünce felaket görüyorum. Bir benzinliğe gittiğim zaman bir Danıştay üyesinin pompa tuttuğunu gördüğüm zaman acı duyuyorum. Bir lokantada, restoranda bulaşıkçı olarak çalışan bir genel müdür gördüğüm zaman perişan oluyorum. Tüm bunları yaşıyor Türkiye. Kimse savunamaz bunu.”

İtiraf mı dersiniz, itikat mı, durum tespiti mi?

15 Temmuz sonrası bu kadar keskin bu kadar net hatta bu kadar cesur çıkışı ilk kez bir siyasetçiden duyuyoruz. Hatta bu siyasetçi sıradan bir siyasetçi değil YİK (Yüksek istişare kurulu) üyesi.

15 Temmuzdan önce, şu an aktif siyaset içersinde bulunan pek çok kişinin Fetö ile iç içe olduğunu, beraber resim çektirdiklerini söylüyor. Bir nevi olanın “halk” diye tabir ettiğimiz “taban” diye tabir ettiğimiz küçük memurların işçilerin çalışanların başına geldiğini, asıl mağduriyeti onların yaşadığını anlatıyor.

“Sayın Arınç, darbeden önce Fetö elebaşına methiyeler dizen siz değimliydiniz” diyebilirsiniz.

“Sayın Arınç Türkçe olimpiyatlarında hocam gel artık özledik diyen siz değimliydiniz” de diyebilirsiniz.Zaten kendisi de bunları olduğu gibi kabul ediyor. Asıl soru ;

“Sayın Arınç siz hala Fetö Terör Örgütü ile beraber misiniz?”

Nacizane görüşüm hayır. Yaşanmış, yaşanmakta olan ve yaşanması muhtemel acıları dile getiriyor.

Şu bir gerçek ki, Fetö denilen terör yapısı, bu halkın en yumuşak karnı olan din olgusundan din kisvesi altında siyasetçilerle beraber en küçük memurdan en büyüğüne kadar, iş adamını, esnafını da kandırdı. 

Siyasetçiler ile gücü, hali vakti yerinde olanlar “PARDON YANILDIK” deyip kendini ayıkladı. Olan sıradan insanlara oldu.

Belki onların da yalnızca bir kez “PARDON” deme hakkı vardır kim bilir. Tabi hala yüreğinde Fetö aşkı barındıranlar ile darbeye fiili olarak katılmış olanlar hariç.