Peki, sorsam size, değer mi?

Farklı yorumlar geleceğini biliyorum.

Bu şehirde, ne siyaset, ne ticarette tat var, tuz var. Çünkü tuz da kokmuş. Yemeğe koysan, miden bulanacak!

Hak ve hukuk sizi temin ederim kimsenin umurunda değil. Ehliyet diyorlar, liyakat diyorlar, siz de inandınız belki ama artık insanoğlu bu aldatmacalara inanmıyor. Ehliyet ve liyakat güç bende diyenlerce kendilerine yontuluyor sadece! Vatandaşın, garibanın canı cehenneme!

Netice itibariyle bu şehir çelişkiler coğrafyası. Sabah birbirine selam veren, akşam düşman kardeşler rolüyle sahnede yer alıyor!

*

Parti marti boş. Hepsi hikâye. Partiler ekmek, geçim kapısı haline geldi. Bakın listelere, yönetim kurulundakilere, bir gariban fabrika işçisi var mı yönetimde?

Dava mava diyorlar da, inanma! O iş çoktan bitti. Sizlere ömür! “Ben varsam parti var, ben varsam dava var, ben yoksam hepsinin canı cehenneme!” anlayışı hakim kılınır, benimsenir hale gelirken, kim takar davayı, kim takar partiyi.

Bakın burada parti ismi vermiyorum, yazım genel. Sonra kalkıp da öküz altında buzağı aramayın!

*

Evet, herkes kendi çıkarına bakıyor! Ülkelerarası ilişkilerde dostluk yok, sadece çıkar ilişkileri varsa, bizde de öyle. Herkes kendi cebine bakıyor, herkes kendi cebini düşünüyor.

Mücahitlerin müteahhit olduğu hesap yani.

Pandemi dönemindeyiz, herkes maske kullanıyor.

Sözüm ona bu şehri çok sevdiğini söyleyenlerin kullandıkları maskelere bakın, rengârenk. Siz birini bulsanız birini bulamıyorsunuz, ama siyasilerin, kendini uyanık zannedenlerin her cebinde beş-on maske.

Maskesiz dolaşmam abi der gibiler…

İkiyüzlülük, riyakârlık bir meziyet, bir marifet haline dönüşmüş.

*

Bu şehri düşünen sen ve ben… Düşündüğünü söyleyenler de günü kurtarma politikası, yani ucuz siyaset peşindeler.

Kendini bu şehirden sorumlu zannedenler, sorumsuzluklarını sürdürürken, vatandaş ne yapsın!

Ha, ne yapacağını ben söyleyeyim de içim rahatlasın, mesleki sorumluluğumu üzerimden atayım:

Aklına, vicdanına ve cebine mukayyet olsun!