Satranç oyununu bilmem. Hiç de merak etmedim öğrenmek için. Tamamen zekâya dayalı bir oyun. Dama’nın bir başka çeşidi olsa da, zekâ sayısı kıt insanların oynayabileceği bir oyun değil öğrendiğim kadarıyla. Seyretmesini severim ama. Oyuncuların sabrını, gerilimini, galip gelme arzusunu, düşünme psikolojilerini anlarım ve hamle yeteneğini gözlemlerim seyrederken.

Şimdi herkes satranç ustası. Şah’lardan en iyi onlar anlıyor, vezir’leri en mükemmel şekilde yerli yerine yerleştiriyor, kale’leri en onulmaz anda onlar fethediyor, fil’leri en kurnaz fikirle onlar savaş alanına sürüyor, sonunda rakibini mat edince, ellerini birbirine ovuşturarak, kalabalık malabalık dinlemeden sevinç çığlıkları atıyor.

*

Şimdikilerin satrancı bilmesi, oynaması için zekâya da ihtiyaçları yok. Çünkü biliyor ki, şah kendinde, vezir yanı başında, kale içeriden teslim alınmış, fil ileri sürülmüş, sıra geliyor rakibi mat etmeye.

Eh bunun içinde piyonlara ihtiyaç var.

Aslında piyonların bir değeri yok, bereketi de olmadı zaten. Satsan pazarda, gavur parasıyla beş kuruş etmezler!

Çünkü piyonlar ucuz, basit, sıradan insanlardır.

Çünkü piyonlar şah’ların, vezir’lerin kurşun askeridir, emir eri’dir.

Oyna desen düğüne giderken, iki ayak da ödünç alırlar. Oynarlar ama en çok da oynatmayı severler! 

*

Numara çekmede üzerlerine yoktur! Kaşla göz arasında taşları yerinden oynatırlar da ruhunuz bile duymaz! Parmak atarlar, sinek ısırdı zannedersiniz! Taktıkları maske pandemiden önce de vardı suratlarında. Her cepte en az beş-on tane. Maske ne zamanki çıktı yüzlerinden, gerçek yüzleri ortaya çıktı. Takla atmayı her ortamda becerebilen soytarılardan gösterilirlerken, seyirci de alkış tutma heva ve hevesiyle oyunun bir parçası haline gelir.

Onlar, yani piyonlar, efendilerinin kölesidir. Koş dersin koşarlar, dur dersin dururlar, vur dersin vururlar, yaz dersin yazarlar, sus dersin dillerini tepelerine çekerler, susarlar.

Bu şehirde satranç da oynanıyor. Siyasetçisi, bürokratı, sivil toplum kuruluş kanaat önderi, sendikacısı, gazetecisi, akademisyeni, işadamı herkes satranç ustası maşallah!

*

Tamam, bu şehirde şah’ı anladık, var! Vezir derseniz kıt sayıda da olsa mevcudiyetini, yerini koruyor.

Peki, piyonun sayısını bilen var mı?

Var diyorsanız ne kadar mesela?